Takmak Kelimesinin Zıt-Karşıt Anlamlısı (TDK)

Takmak Kelimesinin Zıt Anlamlısı nedir, Çıkarmak, Sökmek Kelimesinin Zıt Anlamlısı nedir,Takmak Kelimesinin Karşıt Anlamlısı nedir, Çıkarmak, Sökmek Kelimesinin Karşıt Anlamlısı nedir,Takmak nasıl yazılır tdk, Takmak anlamı tdk, Çıkarmak, Sökmek nedir,Çıkarmak, Sökmek nasıl yazılır tdk, Çıkarmak, Sökmek anlamı tdk, Çıkarmak, Sökmek nedir,

Sizlere bu yazımızda –Takmak– kelimesinin zıt-karşıt anlamlısı hakkında bilgi vereceğiz. 

Takmak kelimesinin zıt (karşıt) anlamlısı Çıkarmak, Sökmek

Türk Dil Kurumu’na göre Takmak kelimesinin anlamı:

1. -i Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek:
      “Gözlüğünü takıp masaya eğildi.” – Refik Halit Karay

2. -e, nesnesiz Düğün vb. törenlerde takı armağan etmek:
      Geline pırlanta yüzük takmışlar.

3. -e, -i Ad, lakap koymak:
      “Ona bu adı kim takmıştır, ne zaman takmıştır, bilemiyor.” – Haldun Taner

4. nesnesiz Kuşanmak:
      Kılıç takmak.

5. -i Kendisiyle birlikte götürmek, yanına almak veya arkasından izletmek:
      “Arabaya hafiye kıyafetinde polis memurları da takıyorlar.” – Yusuf Ziya Ortaç

6. -e, mecaz Biriyle olumsuz olarak uğraşmak:
      Matematik öğretmeni ona taktığı için dersten kaldı.

7. -i, argo Borç bırakmak:
      “Bu eve asilzadelerin biri girip öteki giderdi. Giden kirayı takar, gelen ortalığı kasıp kavururdu.” – Peyami Safa

8. -i, argo Önemsemek, önem vermek, tınmak:
      “Dün koskoca bir mebus kızıyken, bir zamanların Şalvarlı Nuriyesi’ni takar mıyım?” – Adalet Ağaoğlu

9. -den, -i, argo, -de Sınavını başaramamak:
      Bütün derslerden takarak sınıfta kaldı.

Türk Dil Kurumu’na göre Sökmek kelimesinin anlamı:

1. -i Bir şeyi bulunduğu yerden kuvvet kullanarak veya gevşeterek çıkarmak, çekip ayırmak:
      “Bu çoban öyle güçlü görünüyor ki şu yandaki ağacı kavrasa dibinden söker götürür.” – Yaşar Kemal

2. -i Kurulmuş bir şeyi parçalarına ayırmak:
      Makineyi sökmek.

3. -i Rüzgâr, sel, akarsu, bir şeyi yerinden çıkarmak, götürmek.

4. -i Geçip gitmeye engel olan zorlukları atlatmak:
      Araba çamuru sökemedi. Gemi akıntıyı söktü.

5. -i Karışık bir yazıyı okumak:
      “Çok okunaksız bir yazı. Ben söker gibi oldum.” – Haldun Taner

6. -i Örülmüş, dikilmiş şeyin, örgüsünü veya dikişini ayırmak.

7. nesnesiz Balgam vb.nin çıkması, akması kolaylaşmak.

8. -den Ayırmak, uzaklaştırmak, vazgeçirmek:
      “Saplandığı fikirlerden sökemezdiniz.” – Yusuf Ziya Ortaç

9. -i, mecaz Okuyabilme becerisini kazanmak:
      “Bunların Fransızcasını sökmek bir mesele, manalarını sökmek ikinci bir meseledir.” – Reşat Nuri Güntekin

10. nesnesiz, argo Geçmek, etki yapmak:
      “Ne yaparsın, dedi, burada böyle söküyor!” – Falih Rıfkı Atay

11. nesnesiz, teklifsiz konuşmada Gelmeye başlamak veya çıkagelmek:
      “Şermin’le Nermin tam bir saat sonra yani saat beş buçukta söktüler.” – Halide Edip Adıvar

Türk Dil Kurumu’na göre Çıkarmak kelimesinin anlamı:

1. -den Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak.

2. -i Sonunu getirmek:
      Bu para ile ayı çıkarırız.

3. -i Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek.

4. -i Bulmak, ortaya koymak:
      Yalanını çıkarmak. Yanlışını çıkarmak.

5. -i Hatırlamak:
      “Adamı nereden tanıdığımı tam olarak çıkarmaya çalıştım.” – Necati Cumalı

6. -i, -den Öfke, hırs, acı vb.nin zararını çektirmek:
      Öfkesini benden çıkardı.

7. -i, -den Sağlamak, elde etmek:
      Ekmeğini taştan çıkarmak.

8. -i, nesnesiz Gibi göstermek, bir davranış yüklemek:
      Birini hırsız çıkarmak. Suçlu çıkarmak.

9. -i Sindirim yolundan dışarı atmak, kusmak:
      “Sonunda dayanamayıp o gece ne yediyse çıkardı.” – İhsan Oktay Anar

10. -den İlgisini keserek uzaklaştırmak.

11. -i Giysi, ayakkabı vb.ni vücuttan ayırmak, soymak:
      “İhtiyar hatun, onun ayakkabılarını ve ceketini çıkarıp çekilip gitmişti.” – Sait Faik Abasıyanık

12. -i Yayımlamak:
      “Gençlerin tenkitlerini gördü, yeni çıkardıkları edebiyat tarihlerini karıştırdı.” – Orhan Seyfi Orhon

13. -i Gidermek:
      Lekeyi çıkarmak.

14. nesnesiz Yapmak, üretmek:
      Bu terzi çok iş çıkarıyor.

15. -e, nesnesiz Sunmak:
      Konuklara çerez çıkardı.

16. -e, -i Göstermek:
      “Sosyeteye bir ustabaşıyı kocam diye çıkaracaksın.” – Memduh Şevket Esendal

17. -i, -le Bir müzik parçasını notalarıyla çalmak:
      “Yeni öğrendiği bir tangoyu piyanoda tek parmakla çıkarmaya çalışan İlhami…” – Haldun Taner

18. nesnesiz Yollamak, göndermek:
      Bir adam çıkarıp oğlunu yanına getirtti.

19. nesnesiz Boşaltmak:
      “Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik.” – Refik Halit Karay

20. nesnesiz Resim yapmak.

21. nesnesiz Fotoğraf çektirmek.

22. -i, mecaz Söylemek:
      “Bu dedikoduyu ortaya mutlak bizim arkadaş çıkarmıştır.” – Osman Cemal Kaygılı

23. -i, -den, matematik Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek.

NOT : İki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş, yakın anlamlı veya zıt anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir.Zıt anlamlılık ile olumsuzluk birbiriyle karıştırılmamalıdır.

Zıt Anlam Nedir?

Birbiriyle çelişen özellikler barındıran yani anlam bakımından birbirinin karşıtı olan sözcüklere “Zıt Anlamlı Kelimeler” veya “Karşıt Anlamlı Kelimeler” denir.

–>Tüm kelimelerin zıt anlamlısı yoktur.

–>Eylemlerde de durum aynıdır. Bir eylemin olumsuzu o eylemin karşıtı sayılmaz.

Zıt Anlamlı Kelimeler İçin Tıklayınız

Terimler Sözlüğü İçin Tıklayınız

Nasıl Yazılır Kelimeleri İçin Tıklayınız

Atasözleri ve Anlamları İçin Tıklayınız

Deyimlerin Anlamı ve Cümle İçinde Kullanımları İçin Tıklayınız

yorumlar
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

yorum-yaz
BİR YORUM YAZIN

Soru: 30 + 4 kaçtır?


Basari Sıralamaları