Sultan ve Osmanlı Merkez Teşkilatı Konu Anlatımı

Merhaba arkadaşlar size bu yazımızda Tarih Konuları hakkında bilgi vereceğiz. Yazımızı okuyarak  bilgi sahibi olabilirsiniz. Sultan ve Osmanlı Merkez Teşkilatı Nedir? sorusunun cevabı aşağıda sizleri bekliyor…

Sultan ve Osmanlı Merkez Teşkilatı

Sultan ve Osmanlı merkezi teşkilatı konusu ile Osmanlının iç yapısı, divan üyeleri, şehzadeler ve sancak sistemini öğreneceğiz.

Osmanlı devleti içerisinde iç ve dış meselelerin görüşüldüğü divan, divan içinde bulunan yöneticilerde bulunması gereken tüm özellikler ve şehzadelerin ileride devlet için önemli idareciler olması için gönderildikleri sancak gibi pek çok önemli idari bilgiyi öğreneceğiz.

Osmanlı devletinin en ihtişamlı sarayı olan Topkapı Sarayı’nın yapımına Fatih Sultan Mehmet devrinde başlandı. Kendisinden sonra her yeni gelen padişah, sarayı daha ihtişamlı yapacak eklemeler yaptılar. Topkapı Sarayı yapı itibari ile bilindik saray modellerinden ziyade bir okul yada bir medreseyi andırmaktaydı. Hatta sadece bir saray değil başlı başına bir dünya gibiydi.

Dış avluda her türlü aktivitenin merkeziydi, şikâyet ve adalet arayanlar başvurularını Deavi Kasrı’nda yaparlardı. İçinde barındırdığı pek çok mekân ile tam olarak bir hayat merkeziydi.

Topkapı Sarayı ve Divân-I Hümâyun

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra devletin merkezi Edirne’den İstanbul’a taşınmıştır. Kısa zaman sonra Fatih Sultan Mehmet padişah ve ailesinin ikamet edeceği İstanbul Boğazını gören Topkapı Sarayını inşa ettirmiştir. Şehir gibi büyük geniş avlularıyla, camiiler, devlet daireleri, kütüphaneleriyle ilgi odağı olmuştur. Devletin merkezi olduğu için başka ülkelerden gelen elçiler burada ağırlanmıştır.

Topkapı sarayının padişahın hizmetkârlarının bulunduğu Enderun (iç saray), birun (dış saray) ve padişahın yaşadığı harem olmak üzere üç bölüm vardı.

Enderun (İç Saray): Devlet dairesi ve din adamı yetiştirme yeriydi. Enderun mektebine savaşlarda esir alınan      8-10 yaşındaki gösterişli olan çocuklar alınırdı. Türk-İslam adetlerine göre yetişirlerdi.
Beceri ve yeteneklerine göre Enderun’a alınırlardı. Ve sonra da devlet kademelerinde hizmet vermeye başlarlardı.

Birun (İç Saray): Osmanlı sarayının ve padişahının dış işlerine bakan ve sarayda kalmak mecburiyetinde olmayan kişiler için yapılmış olan sarayın dış kısmıdır.

Harem: Devşirme sistemi ile hareme alınan cariyeler, Müslüman adabıyla ve terbiyesiyle yetiştirilir, dikiş-nakış, sofra adabı öğretilir, saray okulu niteliğindeydi. Birçok batılı yazara göre harem padişahların eğlence yeri olarak tarif edilmiştir. Ama harem eğitim kurumu olarak düşünülüp cariyeler iyi bir eğitim görmüşlerdir.

Divân-I Hümâyun ve Üyeleri

Osmanlı’nın devlet işlerini görüşmek üzere kurulan yer “Divanıhümayun” idi. Osmanlı Devletinde ilk olarak Orhan Bey döneminde kurulmuştur. Sultan ve Osmanlı merkez teşkilatı ders notları konumuza Divan-ı Hümayun ve üyeleri ile ilgili detaylı bilgiler ile devam ediyoruz. Peki divan ilk olarak ne zaman genişletilmiştir?

Devlet sınırlarının genişlemesi nedeniyle 1. Murat döneminde divan da genişlemiştir.

Divan bugünkü Bakanlık ve Danıştay, Yargıtay gibi devlet kurumlarının görevini yerine getirirdi. Askeri, hukuki mali konular davalar karara bağlanır, kararlar da kanun sayılırdı. Divan kadın, erkek hangi din ve mezhebe bağlı olursa olsun herkese açıktı. Hakkını aramak isteyen haksızlığa uğradığını düşünen herkes başvurabilirdi.

Vezir-i azam (Sadrazam): Padişahın mührünü taşıyan mutlak vekilidir. Hükümetin işlerini onaylayarak resmileştirir. Fatih döneminden sonra padişah sefer katılamadığında vezir-i azam sefere katılırdı. Ve başkentteki düzen ve yönetimden sorumluydu.

Vezirler: Padişahın yardımcısı olan vezir Osmanlı’nın kuruluşundan itibaren vardır. Ülke sınırları artınca birinci vezire vezir-i azam denilmiştir. Diğerleri de vezirdir.

Kazasker: Devletin adalet işlerinden sorumludur. Medrese işlerine ve kadıların çözemediği davaları çözümlemek onun görevidir.

Defterdar: Osmanlı’da mali alandaki tüm işlerden sorumlu olan kişidir. Devlet gelirlerinin dış hazineye teslimi, harcamaya dönüştürülmesi defterdarın en önemli görevidir. Rumeli defterdarı daha çok söz sahibiydi. Hazırladığı bütçeyi sadrazama sunar ve ona göre padişahın onayıyla uygulamaya konulurdu.

Nişancı: Padişahın tuğrasını çeker. Fethedilen toprakları kaydeden kişidir.

Şeyhülislam: Divânın asli üyesi değildir, gerekli görüldüğünde Dîvana çağırılıp fikri alınan kişidir. Din görevlisinin başıydı. Divânda alınan kararların şeri hukuka uygun olup olmadığına şeyhülislam karar verirdi. Bu karara fetva denirdi.

Reisülküttap: Reisülküttaplar da divanın asıl üyesi değildirler, Divân kâtiplerinin ve kalemlerinin şefi olarak görev yaparlar. XVII. yüzyıl sonlarına kadar nişancıyla birlikte onun yanında görev yaptılar. Divânda kabul edilen fermanlara uygun olarak emirleri yazmak, padişah ve vezir-i âzama gelen mektupları tercüme ettirerek bunlara cevaplar hazırlamak reisülküttapların görevleridir.

Kaptanıderya: Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nden itibaren kaptanıderya da Divanın asıl delegesi olmuştur. Denizcilik işlerinden mesul en büyük komutan sıfatındaydı. Tersaneye ait işlere bakar, donanma ile alakalı çalışmaları yürütürdü.

Yeniçeri Ağası: Askerî konularda ihtiyaç olduğunda Divana çağrılırdı. Kapıkulu askerlerinin her türlü problemini Divana iletirdi. Aynı anda başkent İstanbul’un da güvenliğini sağlamakla da görevliydi.

Osmanlı Merkeziyetçi Yapısının Güçlendirilmesi

Burada Sultan ve Osmanlı merkez teşkilatı özet olarak geçmenin yerine devletin tüm yapısını anlamak adına detaylıca incelenmelidir. Devrin uyguladığı tüm iç politikalar bir imparatorluk olma yolundaki ilerleyişinde etkili olmuştur. Osmanlı Devleti’nin güçlü ve merkeziyetçi yapısına Türkiye Selçukluları örnek alması, eski Türk geleneklerine hâkim olmaları önemlidir.

Sömürgeye değil adalete dayalı bir devlet yönetimi vardır. Türk cihat anlayışıyla İslamiyet’i yayma çalışmaları devam etmiştir.

Ülke hanedanın ortak malıdır anlayışı vardır, yani veraset sistemi kullanılmıştır. Bu sistem taht kavgalarına taht kavgaları da merkezi otoritenin zayıflamasına neden olmuştur.

Fatih Sultan Mehmet, “Fatih Kanunnamesi” olarak anılan düzenlemelerle padişah ülkenin sahibi kabul edildi. Yani kardeş katili yasal hale getirilmiştir. Taht kavgalarını önleyerek merkezi otoriteyi güçlendirmek istemiştir.

El koymak anlamına gelen müsadere uygulamıştır. Osmanlı Devleti’nin devlet malını zimmetine geçirenler içindir. Yüksek derecede görev yapanların ölmeleri halinde mallarına el koyarak bunların hazineye aktarılması sağlanmıştır. Bunun amacı merkezi otoriteyi güçlendirmektir.

Devlet İdarecilerinde Bulunması Gereken Vasıflar

Osmanlı Devleti’nde tahta çıkan padişah için ilk önce tahta çıkış merasimi olan cülüs töreni düzenlenirdi ve törenden sonra padişah büyük bir alayla Eyüp Sultan Türbesine giderek dualarla kılıç kuşanırdı.

Padişah ve bazı devlet adamları nasihatname, siyasetname ve risaleler yazmışlardır, bu nasihat geleneğini Osman Gazi öncesine dayanmaktadır. Bunlardan bazıları 2.Mehmet’in yazdığı “Nasihat-üs Sultan Murad”, Yavuz’un yazdığı “Siyasetname”, Lütfi Paşanın yazdığı “Asafname” önemli eserlerdir.

Padişah adaletli olmalıdır, askerini korumalı ve gözetmelidir. Ülkenin hazinesinin savurganca kullanılmasına izin vermemelidir. Kendi çıkarlarını değil halkın çıkarlarını ön planda tutmalıdır. Herkese eşit şekilde davranmalı ve halkın inançlarına saygılı olmalıdırlar.

Şehzadeler ve Sancağa Çıkma Usulü

Padişahın erkek çocuklarına şehzade denilirdi. Ve şehzadeler görev almadan önce en iyi hocalardan en iyi eğitimi alırlardı. Dini, ilmî alanda en iyi eğitimi alırlardı. Sarayın içinde şehzadelerin eğitimi için “Şehzade Okulu” vardı.

Şehzadeler on beş yaşında sancağa çıkarılırlardı. Kendilerine yardımcı olacak lalalar ile birlikte çıkıp, gerekli bilgi ve tecrübeyi almaları sağlanmıştır. On beş yaşından daha küçük yaşta sancağa çıkan şehzadeler de vardır. Fatih Sultan Mehmet sekiz yaşında, 2. Bayezid ise yedi yaşında sancağa gönderilmiştir.

Sancağa gönderilen şehzadeye “Çelebi Sultan” denilirdi. Yaşları müsait olanlar Divan teşkilatı kurar ve idari işleri yönetirlerdi. Bu şekilde devlet yönetimini öğrenirlerdi.

Şehzadeler halkla iç içeydi ve halkın tüm dertleriyle ilgilenirlerdi. İdari kadroları da aynı şekilde halkla ilgiliydi. XVI. Yüzyıl sonlarında sancağa çıkma usullerinde değişiklikler meydana gelmiştir. II. Selim’den itibaren büyük ve hükümdar olan şehzade sancağa çıkmıştır. Manisa şehzade sancağı olarak seçildi. XVII. Yüzyıldan itibaren Büyük şehzadenin sancağa çıkması da kaldırılıp şehzadelere sarayda eğitim verilmeye başlandı.

 

10. Sınıf Tarih Konuları için Tıklayınız

10. Sınıfta Yer Alan Diğer Ders ve Konuları için Tıklayınız

yorumlar
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

yorum-yaz
BİR YORUM YAZIN

Soru: 72 + 4 kaçtır?