8. Sınıf Bir Kahraman Doğuyor Konu Anlatımı

Karatay

Bu yazımızda sizlere LGS İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük konusu olan aynı zamanda  8. sınıf konuları arasında yer alan Bir Kahraman Doğuyor hakkında bilgilendireceğiz. Aşağıda sizlere başlıklar halinde konularımızı anlattık. Üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Bir Kahraman Doğuyor

20. yüzyıl Başlarında Osmanlı Devleti Siyasi ve Sosyal Durumu

20. yüzyıl Başlarında Osmanlı Devleti Siyasi Durum

I. Meşrutiyetin İlan Edilmesi – 1908

II. Meşrutiyet, Padişah II. Abdülhamit tarafından 23 Temmuz 1908’de ilan edildi. Abdülhamit’in I. Meşrutiyet‘i takip eden istibdat yönetimi meşrutiyet fikrini savunacak güçlü bir cemiyetin yani İttihat ve Terakki Cemiyeti‘nin kurulup, gelişmesine kadar sürdü.

II. Meşrutiyet Döneminin İç İşleri Bakanı Hilmi Ziya Paşa olmuştur. Ahmed Rıza’nın başkanlık yaptığı meclisin ilk toplantısı 24 Aralık 1908 tarihinde gerçekleşti. Bu dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti güç kazandı. Bu cemiyet tarafından desteklenen birçok milletvekili Mebusan Meclisine seçildi.

Tarihimizde ilk siyasi partiler de bu dönemde kurulmuştur. İttihat ve Terakki Fırkası, Ahrar (Hürler) Fırkası, Hürriyet ve İtilâf Fırkası, bu partilerin en önemlileridir.

Dolayısıyla halk kitlelerinin siyasetle tanışması, hükümetlerin icraatlarına tepki gösteren bir kamuoyunun oluşması, II. Meşrutiyetin eseridir. Ayrıca kadınlara siyasal haklar tanınması da yine bu dönemde tartışılmıştır.

Böylece Il. Meşrutiyet yılları kısa süreli de olsa, hatta kimi zaman hükümet darbesi ve suikast gibi olaylara da sahne olsa, hür basın ve siyasi partilerin varlığı sebebiyle özgürlükçü ve çoğulcu bir demokratik parlamenter sistemin ilk deneyimlerinin yaşandığı bir dönem olarak tarihimize geçmiştir.

31 Mart Vakası – 1909

31 Mart Vakası, Rumi Takvim’e göre 31 Mart 1325’te (13 Nisan 1909) başladığı için bu adla anılmıştır. Osmanlı Devleti, 1912’de katıldığı Balkan savaşlarında ağır bir yenilgi alarak toprak kaybetti.Yaşanan bu toprak kayıpları ve yönetimsel bozukluk, muhaliflerin tepkisini yavaş yavaş çekmeye başlamıştı.Bunun için gizli bir şekilde örgütlenmeye başlayan İttihat ve Terakki Partisi mensupları, ülkeyi yöneten İkinci Abdülhamid’i devirmenin yollarını aramaya başladı.

Ülkenin elden gittiğini düşünen bu kesim için en önemli şey ise, Osmanlı İmparataorluğu’nun geleceği ve yaşamasıydı. Özellikle Batılı devletlerin Osmanlı üzerindeki hakimiyeti ve toprak istemesi İttihat ve Terakki’yi hızlı biçimde harekete geçirmiştir.

1908 yılında meşrutiyetin ilanı ile birlikte Osmanlı Devleti’nde yeni bir siyasal yapılanma ve yeni bir zihniyet yapısının yanı sıra, bu yeni zihniyetten rahatsızlık duyan bir kesim ortaya çıkmış, gerek sivil toplumda gerekse ordu içinde artan kutuplaşma ve gerginlikler isyan ortamı doğurmuştu.

Meşrutiyeti ilan etmiş olmasına rağmen iktidarı tam olarak ele geçirememiş olan ve hükümet üzerinde dolaylı bir denetim kuran İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin, devlet kademelerinde kadrolaşması politik istikrarsızlığa yol açmıştı.

Cemiyet ile ters düşen memurların görevlerinden uzaklaştırılmaları, cemiyete girdiğini ispat için yemin etmeyenlerin tutuklanması, farklı siyasi oluşumlara hayat tanınmaması huzursuzluk nedeniydi.İttihat Terakki’yi ve hükümeti eleştiren gazetelere hatta bu gazeteleri satan bayilere baskı yapılması, isyan ortamını doğuran uygulamalardandı.

Bu ortamda meşrutiyetin ilanından birkaç ay sonra İstanbul’da irtica yanlısı birtakım küçük ayaklanmalar meydana geldi, ancak kısa sürede bastırıldı.7 Ekim 1908’de Fatih Camisi’nde Kör Ali ve İsmail Hakkı adlarında iki hocanın arkasına takılan halkın, Yıldız Sarayı’na kadar gidip meşrutiyet aleyhine gösteri yapmaları bu isyanlardandır.

Selanik’te bulunan Üçüncü ve Edirne’de bulunan İkinci Ordulara mensup askerlerin oluşturdukları isyan, Rumeli halkının gönüllü katıldığı Hareket Ordusu’nun İstanbul’a gelmesi ile bastırıldı.

Üç gün süren çarpışmaların ardından sıkıyönetim ilan edildi padişah II. Abdülhamid tahttan indirilip yerine V. Mehmed Reşad tahta çıktı. İsyana katılanlar ve destekleyenler yargılanarak 70 kişi idam edildi, 420 kişi ise çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı.

İsyandan sonra, ülkeyi 33 sene yöneten Sultan İkinci Abdülhamid, İttihat ve Terakki mensuplarınca Yunanistan’a sürüldü. Burada uzun süre yaşayan Abdülhamid, hayatını kaybetti.

Bab-ı Ali Baskını – 1913

Hürriyet ve İtilaf Fırkası, 21 Kasım 1911 tarihinde Damat Ferit Paşa tarafından kuruldu. İttihat ve Terakki Fırkasına muhalif olan partinin içinde Rıza Tevfik Bölükbaşı ve Ali Kemal gibi dönemin önemli isimleri de yer alıyordu. Hürriyet ve İtilaf Fırkası ara seçimleri kazandı ve Osmanlı Hükümetinin başına Kamil Paşa getirildi. 1913 yılına gelindiğinde Bulgaristan, Kamil Paşa’dan Edirne’nin boşaltılmasını talep etti. Bunun üzerine Talat Bey ve Enver Bey’in başında olduğu İttihat ve Terakki hükümet binasını basarak askeri darbe gerçekleştirdi. Darbenin sonunda Kamil Paşa istifa etti. Yerine Mahmut Şevket Paşa getirildi.

Balkan Savaşları 1912 – 1913

Balkan savaşları 1. Ve 2. Balkan Savaşı olarak ikiye ayrılır. Balkanlar Osmanlı Devleti’nin en çok önemsediği ve en çok geliştirmeye çalıştığı bölgelerden biridir. Balkan toprakları iskan politikası ile bölgeye Türk ve Müslüman nüfusunun gönderildiği Osmanlı Devleti’nin en etkili olduğu Toprak parçalarıdır. Balkanlar’da bulunan milletler: Türk, Rum, Bulgar, Roman, Arnavut, Makedon, Sırp milletleri bir arada yaşamış ancak Balkan Savaşları bölgedeki dengeleri değiştirmiştir.

Milliyetçilik fikrinin ortaya çıkması ile Balkan Savaşları patlak vermiştir. Balkan Savaşları Bulgaristan bağımsızlığını kazandıktan sonra etkin bir bölgede etkin bir rol oynamaya hazırlanmıştır. Osmanlı Devleti’nde Makedonya’da ıslahat yapması için baskı yapan Balkan devletleri Osmanlı Devleti bunu kabul etmeyince 1912 yılında Karadağ Osmanlı Devleti’ne saldırdı.

Uzun yıllardır savaşlar içinde bulunan Osmanlı Devleti Balkan ülkelerinin birleşerek kendisine açtığı 1. Balkan Savaşı’nı kaybetti. Bu savaşta Bulgarlar Çatalca’ya kadar geldi. Sırplar, Karadağlar, Yunanlılar ise Makedonya’yı işgal etti. Arnavutluk Balkan savaşları sırasında bağımsızlığını ilan etti. Geçici olarak İtalya’ya verilen Gökçeada ve Bozcaada dışındaki Ege Adaları Yunanlılar tarafından işgal edildi.

Balkan Savaşlarının Önemi

Balkan savaşları Balkan uluslarının birleşerek Osmanlı Devleti’nden Toprak alma düşünceleri ile başlatılan savaşlardır. Balkan savaşları sırasında zaten yorgun olan Osmanlı Devleti özellikle 1. Balkan Savaşı’ndan yenik olarak ayrılmıştır. Daha da güçsüz duruma düşmüştür. Trablusgarp’a büyük askeri birlikler gönderemeyen Osmanlı Devleti önemli subaylarını Trablusgarp’a göndermiş, ancak Balkan Savaşı’nın patlak vermesi üzerine gönderilen önemli Subaylar geri çağırılmıştır. Balkan Savaşları da aynı zamanda Trablusgarp’ın kaybedilmesinde de neden olmuştur.

Balkan Savaşları Nedenleri:

» Balkan Savaşları birçok nedenin bir araya gelmesiyle ortaya çıkmıştır. Özellikle;
» 1789 Fransız İhtilali ile ortaya çıkan milliyetçilik fikirleri
» Rusya’nın Balkanlar üzerinde Panslavizm politikasını uygulaması ve bu ulusları Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtması
» Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp Savaşı’nda bulunması
» Balkanlar’dan Anadolu’ya Türk göçleri gerçekleştirilmiştir.
» İkinci Balkan Savaşı’nın nedeni ise; Bulgaristan’ın diğer Balkan Devletleri’ne göre daha çok toprak alması Yunanistan, Karadağ, Sırbistan ve 1. Balkan Savaşı’na katılmayan Romanya Bulgaristan’a karşı birleşmesi ile meydana gelmiştir.

Balkan Savaşları Sonuçları:

» Ege Denizi’nde Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti sona ermiştir.
» Balkan Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti Edirne ve Kırklareli dahil midye-enez hattının batısında kalan bütün toprakları kaybetti.
» Birinci Balkan Savaşı’ndan sonra Osmanlıcılık Fikri başarılı olmayacağı anlaşılarak Türkçülük Fikri ön plana çıktı.
» Birinci Balkan Savaşı’ndan en karlı çıkan devlet Bulgaristan olmuş, bu durum 2. Balkan Savaşı’na neden olmuştur.
» Bulgaristan bu dönemde çok güçlenmiş Osmanlı Devleti’nden alınan Topraklar Balkan devletleri tarafından paylaşılamamıştır.
» 1. Balkan Savaşı Osmanlı Devleti’ne karşı yapılırken II. Balkan Savaşı Bulgaristan’a karşı diğer diğer balkan devletleri ve Osmanlı Devleti’nin birleşmesiyle ortaya çıkmıştır.

I. Dünya Savaşı – 28 Temmuz 1914- / 11 Kasım 1918

Nedenleri
Savaşların yaşanmasının özel nedenleri olmakla birlikte genel nedenleri vardır. Dünyanın büyük ülkeleri, küçük ülkeleri istedikleri şekilde yönlendirebilirler ve ülkelerin yer altı kaynaklarını da istedikleri gibi kullanabilirler. Fransa’nın uzun dönem sömürgesi altında tuttuğu Afrika ülkeleri bunun en açık örneklerindendir. Ancak bazı ülkeler, büyük ülkelere karşı güçlerini gösterebildikleri için bu ülkeleri işgal altında tutmak zorlaşır ve bu da “ülkeler savaşının” dünya savaşına dönmesine neden olur. Birinci dünya savaşı nedenleri şunlardır;

» Ham madde ve sömürge arayışı,
» Almanya ile İngiltere arasında yaşanan ekonomik rekabet,
» Silahlanmanın hızla yayılması,
» Fransız ihtilalinin neden olduğu “milletçilik” akımının etkisi,
» Fransızların “Alsos-Loren” bölgesini Almanlardan geri istemesi,
» Devletler arasında meydana gelen bloklaşma,
» Rusya ile Avusturya’nın Balkanlar üzerinde çıkar çatışmasına girmesi,
» Siyasi birliği geç tamamlayan Almanya ile İtalya’da siyasi dengelerin değişmesi, birinci dünya savaşının nedenleridir.

Sonuçları

» Birinci Dünya Savaşının en önemli sonuçları maddeler halinde şöyledir:
» Tarihin o güne kadar gördüğü en kanlı savaştır. Toplam olarak, yaklaşık 40 milyona yakın insan öldü veya yaralandı.
» Avrupa’nın siyasi haritası değişti. İmparatorluklar parçalandı, birçok yeni devlet kuruldu.
» Avrupa’da güç dengeleri değişti. Almanya zayıflarken İngiltere ve Fransa ön plana çıktı.
» Savaşı kaybeden devletler ağır şartlara mahkum edildiler. Bu durum İkinci Dünya Savaşını doğuran faktörlerden biridir.
» Avrupa’da yeni siyasi ideolojiler ve rejimler ortaya çıktı.
» Milletler Cemiyeti kuruldu.

20. yüzyıl Başlarında Osmanlı Devleti Sosyal Durum

Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyıl ve 20. yüzyıl başlarında yaşanan askeri başarısızlıklar, azınlık ayaklanmaları, toprak kayıpları ve ekonomik şartların ağırlaşması gibi gelişmeler; toplumsal barışın bozulmasına ve yönetime duyulan güvenin azalmasına yol açtı. Kaybedilen topraklardan gelen göçler ülke içerisindeki Müslüman nüfusunda artış yaşanmasına neden oldu. Osmanlı topraklarında sosyal dengeler bozuldu. İstanbul, Edirne ve İzmir gibi şehirlerde göçlerle birlikte yaşanan nüfus artışı; konut, beslenme, sağlık, işsizlik ve güvenlik gibi sorunları da beraberinde getirdi.

Bu olumsuz gelişmeler sosyal dayanışmanın azalmasına, birlik ve beraberlik anlayışının zayıflamasına ortam hazırladı. Ancak bütün bu olumsuzluklara rağmen özellikle İstanbul’da sosyal hayatta bazı değişim ve dönüşüm hareketleri ortaya çıktı. Nüfus artışı ile beraber teknoloji de şehirleri ve yaşamı değiştirdi. Elektrik, otomobil, tramvay, telefon ve telgraf kullanılmaya başlandı. Basın yayın organlarının sayısı çoğaldı. Batıcılık akımının da etkisiyle eğitim alanında Avrupa örnek alınarak kız öğrencilerin de eğitim alabildikleri yeni eğitim kurumu açıldı. Eğitimin yanında güzel sanatlar, mimari, resim, müzik gibi alanlarda da Avrupa etkisi görüldü. Yine Batıcılık akımının etkisiyle opera ve bale ülkeye girmeye başladı.

Mustafa Kemal’in Çocukluk Hayatı

1881 yılında Selanik’te dünyaya gelen Mustafa Kemal’in babası Ali Rıza Efendi, annesi ise Zübeyde Hanım’dır. Babası Ali Rıza Efendi’nin ailesi Aydın’ın Söke tarafından, annesi Zübeyde Hanım’ın ailesi ise Konya’dan Selanik’e gelen Türklerdendi.

Zübeyde Hanım ve Ali Rıza Efendi’nin evliliklerinden altı çocuk dünyaya gelmiş Mustafa ve Makbule dışında Fatma, Ahmet, Ömer ve Naciye küçük yaşlarda ölmüşlerdir.

İyi bir eğitim alan Ali Rıza Efendi bir öğretmen çocuğudur. Gümrük memurluğu yapmasına rağmen, geçim sıkıntısı nedeniyle daha sonra kereste ticareti ile uğraşmaya başladı. Ali Rıza Efendi, oğlu Mustafa’ya “Adam olmak için okumak, öğrenmek şarttır. Başka çare yoktur.” diyen ileri görüşlü, çağdaş fikirlere sahip, yeniliklere açık aydın bir insandı. Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım ise okuma yazma bilen, zeki, geleneklere bağlı son derece dindar ve kültürlü bir kadındı. Zübeyde Hanım ve Ali Rıza Efendi’nin sahip olduğu bu özellikler Mustafa Kemal’in milli değerlere bağlı, çağdaş, eğitime önem veren kişilik özelliklerine sahip olmasında etkili oldu.

Mustafa Kemal çocukluk ve gençlik yıllarını sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik faaliyetlerin oldukça geliştiği Selanik şehrinde geçirdi. Selanik şehrinde Türkler ile birlikte Rum, Bulgar, Sırp ve Ermeni gibi milletler bir arada yaşıyordu. Bu çok uluslu yapı, konuşulan diller, inançlar, görenekler ve gelenekler şehirde hoşgörü ortamının oluşmasını sağladı.

Selanik Fransız İhtilalinin gündeme getirdiği eşitlik, özgürlük, adalet gibi kavram ve ilkelerle bunlara bağlı olarak Osmanlı Devleti’nde gerçekleşen demokratikleşme çabalarının yoğunlaştığı bir kentti. Osmanlı Devleti’nin dağılmasının meşrutiyet ilanı ile önlenebileceğini düşünen aydınlar da düşüncelerini özgür bir şekilde ifade edebildikleri Selanik şehrinde örgütlenerek çalışmalarda bulundular.

Mustafa Kemal’in Eğitim Hayatı

Mahalle Mektebi

Mustafa, önce annesinin isteğiyle mahalle mektebine gitti.

Şemsi Efendi İlkokulu

Mahalle mektebinde modern eğitim uygulanma­dığından Şemsi Efendi İlkokuluna başladı. Şemsi Efendi İlkokuluna devam ederken baba­sını kaybetti. Bunun üzerine kısa bir süre öğrenimine ara vermek zorunda kaldı.

Babasının ölümüyle aile zor durumda kaldı. Zübeyde Hanım, oğlu Mustafa ve kızı Makbule ile birlikte Selanik yakınlarında çiftlik işleten kardeşinin yanına gitti.

Selanik Mülkiye Rüştiyesi

Mustafa’nın öğrenim görmemesi annesini çok üzüyordu. Bu nedenle Zübeyde Hanım oğlunu öğreni­mine devam etmesi için tekrar Selanik’e gönderdi. Mustafa, Selanik’te Mülkiye Rüştiyesine (sivil ortaokul) yazıldı (1892).

Selanik Askeri Rüştiyesi

Mustafa Kemal’in arzusu asker olmaktı. Askerî okul sınavına girdi ve başarılı oldu. Selanik Askerî Rüştiyesine (Selanik Askerî Ortaokulu) kaydoldu.

Mustafa bu okulda, zekâsı ve üstün yetenek­leriyle öğretmenlerinin sevgisini kazandı.

Doğduğunda kendisine “Mustafa” adı verilmişti. “Kemal” adını ise bu okuldaki matematik öğretmenin­den almıştır.

Manastır Askerî İdadisi

Mustafa Kemal, Selanik Askerî Rüştiyesini bi­tirince Manastır Askerî İdadisine yazıldı (1895).

Manastır kenti ve girdiği bu okul Mustafa Ke­mal’in ülke sorunları, vatan ve millet sevgisi, milliyetçi­lik, bağımsızlık, özgürlük gibi düşüncelerinin gelişme­sinde önemli rol oynamıştır

Harp Okulu

Mustafa Kemal, Ma­nastır Askerî İdadisini bitirdik ten sonra İstanbul’a gelerek Harp Okulunun piyade sınıfına girdi (1899). Teğmen rütbesiyle mezun olduğu bu okulda el yazısıyla gazete çıkarmıştır.

Harp Akademisi

Harp Okulundan sonra öğre­nimine İstanbul Harp Akade­misi, kurmay sınıfında devam etti. (1902). Derslerinin yanı sıra, ülkenin içinde bulunduğu siyası durum ve sorunları ile yakından ilgilendi.

Mustafa Kemal, Harp Akademisini kurmay yüzbaşı olarak bitirdi (11 Ocak 1905). Böylece orduda görev almaya hazır bir kurmay subay oldu.

Mustafa Kemal’in Askerlik Hayatı

31 Mart Olayı

Mustafa Kemal’in Selanik’te bulunmasından 2 yıl sonra İstanbul’da bir isyan ortaya çıkmıştır. Bu meşrutiyete karşı yapılan bir isyandır. Bu isyanı başlatan kişiler yeniliklere karşı olan gerici kişilerdi. Bu isyanı bastırmak amacıyla Selanik’te bir hareket ordusu oluşturuldu. Bu hareket ordusunun başında Mahmut Şevket Paşa vardır. Mustafa Kemal ise bu Ordu içerisinde Kurmay Başkanı olarak görev almıştır. Büyük bir zaferle atlatılan 31 Mart Olayı sonrası, Mustafa Kemal Atatürk ilk defa tarih sahnesine çıkmıştır.

Trablusgarp Savaşı (1911)

-İtalya 1911’de sömürge ihtiyacını karşılamak için Trablusgarp’a (Libya) saldırdı.
-Osmanlı Devleti, Trablusgarp’a karadan ve denizden yardım gönderemedi.
-Bunu üzerine kaçak yollarla Mısır üzerinden Trablusgarp’a Mustafa Kemal, Enver Paşa ve Fethi Okyar gibi gönüllü subaylar gizlice bölgeye gönderildi.
-Bingazi, Derne ve Tobruk’ta İtalyanlara karşı başarılı savunma savaşları yapıldı. Mustafa Kemal ilk askeri başarısını burada kazanmıştır. Bu başarılarından dolayı Mustafa Kemal binba­şılığa terfi ettirildi.

Osmanlı Devleti, deniz gücü olmadığı için donanma ile Mısır İngiliz işgalinde olduğu karayolu ile Trablusgarp’a asker gönderememiştir.

Balkan Savaşlarının başlamasıyla Trablusgarp’tan ayrılmak zorunda kaldı. 1912 yılında İtalyanlarla Uşi Antlaşması yapıldı. Bu antlaşmaya göre:

-K.Afrikadaki son toprak parçası Trablusgarp ve Bingazi İtalyanlara verildi.
-Oniki ada geçici olarak İtalyanlara bırakıldı.

 Trablusgarp’ın Uşi Antlaşması’yla İtalyanlara bırakılması sonucunda Kuzey Afrika’daki son toprağımız da elimizden çıkmıştır.

Balkan Savaşları

1912 yılında Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ birleşerek Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki egemenliğine son vermek için Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ettiler. Böylelikle l. Balkan Savaşı başladı.

Mustafa Kemal, Trablusgarp Savaşı’nın sona ermesi üzerine Balkan Savaşlarına katılmak için İstanbul’a geldi ve Gelibolu’da bulunan Bolayır kolordusunun harekat dairesi başkanlığına atandı. Mustafa Kemal, Balkan Savaşlarına katıldığı sırada Osmanlı Devleti savaşı kaybetmek üzereydi. Bu durum karşısında Mustafa Kemal durumu değiştirmek için çözüm önerilerinde bulundu ancak önerileri kabul görmedi.

Balkan Devletleri I. Balkan Savaşı sonrasında imzaladıkları Londra Antlaşması’yla elde ettikleri toprakları paylaşmada anlaşamayınca II. Balkan Savaşı çıktı. ll. Balkan Savaşı’na fiilen katılmayan Osmanlı Devleti Bulgaristan’ın düştüğü zor durumdan yararlanarak Edirne’yi kurtardı. II. Balkan Savaşı’nın yaşandığı sırada Gelibolu Kurmay Başkanı olarak görev yapan Mustafa Kemal, Edirne’nin geri alınmasında önemli katkı sağladı.

Atatürk’ün I. Dünya Savaşı’nda Mücadele Ettiği Cepheler

Atatürk I. Dünya Savaşı’nda çok önemli cephelerde mücadele etmiş ve oldukça büyük zaferler kazanmıştır. Bu dönemde Mustafa Kemal üç farklı cephede görev almıştır.

– Çanakkale cephesi
– Suriye Cephesi
– Kafkasya Cephesi

Çanakkale cephesinde kazanılan ve ülkemizin en önemli tarihi zaferleri arasında yer alan Çanakkale Zaferi, Mustafa Kemal Atatürk’ü Atatürk yapan en önemli savaştır. Böylece Mustafa Kemal Atatürk Albaylığa yükseltilir ve ülke çapında saygı ile tanınır hale gelir.

Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı Dönemi

Atatürk Kurtuluş Savaşı döneminde oldukça geniş çaplı bir askerlik yapmıştır. Ancak kısaca ele almak gerekirse 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkması ile beraber, ordunun komutanı olarak Kurtuluş Savaşı’nı önderlik etmiştir. Bu dönemde pek çok farklı cephede mücadele etmiş ve son olarak Büyük Taarruzda Başkomutanlık unvanını alarak ordunun başında ülkeyi kurtaracak bir zafere imza atmıştır.

LGS İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük için Tıklayınız

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 2 YORUM
  1. uğur dedi ki:

    çok lazım olmuştu teşekkürler

  2. Zehra Beyazkurt dedi ki:

    ben ce gayet güzel çok ihdiyacım vardı teşekkürler

BİR YORUM YAZIN

Soru: 52 + 4 kaçtır?


Basari Sıralamaları