8. Sınıf Atatürk İlke ve İnkılapları Konu Anlatımı

Bu yazımızda sizlere LGS İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük konusu olan aynı zamanda  8. sınıf konuları arasında yer alan Atatürk İlke ve İnkılapları hakkında bilgilendireceğiz. Aşağıda sizlere başlıklar halinde konularımızı anlattık. Üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Atatürk İlke ve İnkılapları

 

Atatürk İlkeleri

Atatürk İlkelerinin Amaçları
Türk milletinin huzurunu ve mutluluğunu sağlamak,
Türk kültürünü milli bir anlayışla çağdaş medeniyet düzeyinin üzerine çıkarmak,
Milli egemenlil esasına dayanan demokrasi anlayışı  içinde uygar bir toplum oluşturmak,
Milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlü bir Türkiye meydana getirmek.

Cumhuriyetçilik

Cumhuriyet, halkın seçtiği temsilcilerle egemenliği elinde tuttuğu yönetim şeklidir.

Cumhuriyetçilik ilkesine göre, egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir. Yani, millet iradesi devlet idaresinde hakim olmalıdır.

Laiklikle beraber ödün verilmeyen iki temel ilkeden biridir.

Bu ilke devletin temel yapısını ve biçimini belirler.

Cumhuriyetçilik ilkesi monarşiye, saltanata, oligarşiye ve teokrasiye karşıdır.

Cumhuriyetçilik ilkesi Mustafa Kemal tarafından partiler üstü görülmüş ve siyasi tartışmalarınuzağında tutulmuştur.

Cumhuriyetçilik ilkesi çoğulculuktan yanadır. Halkın her kesiminin eşit şekilde yönetimde yer almasını savunur.Bu yönü halkçılık ilkesi ile ilgilidir.

Cumhuriyetçilik ilkesi teokrasiye karşıdır. Bu özelliği de laiklik ilkesi ile ilgilidir.

Cumhuriyet İlkesi Amacıyla Gerçekleştirilen Atatürk İnkılapları
* TBMMnin açılması (23 Nisan 1920)
* Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)
* Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)
* Siyasal partilerin kurulması
* 1921 ve 1924 Anayasalarının hazırlanması
* Kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması (5 Aralık 1934)
* Ordunun siyasetten ayrılması

Laiklik

Laiklik , kelime anlamı olarak din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır.

Atatürk İlkleri arasında yer alan Laiklik ilkesi, bireylerin din, ibadet ve vicdan özgürlüğünün sağlanmasını ifade etmektedir.

Bunun yanı sıra, devleti oluşturan düzenin ve kurallarının dine değil de bilime, akla dayandırılmasıdır.

Burada dine bir kısıtlama söz konusu değildir. Tam tersine, bireyin din özgürlüğünü yaşaması amaçlanmaktadır.

Aynı zamanda Laiklik, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Laiklik değiştirilmez maddeler arasındadır. Bu sayede vatandaşların din ve ibadet özgürlükleri garanti altına alınmıştır.

Laiklik İlkesi Amacıyla Gerçekleştirilen Atatürk İnkılapları
* Saltanatın kaldırılması
* Cumhuriyetin ilanı
* Halifeliğin kaldırılması
* Şeriye ve Evkaf Vekaletinin kaldırılması
* Tevhid-i Tedrisat kanunu
* Tekke ,zaviye ve türbelerin kapatılması
* Medeni Kanunun kabulü
* Şapka inkılabının yapılması
* 1924 Anayasasından Devletin dini İslamdır maddesinin çıkarılması.
* 1924 Anayasasına laiklik ilkesinin girmesi
* Milletvekillerinin yemin şeklinin değiştirilmesi
* Maarif Teşkilatı hakkındaki kanunun kabulü
* Medreselerin kapatılması
* Kılık Kıyafet Kanununun kabulü (Peçe ve Çarşaf giyilmesinin yasaklanması)

Milliyetçilik

Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı ile yeni kurulan devlet, çağdaş uygarlık yolunda kısa zamanda büyük bir gelişme kaydetmiştir.

Türk milliyetçiliği ile siyaset, kültürel ve ülke birliğine dayanan birliktelik tesis edilmiştir.

Milli kültürün gelişmesi için dil, tarih vb alanlarda kurumlar oluşturulmuştur.

Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı doğrultusunda, dış politikada barışçı bir hedefi öngörmüş, saldırgan ve yayılmacı amaçları reddetmiş ve daha gerçekçi bir siyaset takip edilmiştir.

Atatürk milliyetçiliği, gerek bağımsız, gerekse başka devletlerin uyruğu olarak yaşayan bütün Türkleri derin bir kardeşlik duygusuyla candan sevmek ve onların refah ve gelişmesini candan dilemekle birlikte, siyasal sınır olarak Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını tanır.

Milliyetçilik İlkesi Amacıyla Gerçekleştirilen Atatürk İnkılapları
* Yeni Türk Devletinin kurulması
* Türk Tarih Kurumunun kurulması
* Türk Dil Kurumunun kurulması
* İzmir İktisat Kongresinin toplanması
* Milli bir Türk devletinin kurulması
* TBMM’nin açılması
* Kapitülasyonların kaldırılması
* Kabotaj Kanununun çıkarılması
* Yeni Türk harflerinin kabul edilmesi
* Okullarda derslerin Türkçe okutulması
* Yabancıların kurduğu bazı işletmelerin millileştirilmesi
* Türk Parasını Koruma Kanununun çıkarılması

Halkçılık

Halkçılık ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınmada, yönetimde, ulus ve devlet imkanlarının vatandaşlar üzerinde kullanılmasını amaç edinmektedir. Kısaca belirtmek gerekirse, ülke sınırları içerisinde yaşayan farklı sosyal grupların refahını artırma amacını gütmektedir. Halkçılık, bütün millet bireylerinin birbiri karşısında eşit olması gerçeğine dayanır. Halk eşitliği ön plan tutulmaktadır. Milliyetçilik ve Cumhuriyetçilik ilkesi, bir nevi Halkçılık ilkesini ortaya çıkarmıştır.

Halkçılık İlkesi Amacıyla Gerçekleştirilen Atatürk İnkılapları
* Cumhuriyetin İlanı
* Kılık-Kıyafet Kanununun Kabulü
* Aşar Vergisinin kaldırılması
* Medeni Kanunun kabulü
* Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi
* Soyadı kanunu
* Yeni Türk Harflerinin Kabulü
* İlköğretimin zorunlu hale getirilmesi
* Millet mekteplerinin açılması
* Sosyal hizmet kurumları ve sağlık örgütlerinin kurulması (Çocuk Esirgeme Kurumunun açılması, devlet hastanelerinin açılması, dispanserlerin açılması, Kızılayın güçlendirilmesi)
* Devlet Demir Yollarının kurulması

Devletçilik

Ülkenin genel ekonomik faaliyetlerinin düzenlenmesi ve özel sektörün girmek istemediği veya yetersiz kaldığı ya da ulusal çıkarların gerekli kıldığı alanlara girmesini öngörür.

Atatürk’ün devletçilik ilkesi; Türk toplumunun ulaşmak istediği çağdaş ve modern bir düzen için gerekli olan ekonominin güçlendirilmesi ve ulusallaştırılması’dır.

Devletçilik ilkesine göre, devlet ekonomiyle ilgili olarak doğrudan doğruya müdahale yapabilir.

Ekonomik teşebbüsler sadece devlet tarafından yapılmayacak, özel teşebbüslere izin verilecek fakat hiçbir özel teşebbüs devlet kontrolünden ve teftişinden çıkamayacak.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ”ulusal ekonomiyi, sağlam temeller üzerine oturtma amacına yönelik olarak ve İktisaden zayıf bir ulus, fakirlik ve sefaletten kurtulamaz. Toplumsal ve siyasi felaketten yakasını kurtaramaz.” felsefesine dayalı olarak Atatürk İlkeleri arasında yerini almış olan ilkedir.

Atatürk bu ilkenin amacını “Bizim güttüğümüz “devletçilik” bireysel çalışma ve etkinliği esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde ulusu refaha, ülkeyi bayındırlığa eriştirmek için, ulusun genel ve yüksek yararlarının gerektirdiği işlerde özellikle ekonomik alanlarda, devleti fiilen ilgilendirmektir.” diyerek açıklamaktadır.

Devletçilik İlkesi Amacıyla Gerçekleştirilen Atatürk İnkılapları
* Birinci ve ikinci Beş Yıllık Kalkınma Planlarının hazırlanması ve uygulamaya konulması
* Etibankın kurulması
* Denizbankın kurulması
* Sümerbankın kurulması
* Milli Koruma Kanununun çıkarılması
* Özel girişimcilere ait kurumların millileştirilmesi

İnkılapçılık

İnkılapçılık; en genel şekli ile işlevini kaybetmiş olan eski kurumları ortadan kaldırmak ve bunların yerine dinamik, çağdaş kurumlar açmak şeklinde tanımlanabilir.

İnkılapçılık, aynı zamanda ileriye yönelmeyi ve sosyal gelişmeyi de ifade etmektedir.

İnkılapçılığın ileriye yönelik olması, sürekli gelişmeyi ön görmesi dinamik bir anlayış olduğunu ve durağan olmadığını ortaya koyar.

Atatürkçülük inkılapları korumakla yetinilemeyeceğini, aklın ve bilimin rehberliğinde gerekli atılımlarla çağdaşlaşmanın sürekli kılınacağını savunur.

İnkılapçılık ilkesi diğer ilkeleerin de canlı kalmasını ve devamlılığını sağlamaktadır.

Türk inkılabında amaç, muasır (çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmaktır. Bu yönü ile düşünüldüğünde ” Çağdaşlaşma ve Batılaşma” inkılapçılık ilkesinin bütünleyicisidir.

İnkılapçılık İlkesi Amacıyla Gerçekleştirilen Atatürk İnkılapları
* Şapka Kanununun çıkarılması
* Kılık-Kıyafette yapılan değişiklikler
* Latin Alfabesinin kabulü
* Latin Rakamlarının kabulü
* Takvim, saat, ağırlık ve uzunluk ölçülerinin değiştirilmesi
* Hafta tatilinin Cuma gününden Pazar gününe alınması

Cumhuriyet Dönemi’nde Yapılan İnkılaplar

Siyasi Alanda Yapılan İnkılaplar

Ankara’nın Başkent Oluşu (27 Aralık 1919)

Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasından sonra. İtilâf Devletleri’nin askerleri İstanbul’dan çekildiler. İstanbul’un işgalden kurtulması ile yeni devletin başkentinin neresi olacağı tartışılmaya başlandı. Bazı kişiler İstanbul’un başkent yapılmasını istiyorlardı. Ancak meclisin Ankara’da açılması, buraya fiilen hükümet merkezi olma niteliği kazandırmıştı. Ayrıca Ankara, Türkiye’nin merkezinde, askerî ve coğrafî özellikleriyle başkent olabilecek konumdaydı.

İsmet Paşa (İnönü), bir kanun teklifi hazırlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sundu. “Türkiye Devleti’nin başkenti Ankara’dır.” şeklindeki bir maddelik kanun teklifi kabul edildi (13 Ekim 1923). Kanunun yürürlüğe girmesiyle Ankara yeni Türk devletinin başkenti oldu.

Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)

Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılması ile birlikte Türk tarihinde yeni bir dönem başlamıştı. 20 Ocak 1921’de kabul edilmiş olan anayasada, egemenliğin millete ait olduğu belirtilmişti. Ancak bu tarihlerde Kurtuluş Savaşı devam ettiğinden, saltanatın kaldırılması için şartlar uygun değildi.

İtilâf Devletleri, Lozan Barış Konferansına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile birlikte İstanbul Hükümeti’ni de davet ettiler. Osmanlı Hükumeti bu daveti kabul etti. Galip devletler bu davranışlarıyla, Türkler arasında ikilik çıkararak, menfaatlerini daha iyi savunacaklarını düşünüyorlardı. Osmanlı Hükumeti’nin konferansa katılma arzusu, millî mücadelenin ruhuna ve anayasaya aykırı idi.

Bu durum, Mustafa Kemal Paşa’nın saltanatın kaldırılmasıyla ilgili düşüncelerinin haklılığını bir defa daha ortaya koydu. Aynı zamanda saltanatın kaldırılması için haklı bir gerekçe oldu. Konu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tartışıldı. Mustafa Kemal Paşa bir konuşma yapıp, milletin kendi gayretiyle hakimiyeti ele aldığını ve saltanatın kaldırılmasının gerekliliğini belirtti.

1 Kasım 1922’de kabul edilen bir kanunla, halifelik ve saltanat birbirinden ayrılıp, saltanat kaldırıldı. Böylece, Osmanlı Devleti hukukî olarak sona ermiş ve Türk inkılâplarının en önemlilerinden biri gerçekleştirilmiştir.

Saltanatın kaldırılması ile, İstanbul’daki Osmanlı Hükumeti istifa etti. Son padişah Vahdettin, 17 Kasım 1922’de İngilizlere sığınıp İstanbul’u terk etti. Bunun üzerine Osmanlı sülâlesinden Abdülmecit Efendi, Büyük Millet Meclisi’nin kararı ile halife seçildi.

Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)

Sebepleri

Mustafa Kemal’in egemenliğe cumhuriyete inanan bir lider olması
Cumhuriyet rejiminin çağdaş toplum oluşturmaya imkan sağlaması
Fethi Bey hükumetinin istifa etmesinin üzerine yeni hükumet kurulamaması, yönetim boşluğu olması

Sonuçları

Yeni Türk devletinin yönetim şekli belirlendi. (Cumhuriyet)
Mustafa Kemal’in oy birliğiyle cumhurbaşkanı seçilmesi ile devlet başkanı sorunu çözümlendi. (Cumhurbaşkanı)
Hükumet bunalımının yaşanmasını engelleyecek kabine sistemine geçilmiştir.

NOT: Cumhuriyetin ilanından sonra ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal; ilk başbakanı İsmet İnönü; İlk TBMM Başkanı Fethi Okyar olmuştur.

NOT: Mustafa Kemal milli mücadelenin devam ettiği dönemde rejim sorunu yaşanmaması için koşullar oluşmadığından devletin yönetim biçimini açıklamayı sonraya bırakmıştır.

Demokrasi: Vatandaşların geniş haklara sahip olduğu, devlet yönetimine eşit olarak katılabildiği, görevli ve siyasi liderlerin seçimle belirlendiği, hukuk kurallarına bağlı siyasi sistemdir.

Cumhuriyet: Egemenliğin millete ait olduğu, hakkını seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı, yönetim şeklidir.

Kabine Sistemi: Cumhurbaşkanının başbakanı atadığı, başbakanın da bakanları seçerek güven oyu aldığı sistemdir. Bundan önce meclis hükumeti sistemi uygulanmıştır, bu sistemde meclis başkanı hükumetin de başkanıdır.

Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

Sebepleri

Halifelik makamının yapılacak inkılapların önündeki en büyük engel olması
Halifelik makamının Cumhuriyet rejimi ve ulus devlet anlayışı ile bağdaşmaması
Devletin laikleşmesinin sağlanmak istenmesi
Halifeliğin, saltanat yanlılarının güç aldığı bir makam durumuna gelmesi ve bunun sonucu olarak, Halife Abdülmecit Efendi ‘nin padişah gibi davranarak yetkilerini aşması
TBMM içerisinde bazı vekillerin halife taraftarlığı yapması ve bunun siyasi ahengi bozması
İngilizlerin kadrolarında görevli olan Seyyid Emir Ali ve Ağa Han’ın Türkiye’nin iç işlerine karışıldığını ortaya koyan mektubunun muhalif gazetelerden Tanin’de yayımlanması

Sonuçları

Halifeliğin kaldırılması laikliğe geçişin en önemli aşaması olmuştur.
Saltanatın bir uzantısı olarak görülen Halifelik kaldırılarak siyasi alanda yenileşmenin son adımı gerçekleştirilmiş oldu. Devlet merkezindeki iki başlılık ortadan kalktı.
Halifeliğin kaldırılması ile Türkiye Cumhuriyeti’nin karakteri tam olarak ortaya çıktı.
Halifeliğin kaldırılması Türkiye’de inkılâp sürecini hızlandırmış ve inkılâplar için elverişli bir ortam hazırlamıştır.
Ulusal egemenlik daha da pekişmiştir.
Türkiye’de ümmetçilik arayışları sona ermiştir.

Hukuk Alanında Yapılan İnkılaplar

1924 Anayasası (20 Nisan 1924)

Gerçek hayatın ihtiyaçlarına cevap veren bir anayasadır.

Egemenlik kayıtsız şartsız millete verilmiştir.

Vatandaşın haklarının korunması için Danıştay kurulmuştur.

1928’de Anayasadan “devletin dini İslam’dır” ibaresi çıkarılmıştır.

Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.

1937’de Atatürk ilkeleri anayasaya girmiştir.

Günün şartlarına göre en çok değişikliğe uğrayan anayasadır.

1960’a kadar yürürlükte kalmıştır.

Türk Kadını ve Siyasi Hakları

Kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması, 1930’larda, Türkiye’de kadınların siyasi haklarını kazanması için gerekli yasaların çıkarılmasını ifade eder. Kadınların siyasi hayatta seçme ve seçilme hakkını elde etmesi; toplumsal hayatta gerçekleşen Atatürk Devrimleri’nden birisidir.

1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile önce Belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakları, 5 Aralık 1934’te Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile tanındı.

Türk Medeni Kanunu (17 Şubat 1926)

Osmanlı Devleti zamanında yapılan ve Osmanlı aile hukukunu düzenleyen Mecelle kaldırılarak yerine İsviçre Medeni Kanunu kabul edildi. (17 Şubat 1926 ) Çünkü İsviçre Medeni Kanunu en son, en modern, yapımıza en uygun medeni kanun idi.

Medeni Kanunun Kabulünün Sonuçları

Laiklik yolunda önemli bir adım atılmış ve hukukta birlik sağlanmıştır.
Toplumsal ve ekonomik alanda kadın-erkek eşitliği sağlanmış, kadınlara istediği mesleğe girme hakkı tanınmıştır.
Resmi nikah ve tek eşlilik zorunlu hale getirilmiş, boşanma hakkı kadına da tanınmıştır.
Mirasta kız erkek eşitliği sağlanmıştır.
Patrikhanenin dini konuların dışındaki yetkileri kaldırıldı.
Azınlıklar Lozan’da tanınan kendi kanunlarıyla yönetilme hakkından vazgeçerek Türk kanunlarına tabi oldular.
Medeni Kanun, dini bir karakter taşımadığı için Laiklik ilkesi ile, kadın erkek eşitliğini sağladığı için Halkçılık ilkesi ile ilgilidir.7

Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan İnkılaplar

Tevhid-i Tedrisat Kanunu

Nedenleri

Eğitim- öğretimde birlik ve beraberliği sağlamak
Eğitimde laikleşmeyi, modernleşmeyi, eşitliği ve ulusallığı sağlamak
Ulusal eğitim ile milli bilinci geliştirmek

Sonucları ve Önemi

Kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile bütün öğretim kurumları Maarif Bakanlığına yani Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmış ve Kanunun 4. maddesi ile yüksek din uzmanları yetiştirmek amacıyla üniversiteler bünyesinde ilahiyat fakülteleri açılması kararlaştırılmıştır.

Aynı maddeyle imamlık ve hatiplik gibi dinsel hizmetleri görecek memurların yetiştirilmesi için de okulların açılması kararlaştırılmıştır.

Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun

Ülkede ilkokul lise ve yüksek öğretimin belli esaslara göre düzenlenmesi için 2 Mart 1926’da Maarif Teşkilatı Kanunu(eğitim sistemi yasası) kabul edildi. Devletin izni olmadan okul açılamayacağı belirtilerek okullarda hangi derslerin ne şekilde okutulacağı belirlendi.

Yeni Türk Harflerinin Kabulü

Eğitim-öğretim sistemi akılcı bir şekilde kurulmuştu. Eğitim-öğretimin yaygınlaştırılması, herkesin okur-yazar hale getirilmesi gerekmekte idi. Kullanılmakta olan Arap harfleri ve Arapça ses yapısı, Türkçe ile uyumlu değildi.

Mustafa Kemal; Tür dilinin okunup-yazılmasının kolaylaşması, eğitim ve öğretim işlerinin yaygınlaştırılması için harf değişikliğinin yararlı olduğunu düşündü. Yapılan araştırmalar sonucunda Latin alfabesinin Türkçe’nin yapısına uygun olduğuna karar verilerek 1 KASIM 1928’de Türk Harfleri Hakkında Kanun kabul edildi. Mustafa Kemal’in de çabaları ile yeni harfler birkaç ay içinde bütün yazı işlerinde kullanılmaya başlandı.

Türk Tarih Kurumu’nun Kurulması

Atatürk Türk tarihinin İslamiyet’in kabulünden sonraki dönemle sınırlandırılamayacağını ve daha önceki dönemlerde Türklerin binlerce yıllık bir geçmişi olduğunu ortaya koyarak Türk tarihinin dini motiflere bağlı kalmaksızın bir bütün olarak incelenmesi gerektiğini belirtmiştir.Bu amaçla 15 Nisan 1931’de Türk Tarih Kurumu kurulmuştur.

Türk Tarih Kurumunun Kurulması
Atatürk çalışmalarına katılarak büyük önem verdiği Türk Tarih Kurumunun şu konuları aydınlatmasını istemiştir:

Türk kültürünün en eski uygarlıklardan biri olduğunun ispatlanmasını
Türk tarihinin bir hanedan yada din tarihiyle sınırlandırılmayıp milli tarih anlayışıyla araştırılmasını
Türklerin dünya medeniyetine katkılarının belirlenmesini
Türk yurdu hakkındaki kuşkuların giderilmesi ve yabancıların Türk yurdu üzerindeki emellerinin önlenmesini
Türklerin sarı ırktan olduğu ve bu nedenle her türlü gelişme ve kabiliyetten yoksun olduğu yolundaki tezlerin çürütülmesini

Türk Dil Kurumu’nun Kurulması

Sebepleri

Türk dilini yabancı kelimelerin boyunduruğundan kurtarmak
Türkçenin zenginliğini ortaya koymak ve bilim dili haline gelmesini sağlamak
Türk dilinin kökenlerini araştırmak
Konuşma dili ve yazı dili arasındaki farklılığı gidermek ve teknik kavramlara Türkçe karşılık bulmak
Türk diline yeni kelimeler kazandırmak

Sonuçları 

1928 yılında Dil Encümeni kurularak araştırmalar başlatılmış ve İmla Kılavuzu hazırlanmıştır.
1930’lu yıllarda Güneş Dil Teorisi ortaya atılmıştır.
1932 ylında Birinci Dil Kurultayı toplanmıştır.
1932 yılından itibaren Dil Bayramı kabul edilmiş ve kutlanmıştır.
1935 yılında Tarama Sözlüğü’nün çalışmaları başlatılmıştır.
Göktürk yazılı metinleri yayımlanmıştır.

Toplumsal Alanda Yapılan İnkılaplar

Şapka Kanunu

Nedenleri

Sosyal yaşamda topluma modern bir görünüm kazandırmak
Muasır milletler seviyesine ulaşılmak ve Batı ile bütünleşmek
Toplumsal birlikteliği sağlanmak
Ayrıma yol açacak unsurları ortadan kaldırmak

Sonuçları

Atatürk, 23 Ağustos 1925’te Eskişehir ve Mahmudiye’ye yaptığı seyahatlerde şapkayı halka göstererek Şapka Devrimi’nin ilk işaretini vermiştir.
25 Ağustos 1925’te Şapka Giyilmesi Hakkındaki Kanun çıkarılmıştır.
Kurtuluş Savaşı’nın ve Kuvayımilliyecilerin simge kıyafeti ise Kalpaktır.

Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)

Nedenleri

Din istismarını önlemek
Toplumun laikleşmesini sağlamak
Halk arasında eşitliği sağlamak
Bu mekanları rejim karşıtı eylemlerin odağı olmaktan çıkarmak

Sonuçları

Refik Koraltan ve bazı vekillerin önergesi ile sunulan kaanun 3 Kasım 1925 tarihinde kabul edilmiştir.

Takvim, Saat ve Ölçülerde Değişiklikler

Osmanlı’da kullanılan takvim, saat ve rakamlar farklıydı. Hatta bazı ölçü ve tartı birimleri ülke içinde dahi farklıydı.
Yeni kurulan Türk devletinin diğer devletlerle uluslararası ilişkilerini kolaylaştırmak ve toplumda ikiliğe neden olan bu durumu düzenlemek için 1 Ocak 1926 tarihindeki kanunla hicri ve rumi takvim kaldırılarak miladi takvim kabul edildi. Alaturka saat yerine uluslararası saat uygulanmaya başladı.

20 Mayıs 1928’de kabul edilen yasa ile uluslararası rakamlar kullanmaya başlandı. 26 Mart 1931’deki ölçü kanunu ile arşın, okka, endaze gibi bölgeden bölgeye değişen birimler yerine ağırlık ölçüsü olarak kilogram; uzunluk birimi olarak metre kabul edildi.
Tüm bu değişikliklerle uluslararası ilişkiler düzenlendi ve ülkede birlik sağlandı.

Soyadı Kanunu(21 Haziran 1934)

Osmanlı toplumunda kişiler kendilerine ait bir soy adı kullanmamaktaydılar.

Kişiler isimlerinin yanında ya babalarının adıyla ya unvan ve lakaplarıyla ya da doğdukları yere göre isimlendirilmekteydiler. Bu durum kişilerin birbirleriyle, devletle, askerlikle ve ekonomiyle ilgili ilişkilerinde sorunlara ve karışıklığa neden oluyordu.

Cumhuriyet döneminde bu ilişkilerdeki karışıklıkları ortadan kaldırmak amacıyla, 21 Haziran 1934 tarihinde kabul edilen Soyadı Kanunu ile ortadan kaldırılmıştır. Bu kanuna göre herkes kendi adının yanında ailesini belirten bir soyadı alması zorunluluğu getirilmiştir.

Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkının Verilmesi

1930’da belediye seçimlerine katılma hakkı verilmiştir.
1933’te muhtarlık seçimlerine katılma hakkı verilmiştir.
1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.Verilen bu haklar siyasal haklardır.

Toplumda eşitlik sağladığı için halkçılık ilkesi doğrultusundadır.

LGS İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük için Tıklayınız

yorumlar
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

yorum-yaz
BİR YORUM YAZIN

Soru: 10 + 6 kaçtır?