Küreselleşen Dünya Konu Anlatımı

Karatay

Tarih ayt konu anlatımı, Tarih tyt konu anlatımı , Tarih yks konu anlatımı… Merhaba arkadaşlar sizlere bu yazımızda Küreselleşen Dünya hakkında bilgi vereceğiz. Yazımızı okuyarak bilgi edinebilirsiniz..

Küreselleşen Dünya

SSCB’de Değişim ve Sonuçları

Küreselleşme; mal, hizmet ve sermayenin artan hareketliliği sonucunda dünyadaki  ekonomik bütünleşmenin  toplumlar arasındaki iletişim ve etkileşimin ve bunlara bağlı olarak da ülke, devlet ve milletlerin karşılıklı bağımlılıklarının artmasına denir.

SSCB’de Politika Değişiklikleri ve Nedenleri

II. Dünya Savaşı dünyayı Doğu ve Batı olmak üzere iki bloğa ayırmış soğuk savaş dönemi boyunca dünya politikasına SSCB ve ABD yön vermişti. Doğu Blokunu sarsan ilk önemli gelişme 1975′te 35 ülke tarafından imzalanan Helsinki Nihai Senedi′dir. Bu Antlaşma Doğu-Batı ilişkilerinde yeni bir yumuşama ve yakınlık süreci başlatmış, Doğu Avrupa′da milliyetçi düşünceyi güçlendirmiştir.

SSCB′nin dağılma süreci, Mihail Gorbaçov′un 1985′te SSCB′de liderliğe getirilmesi ve Sovyetlerin mevcut yönetim anlayışını değiştirmeye yönelmesi ile başladı. Gorbaçov′un ilk hedefi siyasal iktidarın ve devlet yapısının değiştirilmesiydi. Komünist iktidarı demokratik uygulamalarla halka yaklaştırmayı amaçladı.

SSCB’nin Dağılması

Gorbaçov, SSCB içindeki Letonya, Estonyave Litvanya’da başlayan bağımsızlık hareketlerine çözüm bulmak için Aralık 1990’da “Egemen Devletler Birliği Antlaşması” fikrini ortaya attı. Buna göre, SSCB’ye bağlı cumhuriyetlerdeki bağımsızlık ilanlarına karşı Gorbaçov’un gerekli tedbirleri almadığını düşünen ve bu antlaşmaya karşı olan ordu içindeki bazı komutanlar, bakanlar ve KGB liderinin aralardında bulunduğu bir grup, 18 Ağustos 1991 gübü Gorbaçov’a karşı bir darbe yaptı.

Ortaya çıkan bu karışıklıklardan yararlanan SSCB’ye bağlı cumhuriyetlerin tamamına yakını bağımsızlıklarını ilan etti ve SSCB yıkıldı.Devlet başkanlığı görevine bir süre daha devam eden Gobaçov. 25 Aralık 1991’de bu görevinden de istifa etti ve yerine  Boris Yeltsin geçti.

SSCB’nin Dağılmasının Doğu Avrupa’ya Etkileri

Sovyetler Birliği’nde yaşanan gelişmeler ile Gorbaçov’un her ulusun kendi kaderini tayin hakkı ve kendi kaynaklarını istediği gibi kullanma hakkına dair söylemleri Doğu Avrupa’yı da etkiledi. Sovyet Bloku içinde yer alan Doğu Avrupa ülkelerinde sosyalist yönetimler yıkıldı, yerine demokratik yönetimler kuruldu. Devletler bağımsızlıklarını ilan ettiler.

İnsan hakları temelinde başlayan değişim istekleri sonucunda Doğu Avrupa ülkelerinde önce komünist parti yönetimlerine son verildi, ardından demokratik seçimler sonunda yeni yönetimler kuruldu.

Avrupa’nın siyasi haritası yeniden şekillendi. 1989’da Çekoslovakya’da “Kadife Devrimi” olarak adlandırılan kansız bir devrimle demokrasiye geçildi. 1993’te Çekoslovakya; Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olmak üzere ikiye ayrıldı. Romanya’da ise demokratikleşmeye direnen devlet başkanı Çavuşesku idam edildi. Bulgaristan’da değişim daha sorunsuz gerçekleşti. Macaristan ve Polonya’da da değişim yaşandı.

İkiye ayrılan Almanya’da Berlin Duvarı yıkıldı (1990). 3 Ekim 1990’da iki Almanya resmen birleşti. 1991’de COMECON ve Varşova Paktı dağıldı.

SSCB’nin Dağılmasının Dünya Güçler Dengesi Üzerine Etkileri

1991 yılında SSCB’nin dağılması ve Doğu Bloku‘nun çökmesiyle Batı Bloku ve ABD, dünya güç dengesinde tek başına kaldı. Kontrol ABD’nin eline geçti. SSCB’ye bağlı bazı ülkeler Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kursa da SSCB’nin sahip olduğu güce erişilemedi.

ABD ülkesinde gerçekleştirilen terör olaylarını gerekçe göstererek Afganistan’ı işgal etti. Nükleer silah bulundurduğunu öne sürerek Irak’a askerî müdahalede bulundu. Böylece Rusya’nın kontrolünde olan Orta Asya’ya yakınlaşma ve önemli petrol yataklarının bulunduğu Orta Doğu’yu ve Basra Körfezi’ni kontrol etme imkânı buldu.

Güç dengesinde Avrupa Birliği’nin, ABD’ye karşı denge unsuru olma isteği İngiltere’nin ABD yanlısı politikasından dolayı başarılı olamadı.

Yeniden güçlenmek için çalışmalar başlatan Rusya Federasyonu “Şangay Beşlisi” adı altında yeni bir örgütlenmeye gitti. 1996 yılında kurulan bu örgüte Rusya, Çin, Kazakistan, Türkmenistan ve Tacikistan katıldı. 2001’de Özbekistan‘ın da katılımıyla “Şanghay İş Birliği Örgütü” adını aldı.

Enerjinin bütün dünyada devletlerarası ilişkilerde ağırlık merkezi hâline geldiği günümüzde enerji kaynakları bakımından son derece zengin, genç nüfusa sahip, ekonomik yapısı güçlü bu örgütlenme artık dünyada önemli bir güç hâline gelmiştir. Hindistan, İran, Pakistan ve Moğolistan bu örgütlenmeye gözlemci ülkeler olarak destek vermektedir.

Türk Cumhuriyetleri Bağımsız Oluyor 

Alma Ata Zirvesi (21 Aralık 1991)

21 Aralık 1991’de Kazakistan’ın o zamanki başkenti Alma-Ata’da Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan, Tacikistan, Ermenistan ve Moldovya katılılıyla toplanan zirvedir. Gürcistan ise zirveye gözlemci olarak iştirak etmiştir.

Alma-Ata Zirvesi ile Sovyetler Birliği’ni oluşturan 15 Cumhuriyet, 21 Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’ne fiilen son vermiş oldu. Bunlardan 11 Cumhuriyet, her cumhuriyetin bağımsızlığı ve eşitliği ilkesi saklı kalmak kaydıyla, aralarında yeni bir yapılanma yoluna gittiler.

Azerbaycan

Azerbaycan, 1918’de Mehmet Emin Resulzâde önderliğinde bağımsızlığını ilan etmiş, fakat bir süre sonra SSCB Azerbaycan’ı tekrar yönetime bağlamıştır.

Gorbaçov dönemindeki politikalar bağımsızlık hareketlerine zemin hazırlamıştır. Nitekim Ebulfeyz Elçibey önderliğinde kurulan Halk Cephesi, 30 Ağustos 1991’de Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmiştir.

1991’de bağımsız olan Azerbaycan’ı tanıyan ilk ülke Türkiye’dir.

Atatürk’ün, “Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimiz, kederi bizim kederimizdir.” sözü ile Ebulfez Elçibey’in, “İki kardeşin yan yana ayrı devletler kurduğu nerede görülmüştür. Azerbaycan ve Türkiye olarak en kısa zamanda birleşmeliyiz.” ve “Biz bir millet, iki devletiz.” sözleri ülkeler arasındaki bağı güçlendirmiştir.

Dağlık Karabağ Sorunu

1985’ten sonra SSCB’deki iç gelişmelerden faydalanan Ermenistan, Karabağ’ı kendisine bağlamak istemiştir. Azerilerden silahlar toplanırken Ermenistan Meclisi bu kararnameyi kendi topraklarında uygulamamıştır. Azerilerin tamamen silahsız kalması üzerine Karabağ, Ermenistan tarafından işgal edildi. Hocalı başta olmak üzere birçok kentte çok sayıda sicil öldürülmüş veya göçe zorlanmıştır.

Kazakistan

Kazakistan yüzölçümü bakımından SSCB′nin ikinci büyük cumhuriyeti idi. 1990′da 16,5 milyon olan nüfus, 1999′da Slav ve Almanların ülkeden göç etmeleriyle 14,5 milyona kadar düşmüştür. 1990′da nüfusun % 41′i Rus ve % 36′sı Kazak olan ülkede bu oran bugün % 60 Kazak, % 25 Rus şeklinde değişmiştir.

Kazakistan nüfus dengelerinin de etkisiyle hem bağımsızlık öncesinde olduğu gibi sonrasında da Rusya Federasyonu ile iyi ilişkiler içinde oldu. 16 Aralık 1991′de bağımsızlık ilan edildi. Kazakistan′da birbiri ardına gerçekleştirilen reformlarla yeni bir siyasi sistem kuruldu.

Kazakistan, Avrasya Ekonomik Topluluğu, Shangay İşbirliği Örgütü ve BDT′nin aktif katılımcısı durumundadır. Ayrıca BM, İKÖ, AGİT üyesidir. Ülkenin ekonomik faaliyetlerinde tarım en önemli gelir kaynağıdır. Meraların geniş yer tutmasından dolayı hayvancılık da önemlidir. Ülkede ayrıca zengin petrol, doğal gaz, altın, kömür ve kurşun yatakları bulunmaktadır.

Kırgızistan

Kırgızistan Demokrasi Hareketi lideri Asker Akayef, Komünist Kırgız Partisi’nin muhalefetine rağmen 31 Ağustos 1991’de Kırgızistan’ın bağımsızlığını ilan etmiştir.

Asker Akayev, merkeziyetçi ekonomiden, liberal ekonomiye geçişi sağlayacak yasal düzenlemeler yaptı. Eğitim dilini Kırgızcaya çevirerek Kırgızların ulusal dillerini kullanmalarına, ulusal kültürlerini geliştirmelerine ve ulusal kimliklerini tanımalarına yardımcı oldu.

Özbekistan

1991’de SSCB’nin dağılması üzerine bağımsızlığını ilan etmiştir.

SSCB’ye karşı bir politika izleyen İslam Kerimov cumhurbaşkanı seçilmiştir.

Kerimov’un Özbekçeyi resmi dil ilan etmesi ve Rusçanın bazı alanlarda etkinliği azaltması Özbek halkı tarafından da desteklenmiştir. Halen devlet başkanlığını İslam Kerimov yapmaktadır.

Türkmenistan

1985’te Türkmenistan Komünist Partisi BAşkanlığına Saparmurad Niyazov getirildi. Türkmenler arasındaki kabileciliği ortadan kaldırıp birliği sağlayan Niyazov, Türkmen dilinin resmi dil olmasını sağladı. Türkmenistan 1991’de bağımsızlığını ilan etti. Türkmenistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke ise Türkiye oldu.

Bağımsız Devletler Topluluğu

8 Aralık 1991 ′de Rusya Federasyonu, Beyaz Rusya ve Ukrayna, SSCB′nin sona erdiğini ilan ederek Bağımsız Devletler Topluluğu′nu (BDT) kurduklarını açıkladı. Hala SSCB Devlet Başkanı olan Gorbaçov bu kararı tanımadı.
Gorbaçov′un tavrına karşın SSCB′yi oluşturan 15 cumhuriyetten 11 ′inin (Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan, Tacikistan, Ermenistan ve Moldovya ve Gürcistan) katılımıyla 21 Aralık 1991 ′de Kazakistan′ın başkenti Alma Ata′da zirve toplantısı yapıldı.

TİKA( TÜRK İŞ BİRLİĞİ VE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI)

24 Ocak 1992’de başta Türk dilinin konuşulduğu ülkeler ve Türkiye’ye komşu ülkeler olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmak, bu ülkelerle ekonomik, kültürel ve teknik alanlarda iş birliği sağlamak amacıyla kurulmuştur.

TİKA’nın görev ve sorumlulukları arasında;

* ilgili ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olabilecek projeler hazırlamak,
* bağımsız devlet yapılarını güçlendirmek,
* pazar ekonomisine geçiş çabalarını desteklemek,
* bu ülkelerin Türkiye’ye gelecek olan öğrencilerin eğitim faaliyetlerinin koordinasyonunu sağlamak gösterilebilir.

Doğu Bloku’ndan Sonra Avrupa’da Yeni Yapılanma

İki Almanya’dan Devlete

İki kutuplu dünyanın sembollerinden biri olan Berlin Duvarı 14 Ocak 1990’dan sonra yıkılmaya başlanmış, Federal Almanya Başbakanı Helmut Kohl ‘ün iki Almanya’nın birleşmesiyle ilgili olarak, önce sıkı bir iş birliğini sonra da aşamalı şekilde birliğiöngören planını SSCB’nin de kabul etmesiyle 3 Ekim 1990’da iki Almanya resmen birleşmiştir.

Berlin Duvarı’nın Yıkılması

Almanya′nın birleştirilmesi çabaları, Doğu Blokunun çökmesi ile birlikte 1989′da ortaya çıktı. Ülkede demokrasi için halk hareketi başladı. Doğu Almanya tarafından 1961 ′de inşa edilen Berlin Duvarı 9 Kasım 1989 tarihinde önce geçişe açıldı, sonra da yıkıldı.

Batı Alman Başbakanı Helmut Kohl iki Almanya′nın birleşmesini öngören bir plan hazırladı. Doğu Almanya′da 500.000 askeri bulunan SSCB plana karşı çıktı. Batı Alman Hükümeti, Haziran 1990′da SSCB′ye ekonomik sıkıntılarını aşabilmesi için 5 milyar mark tutarında kredi verebileceğini açıkladı.

Avrupa Ekonomik Topluluğundan (AET) Avrupa Birliğine (AB)

1957 ‘de imzalanan Roma Antlaşması ile “Avrupa Ekonomik Topluluğu” adını alan birliğin  politikalarının başarıya ulaşması sonucunda 1972’de üye sayısı altıdan dokuza çıktı.

7 Şubat 1992 ‘de imzalanan ve Kasım 1993’te yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması ile Avrupa Topluluğu, “Avrupa Birliği” adını aldı. Avrupa Birliği 1 Temmuz 2013 itibarıyla Hırvatistan’ın da birliğe katılması ile üye sayısını yirmi sekize yüksetilmiştir.

a.Maastricht Kriterleri

1990-91 yılları arasında Avrupa Topluluğu üyesi ülkeler Avrupa′nın güvenliği ile ilgili çalışmalara hız verdi. 7 Şubat 1992′de 12 üye devlet Hollanda′nın Maastricht kentinde Avrupa Birliği′ni kuran Maastricht Antlaşması′nı imzaladı. 1 Ocak 1993′te yürürlüğe giren bu antlaşma ile; Avrupa ekonomik ve para birliği, güvenlik ve dış politika ortaklığı, Avrupa vatandaşlığı, adalet ve içişleri işbirliği oluşturuldu. Batı Avrupa Birliği′nin Avrupa′nın tek güvenlik sistemi haline getirilmesi kabul edildi.
Maastricht Antlaşması′nda ekonomik birliğin aşamaları, bu süreçte izlenecek ekonomik politikalar ile bunların gerektirdiği kurumsal değişiklikler düzenlenmiştir. Bu düzenleme çerçevesinde ekonomik birliğin son aşamasına geçiş öncesinde, üye ülke ekonomileri arasındaki farklılıkların giderilebilmesini için bazı kriterler tespit edilmiştir.

b.Kopenhag Kriterleri

21-22 Haziran 1993′te Kopenhag Zirvesi′nde Doğu Avrupa ülkelerinin birliğe dahil olabilmesi için gerekli koşullar tespit edildi. Bu kriterler Türkiye için de geçerlidir.

Türkiye ve Avrupa Birliği

Türkiye’nin AB Serüveni

Ankara Antlaşması ve Katma Protokol

Türkiye, AET’nin kurulmasından kısa bir süre sonra Temmuz 1959’da Topluluğa tam üyelik için başvurmuştur.

AET tarafından verilen cevapla, Türkiye’nin kalkınma düzeyinin tam üyeliğin gereklerini yerine getirmeye yeterli olmadığı bildirmiş ve tam üyelik şartları gerçekleşinceye kadar geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanması önerilmiştir.

Bu gelişmeler sonucunda 12 Eylül 1963’te Ankara Antlaşması imzalanmıştır.

Ancak Ankara Antlaşması, geçiş dönemi hükumetleri ve tarafların üstleneceği yükümlülükleri belirten Katma Protokol (1973) öngörüldüğü şekilde uygulanamamıştır.

Türkiye’nin Gümrük Birliğine Girişi

Türkiye, 14 Nisan 1987’de tekrar AB’ye tam üyelik müracaatında bulunmuş, süren müzakereler sonunda Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği, 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Avrupa Birliğinin Genişleme Süreci ve Türkiye

Avrupa Birliği,1993 Kopenhag Zirve Toplantısı’nda aldığı kararlar uyarınca eski Varşova Paktı ülkeleri olan Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini kapsayan bir genişleme süreci başlatmıştır.

Türkiye ise genişleme kapsamına alınmamıştır.

10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki’de yapılan AB Devlet ve Hükumet Başkanları Zirvesi’nde  Türkiye, oy birliği ile Avrupa Birliği’ne aday ülke olarak kabul edilmiştir.

Yeni Oluşum Sürecinde Balkanlar

Yugoslavya’nın Dağılması

Yugoslavya’nın dağılma sürecine gireceğine ilişkin ilk olumsuz işaret, 1989’da alındı. Bu, Sırbistan’ın zorlamasıyla, 1974 Anayasası’na, “Kosova” ile ilgili getirilen “yeni düzenleme” idi. Sırbistan, bu düzenleme sayesinde, Kosova Arnavutları’nın öteden beri devam eden
“cumhuriyet olma” taleplerine karşı, Kosova ve Voyvodina özerk bölgelerinin özerkliklerini sınırlandırmayı başardı ve Sırbistan içinde “de facto” (fiili) cumhuriyetler haline getirdi.

Sırp egemenliğinin ve baskının artmasıyla milliyetçiliğin güçlenmesi üzerine Slovenya Meclisi, 27 Eylül
1989 tarihinde Cumhuriyet Anayasası’nda yapılan ve özellikle Cumhuriyet’in ayrılmasına izin veren değişikliği oyçokluğuyla onayladı, 2 Temmuz 1990’da da cumhuriyetler arasında bağımsızlık ilan eden ilk cumhuriyet meclisi oldu.

Slovenya’nın bu hareketini, çok geçmeden diğer cumhuriyetler de izledi ve birliği oluşturan cumhuriyetler, uluslararası sahnede “bağımsız birer devlet” olarak ortaya çıktı. ( Sırbistan-Karadağ, Bosna Hersek, Hırvatistan ve Makedonya) Sonuçta, Yugoslavya (GüneySlav) birliği ortadan kalktı.

Kosova Sorunu

Sırplar, Dayton Antlaşması’nın imzalanmasından sonra Kosova’da yaşayan Arnavutlara baskı ve şidder uygulamaya başlamış, bunun üzerine Kosova halkı Kosova Kurtuluş Ordusunu kurmuştur.

Binlerce Arnavut’un hayatını kaybetmesine yol açan Sırp- Arnavut çatışmaları nedeniyle, bu olaylara NATO müdehale etmiş ve Sırp lider Miloseviç Kosova’dan çekilmiştir.

Arnavutluk’ta Demokratikleşme Süreci

Dünya Savaşı′ndan sonra kurulan Yugoslavya, Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Slovenya, Makedonya ve Karadağ′dan oluşan federal bir devlet idi. 1980′de Tito′nun ölümü ile cumhuriyetler arasındaki ilişkiler bozulmaya başladı.

Temmuz 1989′da Slovenya Parlamentosu bağımsızlığını ilan etti. Bunu Hırvatistan izledi. Bu iki gelişme Yugoslavya parçalanma sürecini hızlandırdı. Mart 1991′de Sırp-Hırvat çatışmaları başladı. Haziran 1991 ′de Yugoslav (Sırp) ordusu Slovenya′ya girdi. 8 Eylül 1991′de ise Makedonya bağımsızlığını ilan etti.

Orta Doğu ve Afganistan’daki Gelişmeler

Körfez Savaşları

Irak, 2 Ağustos 1990 tarihinde Kuveyt’i işgal etmiş  ABD ve Avrupa devletleri Irak’ın Kuveyt’i boşaltması için 15 Ocak 1991’e kadar süre tanınmıştır.

ABD Irak’la Çöl Fırtınası ve Ççl Tilkisi operasyonları yapmıştır.

2002 yılında ABD nükleer silah bahanesiyle Irak’a 150 bin asker sevk etmiş ve Nisan 2003’te İngiliz ve ABD kuvvetleri Bağdat’a girmiştir.

Devlet başkanı Saddam Hüseyin 2006 yılında isam edilmiştir.

Filistin Sorunu

FKÖ’nün 12-20 Mart 1977’de Kahire’de 13. Filistin Ulusal Kongresi toplanmıştır. Bu kongrede eski Filistin’in bir kısım topraklarında bağımsız bir Filistin devletinin kurulması kararı benimsenmiştir.

1979 İsrail’le Mısır arasında imzalanan Camp David Antlaşması’ndan sonra İsrail 1980 yılında Batı Kudüs’ü topraklarına kattığını açıkladı.

1987 yılında Filistinliler işgal bölgelerinde “İntifada” ( Harekete Geçme)hareketini başlattılar.

1993 yılında FKÖ ( Filistin Kurtuluş Örgütü) lideri Yaser Arafat’la İsrail Başbakanı İzak Rabin arasında geçici Otonomi Antlaşması ( Oslo – I) imzalanmıştır.

Bu antlaşmayla FKÖ ve İsrail, birbirlerini karşılıklı olarak tanıyorlardı. FKÖ, “İsrail devletinin barış ve güvenlik içinde yaşama hakkını tanıyor” ve İsrail adına Rabin de “İsrail hükümetinin FKÖ’yü Filistin halkının temsilcisi olarak tanımaya ve FKÖ ile görüşmeler sürdürmeye karar verdiğini” açıklıyordu.

29 Şubat 1994’te İsrail ile Filistin temsilcileri Paris’te iktisadi işbirliği anlaşmasını imzalanmıştır.

4 Mayıs 1994’te ise Y. Arafat ve İ. Rabin, Kahire’de barış anlaşmasını imzalarlar.( Gaze – Eriha Anlaşması) Bu anlaşmayla Filistin otonomi dönemi başlamıştır.

Bu anlaşmayla İsrail Yahudi yerleşim birimlerinin güvenliğini sağlamayı, bütün Filistin topraklarını hava, kara ve denizden kontrol altına almayı Filistin yönetimine kabul ettirmiştir. Bunun karşılığında ise Filistinli tutukluları ve 9 bin kişilik bir Filistin Polis Gücünün kurulmasını kabul etmiştir.

29 Eylül 1995’te Washington’da Arafat ve Rabin, Batı Şeria anlaşmasını imzaladılar. (Oslo II) Bu anlaşma ise Batı Şeria’da Filistin otonomi bölgesinin genişletilmesine yöneliktir.

4 Mayıs 1999’da, Oslo (I)-Kahire anlaşmasına göre beş yıllık Filistin otonomi dönemi sona ermiştir. Ancak anlaşma şartlarına Filistin yönetiminin uymasına rağmen İsrail üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmekten kaçınmış, bağımsız Filistin devletinin kurulmasını ve ilanını engellemiştir.

Afganistan’daki Gelişmeler

11 Eylül 2001’de ABD’nin New York şehrindeki Dünya Ticaret Merkezi’ne (İkiz Kuleler) ve ABD Savunma Bakanlığına (Pentagon) terör saldırısında bulunulmuş, ABD bu saldırılardan sorumlu tuttuğu terör örgütü El Kaide  lideri Usame bin Ladin’in Afgaistan’da bulunduğunu iddia ederek kendisine teslim edilmesini istemiştir.

Taliban yönetiminin olumsuz cevap vermesi üzerine 7 Ekim 2001 tarihinde Afganistan’a hava taarruzu başlatmıştır.2001 yılında Taliban yönetimden uzaklaştırılmıştır.

Taliban yerine Hamid Karzai Hükumeti kurulmuştur.

Orta Doğu’da Su Sorunu

Orta Doğu′da devletler arası ilişkilerde öne çıkan unsurlardan birisi de su sorunudur. Bölgedeki su kaynaklarına ya da sınırları aşan nehirlere sahip olma veya bunlardan daha çok yararlanma amacıyla yapılan girişimler önemli bir diplomasi unsuru halini almıştır.

Dicle, Fırat, Asi, Şeria ve Nil gibi Orta Doğu′nun başlıca nehirleri, kaynaklarından denize dökülene dek farklı ülkelerin topraklarından geçmektedir. Bu nehirlerin suyunun paylaşılması, devletler arası platformda önemini her geçen gün artıran bir konu durumundadır.
Örneğin, Nil sularının kullanımı meselesi Mısır, Sudan ve Etiyopya arasında önemli sorunlara yol açmaktadır. Şeria Nehri de suya büyük ihtiyaçları olan Ürdün ve Suriye ile İsrail arasında çekişme ve anlaşmazlık nedeni durumundadır.

Lübnan′dan doğarak Suriye′den geçen ve Türkiye′den denize dökülen Asi Nehri′nin kullanımı konusunda da sorunlar yaşanmaktadır. Lübnan ve Suriye′de yapılan barajlar vasıtasıyla bu iki ülke tarafından Asi Nehri′nden sulama amaçlı yararlanılmaktadır.

GAP ve Fırat-Dicle Anlaşmazlığı
Bölgenin üzerinde en çok tartışılan sınır aşan akarsuları ise Dicle ve Fırat′tır. Türkiye, Keban Barajı projesi sırasında akarsularının kullanımının bir anlaşmaya bağlanması amacıyla Suriye ve Irak ile 1965 yılında ortak bir toplantı yapılması üzerinde durmuştur. Ancak bu toplantı gerçekleşememiştir.

GAP, Dicle ve Fırat nehirlerinden yararlanan Suriye ve Irak tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Türkiye′nin, Atatürk.Barajı′nda 13 Ocak 1990 tarihinden itibaren su tutulmaya başlanması nedeniyle bir ay süreyle Fırat Nehri′nin akışını durduracağını açıklaması Suriye ve Irak tarafında tepkilere yol açmıştır.

GAP ile birlikte Türkiye, Suriye ve Irak arasında Dicle ve Fırat′ın paylaşılmasından doğan su sorunu belirginleşmiştir. Türkiye, 1987′de Fırat Nehri′nden saniyede 500 metreküp su bırakmayı kabul etmiş, Dicle ve Fırat üzerindeki egemenlik haklarından ödün vermeden “Barış Suyu Projesi”ni ortaya atmıştır.

 

Değişen Dünya ve Türk Dış Politikası

Rusya Federasyonu

Kafkaslar Türkiye′nin uluslararası dış politikalarına etkisi yanında, bölgedeki Türk unsurlar nedeniyle ile iç politikasında da önemli rol oynamaktadır. Orta Asya′da bağımsızlıklarına kavuşan Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye′nin temasının sağlanmasında Kafkaslar adeta bir köprü vazifesi görmektedir.

Kafkasların bir barış kuşağı ve Rusya ile bir tampon bölge teşkil etmesi Türkiye için önemlidir. Gürcistan ile iyi ilişkiler kuran Türkiye, Ermenistan ile de ilişkilerini normalleştirmeye çalışmaktadır. Türkiye Azerbaycan′ın komşuları ile olan sorunlarının çözülmesine yardımcı olmak için çaba harcamaktadır.

Kafkaslar, coğrafi yakınlık, ekonomik işbirliği imkanları ve doğal kaynakları nedeni ile Türkiye için önemli bir ilgi alanı durumundadır. Türkiye bölge ülkelerinin birbirleriyle ve uluslararası sistemle ekonomik ve siyasi yönden bağlarını artırmasına çalışmaktadır. Bakü Tiflis Ceyhan Petrol Boru Hattı Türkiye′nin bölgedeki etkinliğini son yıllarda artıran bir başka gelişmedir.

Kafkasya

Bakü-Tiflis-Ceylan(BTC) boru hattı projelerinin yapımına 2002’de başlanmış; 2005’te tamamlanan hat, faaliyete geçerek Azeri petrolünü taşımaya başlamıştır. Rusya tepki göstermiştir. Türkiye’nin önemi artmıştır.

BTC ile paralel olarak geliştirilen Güney Kafkasya Boru Hattı (GKB) ile Azerbaycan doğal gazının Şah Deniz Projesi’yle Gürcistan ve Türkiye üzerinden dünyaya pazarlanması hedeflenmiştir.

Trans Anadolu Projesi: (TANAP) ile Azerş ŞAh Deniz 2 Gaz Sahasındaki doğalgaz  Türkiye üzerinden  Avrupa’ya taşınmıştır. (Enerjinin İpek Yolu)

Orta Asya Türk Cumhuriyetleri

Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlığını kazanmalarının ardından Türkiye, bu ülkelerle ikili ilişkileri ve iş birliğini daha  da güçlendirmeyi amaçlayan bir politika izlenmektedir.

1992’den itibaren düzenlenen Türkiye ve Türk cumhuriyetlerinin katılımı ile gerçekleştirilen ” Türkçe Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları  Zirvesi” bu ülkeler arasındaki iş birliği ve dayanışmayı geliştirilmede önemli bir adım olmuştur.

Karadeniz Ekonomik İş Birliği Teşkilatı (KEİ)(1992)

1992 yılında Türkiye öncülüğünde kurulmuştur.

Amacı; KEİ üyesi ülkelerin potansiyellerinden coğrafi konumlarından, ekonomilerinin birbirlerini tamamlayan özelliklerinden faydalanarak ekonomik, teknolojik ilişkileri geliştirmelerini sağlamak ve Karadeniz’in bir barış ve refah bölgesi olmasına çalışmaktır.

KEİ’nin kurucu üyeleri, Arnavutluk, Azerbeycan, Bulgaristan, Ermenistan,Gürcistan, Moldova, Romanya, Rusya, Türkiye, Ukrayna ve Yunanistan’dır.Sırbistan ise sonradan katılmıştır.

Balkanlar

Yugoslavya’nın dağılması ile birlikte Türk ve Müslüman halkların da yaşadığı bu topraklar, Türkiye’nin dış politikasında önemli bir yer edinmiştir.

Batı Trakya Türklerininhaklarını Yunanistan’da savunan Doktor Sadık Ahmet şüpheli bir trafik kazasında ölmüştür.

1980 Sonrası Türkiye

Siyasi Gelişmeler

1983 milletvekili genel seçimlerinde Turgut ÖZal’ın liderliğindeki Anavatan Partisi (ANAP) iktidara gelmiş, ANAP Hükumeti, ekonominin liberalleşmesi konusunda hızlı adımlar atmıştır.

31 Ekim 1989’da TBMM kararıyla Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal’ın yerine Yıldırım Akbulut Başbakan olmuş, 1991 seçimleri sonucunda Süleyman Demirel başkanlığında DYP-SHP koalisyon hükumeti kurulmuştur. Turgut Özal’ın 1993 yılında ölümü ile Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı olmuş, Tansu Çiller ise Başbakan olmuştur.

1995 ile 2001 yılları arasında  Türkiye’yi Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit başbakanlığındaki koalisyon hükumetleri yönetmiştir.

Mayıs 2000’de Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanı seçilmiştir.

2002 yılından itibaren Adalet Kalkınma Partisi’nin (AKP) kurduğu hükumet ülkeyi yönetmektedir.Görev süresi dolan Ahmet NEcdet Sezer’in yerine 2007 ‘de Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

2014’te Recep Tayyip Erdoğan halk tarafından Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

Kızılay 2005’ten 2008’e kadar Endonezya, Tayland, Lübnan, Sudan, Irak, Filistin, Gazze, Gürcistan’a yardımlar yapmıştır.

28 Şubat Süreci(1997)

Postmodern Darbe Denilmektedir.
MGK’da alınan karar gereğince Necmettin Erbakan’ın başında olduğu Refah Yol Hükumeti istifa etmiştir.

27 Nisan Muhtırası(2007)

TSK, İnternet üstünden bir bildiri yayınlayarak laiklik ve laiklik karşıtı irticai eylemler noktasında hükumeti uyarmıştır.

Gezi Olayları(2013)

Taksim’de Tarihi Topçu kışlasının yeniden yapılma projesi sırasında bazı ağaçların kesilmesi sonrası ülke çapında yaşanan eylemlerdir.

Fetö ve 15 Temmuz

Fetö/PYD (Paralel Devlet Yapılanması) terör örgütü 2016’da ülke yönetimini ele geçirmek istemiştir.
Köprüler kapatılmış, Genelkurmay işgal edilmiş, Gölbaşı Polis Özel Harekat merkezi ve cumhurbaşkanlığı bombalanmıştır.
Şehit Astsubay Ömer Halis Demir, darbeci general Semih Terzi’yi vurmuştur.
15 Temmuz Kalkışması, Türk halkının kararlı duruşuyla başarısız olmuştur.

Sonrasında;

Boğaziçi Köprüsü, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü oldu.
Kazan ilçesinin adı Kahramankazan oldu.
Ankara Kızılay Meydanı, 15 Temmuz Kızılay Milli İrade Meydanı oldu.
Niğde Üniversitesi, Ömer Halis Demir Üniversitesi oldu.
Ilgaz Tüneli, 15 Temmuz İstiklal Tüneli oldu.
15 Temmuz “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” olarak ülkemizde kutlanmaktadır.

Terörizm

Jeopolitiği ve coğrafi konumu Türkiye’nin birçok dış güçler bakımından ihmal edilemeyecek bir bölgede bulunduğunu göstermektedir. Komşu ülkelerin istikrarsız siyasi yapıları; niyet ve araçları yönündeki güvenliğimizi tehdit edici politikaları; Türkiye’nin güçlenmesi karşısında duydukları korku sıcak savaşa başvuramadıkları için terörü desteklemelerini gündeme getirmektedir.

Bu gün Türkiye ile bir “sıcak savaş “a girmeyi kendi açılarından faydalı görmeyen bu ülkeler Türkiye’de yıkıcı unsurları bularak onları eğiterek perde arkasından “Soğuk Savaş “yolu ile Türkiye yurdunu bölmek ve Türk milletini içten çökertmek hedefini gütmektedirler.
Terörle mücadelede başarılı olunabilmesi için sadece güvenlik güçlerinin önlem ve çalışmalarının yeterli olmayacağı açıktır. Çünkü terörizm, sadece bir güvenlik sorunu değildir. Aynı zamanda ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi nedenlere de bağlı bir olgudur. Bu nedenle terörle mücadele de bütün kurum ve kuruluşların ortak tavır takınmaları ve bu konuda üstlerine düşen görevleri en iyi şekilde yapmaları gerekmektedir.

Türkiye’de terörizm tehdidinin ortadan kaldırılabilmesi için;

Terör örgütlerinin hedef kitlesi durumunda bulunan gençleri terör örgütlerinin propagandalarından korumak için eğitim seviyelerinin yükseltilmesi ve terör örgütlerinin zararlı faaliyetlerine karşı gençlerin bilinçlendirilmesi,
Terör örgütlerinin istismar ettiği işsizlik oranının düşüklüğünü gidermek için üniversite mezunu olan çalışma çağındaki gençlerin yeni istihdam alanları yaratılması,
Ülkedeki sanayi yatırımlarının geliştirilmesi, yan sanayi dallarının açılmasıyla beraber insanların gelir seviyelerinin yükseltilmesi ve yaşam şartlarının yükseltilmesi,
Ülkedeki gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi, büyük şehirlerdeki gecekondulaşmanın ve çarpık kentleşmenin önlenmesi,
Eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması, bireylerin insan haklarının ve özgürlüklerinden tam olarak yararlanılmasını sağlamak, gibi uygulamalara başvurulabilir.

17 Ağustos 1999 Depremi

17 Ağustos 1999 ‘da meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki depremin  merkez üssü, İzmit’in 12 km güneydoğusudur.

Deprem, kentleşme ve nüfus yoğunluğunun fazla olduğu, önemli endüstri tesislerinin bulunduğu İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bolu, Bursa, Zonguldak, Eskişehir ve Yalova illerinde can ve mal kaybının oldukça fazla olmasına sebep olmuştur. Depremin yaşandığı bölgede, Türkiye’nin çeşitli illerinden göç eden insanların bulunması depremin etkilerini yurt genelinde yaymıştır.

17 Ağustos Depremi’nin sanayi tesislerine zarar vermesi; iş gücü, üretim ve ihracat kaybı Türk ekonomisinş olumsuz etkilemiştir.Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yapılan çalışmalar sonucunda 7 eylül 1999 tarihli raporla ekonomik kayıp 9-13 milyar dolar arası olarak hesaplanmıştır.

GAP( Güneydoğu Anadolu Projesi)

Aşağı Fırat ve Dicle havzalarındaki geniş ovalardan oluşan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde: Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerini kapsayan “Güneydoğu Anadolu Projesi” kavramı, Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde yapımı öngörülen barajlar, hidro elektrik santraller ile sulama tesislerinin yanı sıra kentsel ve kırsal alt yapı, ulaştırma, sanayi, eğitim, sağlık, konut, turizm ve diğer sektörlerdeki yatırımları da içine alan ve yörenin topyekun sosyo-ekonomik kalkınmasını hedefleyen, çok sektörlü, entegre ve sürdürülebilir bir kalkınma anlayışı ile ele alınan bir bölgesel kalkınma projesi olarak anlaşılmaktadır.

Proje tamamlandığında, yılda 50 milyar metreküp’ten fazla su akıtan Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde kurulan tesislerle, Türkiye toplam su potansiyelinin %28’i kontrol altına alınacak, 1,7 milyon hektarın üzerinde arazinin sulanması ve 7476 megavatın üzerinde kurulu bir kapasiteyle, yılda 27 milyar kilovat saatlik elektrik enerjisi üretilmesi sağlanacaktır.

GAP’ın meydana getireceği yüksek tarım ve sanayi potansiyeli Bölgede gelir düzeyini 5 kat artıracak, Bölge nüfusunun yaklaşık 3,8 milyonuna iş imkânı yaratılacaktır.

Küresel Sorunlar

Küresel Isınma

Atmosferdeki doğal sera etkisinin, insan  faaliyetleri sonucunda daha da artarak küresel boyutta aşırı ısınmaya neden olmasına  küresel ısınma denir.

Fosil yakıtlarının dumanı ve endüstri gazlarının atmosfer dengesini bozması,  Karbondioksit metan gibi sera gazlarının kontrolsüz olarak atmosfere salınması, Sanayi Devrimi ile başlayan aşırı kirlenmenin artarak devam etmesi, yeterli derecede önlem alınmaması, her yıl milyonlarca ton “karbon”un atmosferde birikmesi küresel ısınmanın belli başlı gerekçelerdir.

Çevre Kirliliği

Doğal dengenin, tüm canlıların yaşamını tehdit edecek derecede ve büyük oranda insan faaliyetleri sonucunda kirlenerek bozulmasıdır.

Çevre Kirliliğine: Filtre edilmeden atmosfere zehirli gazlar bırakılması, Asit yağmurları sonucu “Orman Ekosistemi”nin yok olması, Aşırı tarımsal ilaç kullanılmasıyla “Kimyasal Kireçlenme” oluşması, Sularda, tarım topraklarında “Kurşun” vb. ağır metallerin birikmesi, Teknoloji kazaları ve doğal afetler, gibi etkenler yol açmaktadır.

Çevre Kirliliğinin önlenmesi için: Toplumun, çevre sorunlarına karşı duyarlılığı arttırılmalı, Kimyasal atıkların etkileri ve petrol sızıntıları uydulardan izlenmeli, Kirlilik temizleme çalışmalarında ileri teknolojiler kullanılmalıdır.

Çernobil Nükleer Kazası

1986’da Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Güç Reaktörü’nün 4. ünitesinde meydana gelen bu kazayla  büyük miktarda ortaya çıkan radyoaktif serpinti tüm Avrupa’ya ve Türkiye’ye (Karadeniz Bölgesi’ne) yayılmış, milyonlarca insan etkilenmiştir. Nükleer enerji ve santraller bu olaydan sonra tartışma konusu olmuş, çevre sorunlarına duyarlılık artmış, yeşil dostu politikalar( yeşil mimarlık) izlenip güneş enerjisi önem kazanmıştır.

Salgın Hastalıklar

Küreselleşen dünyamızda çok sayıda insan uzak mesafelere sık sık seyahat etmektedir. Böylece herhangi bir salgın hastalık kısa sürede yayılarak küresel bir salgına dönüşmekte, dünyayı tehdit eden önemli sorunlardan biri hâline gelmektedir.

Yeni salgın hastalıkların yanında tüberküloz, kolera, veba ve sıtma gibi daha önceden bilinen bazı hastalıkların çeşitli ilaçlara ve antibiyotiklere karşı direnç geliştirmesi bu hastalıkların da tehlike yaratmasına neden olmuştur. Bunun yanında tropikal hastalıklar hâlâ büyük bir tehlike olmaya devam etmektedir. Dünya Sağlık Örgütüne göre, uzun ve maliyetli bir süreç olan yeni ve etkili ilaçların geliştirilmesi, hastalıkların yayılma hızına ayak uyduramamaktadır.

Dünyada son 25 yıl içinde etkili olan salgın hastalıklardan bazıları: AİDS, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, Kuş Gribi, SARS (Akut Solunum yolu Yetmezliği Sendromu), Hepatit, Sıtma, A/H1N1 Virüsü (Domuz gribi)

Diğer Gelişmeler

Nanoteknoloji önem kazanmştır.
1996’da Dünya’da “Dolly”, Türkiye’de ise “Oyalı” isimli koyunlar kopyalanmıştır.
1998’de Uluslararası Uzay İstasyonu’nun yapımına başlanmıştır.
2008’de ABD’ye ait Phoenix( Anka Kuşu) adlı uzay aracı Mars’a (Kızıl Gezegen) gönderilmiştir.
İlk başarılı el nakli Fransa’da yapıldı.
2006’da Julian Assange tarafından kurulan Wikiaks sitesi dünyadaki yozlaşma ve kötülükleri internet üstünden yayılmaya başlamıştır.
2007’de dünyada ilk siber saldırı Estonya’da yapılmıştır.

TYT Tarih Konuları Konu Dağılımı için tıklayınız.

AYT Tarih-1 Konuları Konu Dağılımı için tıklayınız.

AYT Tarih-2 Konuları Konu Dağılımı için tıklayınız.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

BİR YORUM YAZIN

Soru: 13 + 4 kaçtır?


Basari Sıralamaları