Kabileden Devlete Konu Anlatımı

Tarih ayt konu anlatımı, Tarih tyt konu anlatımı , Tarih yks konu anlatımı… Merhaba arkadaşlar sizlere bu yazımızda Kabileden Devlete hakkında bilgi vereceğiz. Yazımızı okuyarak bilgi edinebilirsiniz.

Kabileden Devlete

İlk insanlar avcılık ve toplayıcılıkla hayatlarını devam ettirdikleri için besinin peşinden gidiyorlardı. İnsanoğlu tarımla birlikte yerleşik hayata geçince üretmeye başladı. Ürettiği ürünleri saklayarak kuraklık dönemlerini daha rahat atlatan insanlar, ürünlerinin fazlalarını satarak ticari faaliyetlerde bulundu.

Tarımın ortaya çıkışı toplumların siyasi organizasyonlarında değişime yol açtı. İlk tarım toplumlarında ekonomik ve sosyal organizasyonun  temel birimi 10-50 aileden oluşan topluluklardı. Avcı ve toplayıcı topluluklara göre hayat standartları biraz daha iyileşen bu yerleşimler , zamanla büyüyerek kabile konfederasyonlarını oluşturdu.

Kabile, aynı atadan gelen ve birbirine kan bağıyla bağlı bulunan büyük insan topluluğa verilen isimdir. Büyük devletler ve imparatorluklar kurulduktan sonra bile kabile konfederasyonları varlıklarını büyük oranda sürdürmüştür.

Köyler ve kabile konfederasyonları zamanla şehir devletlerinin oluşturmuştur. Mısır ‘da “nom“, Sümerlerde “site” İyon ve Dorlarda “polis” adı verilen şehirler kurulmuştur.

Antik medeniyetlerdeki kabileler veya şehir devletlerinin başlarında kral veya feodal yöneticiler vardır.
Bu yöneticiler merkezdeki büyük krala bağlıdır. Büyük kral güçlü ve dirayetli bir kişiyse merkezî bir devlet yapısı oluşmuş, güçsüzse kabileler merkezden bağımsız hareket edebilmiştir.

İlk Çağ’da bazı güçlü krallar kendi ülkeleri dışındaki yerleri ele geçirmiş, farklı milletleri yönetimi altına almış ve imparatorluklar kurduğu da olmuştur.

İmparatorluk

Topraklarında oturan çeşitli milletleri egemenliği altında toplayan devlet biçimi,
İçerisinde çeşitli unsurları (din, etnik köken, dil vb) barındıran devlet modeli,

Tarihsel olarak, kültürel, etnik, ekonomik ve toplumsal açıdan çeşitlilik arz eden farklı halkları bünyesinde toplayan büyük, politik ve bölgesel gövde olarak tanımlanabilir.

İlk Devletlerde Gücün Meşrutiyet Kaynağı

İlk Çağ medeniyetlerinde gücün meşruiyet kaynağı olan dinin yanında yöneticilerde soy kavramı da önemliydi.
Asurlarda bir kral zorla başa geçse bile kendinden önceki krallarla bir akrabalık bağı kurma gayreti içinde olurdu.
Mezopotamya’da Sümerler, Babiller ve Asurlar ise dönem dönem siyasi güçlerini kaybetmiş fakat aradan birkaç yüzyıl geçtikten sonra yeniden kurulmuş ve güçlenmişlerdir.

Siyasi güçlerin yeniden kazanılma durumu Mezopotamya’da Ur, İssin, Babil, Kassit, Kalde gibi sülalelerin soy dayanışmasının bir sonucudur.

Monarşi: Siyasi gücün bir tek kişinin elinde bulunduğu ve yönetimin genellikle kan yoluyla aile bireylerine geçtiği yönetim biçimidir.

Sümerlerde site olarak bilinen şehir devletleri vardı.
Babil Devleti benzer bir yapıda olsa da iktidarı ele geçiren güçlü krallar merkezî otoriteyi daha da güçlendirmiştir.
Asurlular ise istilacı bir yapıya sahiptir.
Hititlerde kralın yanında Pankuş adında bir meclis vardır. Kral alacağı kararlarda bu meclise danışmıştır. Tavananna denilen kraliçe de yönetimde etkilidir.

Yunan medeniyetinin ortaya çıktığı coğrafya, dar bir sahil şeridine sahip olması ve yüksek dağlarla birbirinden ayrılması nedeniyle burada merkezî devletler kurulamamış, polis adı verilen şehir devletleri ortaya çıkmıştır. Atina ve Sparta gibi

Yunanlılar

Yunan şehir devletlerinde kralın hak ve yetkileri meclisler tarafından kısıtlanmıştır.
Kralın yetkilerinin azalması, onu denetleyen meclislerin yetkilerinin artmasıyla krallık artık saltanat olmaktan çıkmış ve krallar belirli bir sınıf tarafından seçilmeye başlamıştır. Böylece soylular, iktidarı ele geçirerek aristokratik yönetim anlayışını kabul ettirmiştir.
Aristokratlar arasından belli bir zümrenin, krallığı yönetme hakkının kendilerinde olduğunu iddia etmesi ve yöneticilerin sadece o gruptan seçilmesi oligarşi denilen yönetim anlayışını doğurmuştur.
Yunan kentlerindeki bu seçim, cumhuriyet ve demokrasi anlayışının ilk izleridir.

Yunan kentlerindeki seçimlerde sadece belli kişiler aday olabilmekte ve halkın tamamı değil sadece soylular oy kullanabilmektedir.
Daha sonraki dönemlerde Yunan medeniyeti içinde, soyluluğa dayalı ayrıcalıklı sınıf olan aristokratlara veya halka karşı zaman zaman güç kullanarak yönetimi ele geçiren kişiler olmuştur.
Bu kişilere tiran bunların yönetimine de tiranlık denmiştir.

Persler

Persler; İran, Anadolu, Mezopotamya, Mısır ve hatta Yunanistan’ın bazı bölgelerini içine alan büyük bir imparatorluk kurmuşlardı.
Bu kadar geniş toprakları yönetmek için de Satraplık denilen eyalet sistemini oluşturmuşlardı.
Bu sistemde ülke eyaletlere ayrılmış ve eyaletler Satrap adı verilen idareciler tarafından yönetilmişti.
Satraplar merkezden gönderilen memurlar tarafından denetlenmişti.
Bu sistem büyük İskender ve Roma tarafından örnek alınmıştır.
Ayrıca merkezî otoriteyi güçlendirmek ve eyaletler arasında iletişim kurmak amacıyla Persler, gelişmiş bir posta teşkilatı kurmuşlardı.

Roma

Roma’da kraldan sonra etkin bir danışma kurulu olan senatoya soylular girebilmişti.
Roma toplumu; patriciler, plepler ve köleler olmak üzere üç sınıfa ayrılmıştı.
Senatoda görev yapan soylu sınıfa patrici,
Roma’ya sonradan gelip yerleşenlere de plep adı verilirdi.
Köleler ise Roma’nın işgali altındaki ülkelerden getirilmiş, patricilerin evlerinde hizmetçilik ya da uşaklık yapan tarlalarda işçi olarak çalışan sınıftı.

İlk Devletlerde Askerî, Sosyal ve Ekonomik Yaşam

Mezopotamya

Medeniyetlerin ekonomik yaşam ve askerî yapılarında coğrafya belirleyici bir unsurdur. Mezopotamya’da ekonomik hayatın temeli tarımdı.
Sümerler, tapınaklarını depo olarak kullandılar. Bu ürünleri kayıt altına almak için kullanılan semboller sayesinde çivi yazısı icat edildi.
Medeniyetin gelişimi yazının bulunmasıyla hız kazandı.
Mezopotamya’da toplum; soylular, din adamları ve köleler gibi sınıflara ayrılmıştır. Halkın çoğunluğu tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerdir.
Günümüz modern yaşamında hâlâ önemli olan ulaşım, mimarlık, madenlerin işlenmesi, çömlekçilik, dokumacılık, çiftçilik, kanal yapımı gibi pek çok medeniyet unsurunun temeli, Mezopotamya’da atılmıştır.

İlk Devletlerde Askerî, Sosyal ve Ekonomik Yaşam

Lidyalılar, Kral Yolu’nu kullanarak ticarette gelişmiş ve büyük bir refaha kavuşmuştur.
Friglerin temel geçim kaynağı ise tarım ve hayvancılıktır. Tarım, başta hukuk olmak üzere Frig toplumunda hayatın her alanını etkilemiştir. Dokumacılıkta da gelişen Friglerden günümüze kalan tekstil parçaları vardır.
İlk Çağ’da, Yunan coğrafyasında kurulan polisler, dağlık arazi nedeniyle yeterli hububatı üretememiştir.
Bazı şehirler bu sorunu çevre bölgelerin kolonizasyonu yoluyla çözmeye çalışmıştır.
Bu şehir devletleri gıda ihtiyaçlarını karşılarken ticari alanda da gelişme göstermiştir.

Ülkeleri dışında ele geçirilen toprakları kendilerine bağlayarak bazen de kendi vatandaşlarını o bölgeye yerleştirerek genellikle ticari faaliyetlerde kullanmak amacıyla oluşturulan idarelere koloni denir.
Bu kolonilerin devletin idaresinde aktif olarak kullanılmasına da kolonicilik denir.
Büyük İskender, ele geçirdiği topraklarda ya kendi adına şehirler kurmuş ya da var olan şehirleri yeniden düzenlemiştir. Bunların başında Mısır’daki İskenderiye gelmektedir.
Ayrıca Büyük İskender, Perslerin oluşturduğu yol ağlarını geliştirerek ticarete ve ulaşıma önem vermiştir.

Roma

Roma İmparatorluğu da kurulduğu coğrafya gereği deniz ticaretine ve kolonizasyon faaliyetlerine yönelmiştir.
İmparatorluğun yükselişinde, hâkimiyeti altına aldığı bölgelerde düzenli yol ağları kurmaları ve bu yolları güvenli hâle getirmeleri etkili olmuştur.
Romalı tüccarlar, Akdeniz ve Batı Avrupa’daki Roma topraklarında oluşan barış ortamından faydalanarak uzun mesafeli ticaret yapmıştır.

Mısır

Mısır’da Nil Nehri etrafında verimli ovaların oluşması, Mısır’ın temel geçim kaynağının tarım olmasını sağlamıştır.
Mezopotamya’da topraklar özel mülkiyet iken Mısır’da tüm topraklar firavunlara aitti ve toprakları kullananlar kiracı durumundaydı.
Bu durum Mezopotamya’da olduğu gibi bağımsız, zengin bir tüccar sınıfının doğmasını engellemiştir.

Nil’in sularının taşması sonucu tarlaların sınırları birbirine karışmış ve bu tarlaları ayırmak için Mısır’da geometri ilmî gelişmiştir.
Mısırlılar, yine bu taşkınların zamanını tespit etmek için güneş yılını hesaplamıştır.

Ölümden sonraki yaşama inandıkları için ölülerini mumyalamışlar böylelikle insan vücudunu tanımışlar, tıp ve eczacılık bilimlerinde gelişmişlerdir. Tanrı-kral anlayışına bağlı olarak firavunlar için piramit adı verilen anıt mezarlar yapılmıştır.

TYT Tarih Konuları Konu Dağılımı için tıklayınız.

AYT Tarih-1 Konuları Konu Dağılımı için tıklayınız.

AYT Tarih-2 Konuları Konu Dağılımı için tıklayınız.

yorumlar
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

yorum-yaz
BİR YORUM YAZIN

Soru: 4 + 4 kaçtır?