İslamiyetin Kabulünden Sonraki Dönem Destanları Konu Anlatımı

Karatay

Merhaba arkadaşlar size bu yazımızda Türk Dili ve Edebiyatı Konuları hakkında bilgi vereceğiz. Yazımızı okuyarak  bilgi sahibi olabilirsiniz. İslamiyetin Kabulünden Sonraki Dönem Destanları nedir? sorusunun cevabı aşağıda sizleri bekliyor…

İslamiyetin Kabulünden Sonraki Dönem Destanları

Türklerin islamiyeti kabul etmesiyle birlikte, maddi ve manevi tüm kültür değerlerine ve yaşayış biçimine yansıyan bu yeni inanç yapısı, Türklerin mitolojik algılarını da değiştirmiştir. Bu nedenle islamiyetten önceki Şamanist ögelerin ağır bastığı değerlerin yerini, islami ögeler almaya başlamıştır.

Satuk Buğra Han Destanı – Karahanlılar

Destanda Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han’ın İslam dinini kabul etmesi ve İslamiyet’i yaymak için verdiği mücadele anlatılır.Destan 9. ve 10. yüzyıllarda oluşmuştur.

Karahanlılar ilk Müslüman Türk devletidir. Satuk Buğra Han, Türklerin toplu hâlde İslam’a geçmesini sağlamıştır. Müslüman olduğunu açıklayıp Abdülkerim adını da alan Satuk Buğra Han, amcası ile mücadeleye başlar, Fergana Savaşı’nı yapar, Atbaşı kalesini zapt eder; Kaşgar’ı fetheder, Türk ülkelerinde İslamiyet’i hızla yayar. Türkistan şehirlerini birer birer ele geçirir. Birçok savaş yapar. Hükümdarlığı boyunca İslamiyet’in yayılmasını sağlar.

Destana göre Hz. Muhammet’in kanatlı atı Burak’ın sırtında göklere yükseldiği “Miraç Gecesi’nde” gök katlarında, kendinden önceki peygamberleri görür. Bunlar arasında birini tanıyamaz ve Cebrail’e bunun kim olduğunu sorar. Cebrail: “Bu peygamber değildir. Bu sizin ölümünüzden üç asır sonra dünyaya inecek olan bir ruhtur. Türkistan’da sizin dininizi yayacak olan bu ruh ‘Abdülkerim Satuk Buğra Han’ adını alacaktır.” der. Hz. Muhammet yeryüzüne döndükten sonra İslamiyet’i Türk ülkesine yayacak olan bu insan için her gün dua eder.

Abdülkerim Satuk Buğra Han’a bazı olağanüstü özellikler de yüklenmiştir. Destanda Satuk Buğra Han’ın düşmana uzatıldığında kırk adım uzayan bir kılıcının olduğu ve savaşlarda ağzından ateşler saçarak düşmanları yaktığı anlatılır.

Manas Destanı – Kazak-Kırgız

11. ve 12. yüzyıllarda Kırgız Türkleri arasında oluşmaya başlayan bu destan kısa zamanda geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Destanda Manas adlı bir yiğit kişinin kâfirlerle savaşı anlatılır. Eski Türk destanlarının izlerini taşıyan Manas destanı Kırgız Türkçesiyle oluşturulmuştur. Manas destanını Rus bilgini Radloff, Kırgız Türklerinin ağzından derlemiştir.

Tamamı manzum olan Manas destanı dünyanın en uzun destanıdır ve 400 bin mısradan fazladır.

Cengiz Han Destanı – Türk-Moğol

Orta Asya’da yaşayan Türk boyları arasında 13. yüzyılda doğup gelişmiş bir destandır.

Cengiznâme; Cengiz Han’ın soyu, doğumu, fetihleri ve etkileri hakkındaki genel halk rivayetlerinden derlenmiş, tarihî bir destandır.

Cengiznâme’de, Cengiz, bir Türk kahramanı olarak kabul edilmekte ve hikâye Türk tarihi gibi anlatılmaktadır.

Destanda Şaman dininin etkisi görülür.

Cengiz Han, Uygurların Türeyiş destanının kahramanları gibi gün ışığı ile kurttan doğar.
Soyu “Oğuz Han”a dayanan Cengiz Han ve oğulları Doğu Asya’dan Doğu Avrupa’ya dağınık ve irili ufaklı devletler hâlinde yaşayan bütün halkları hâkimiyeti altına almış; böylece 9. yüzyılın ortalarından itibaren irili ufaklı devletler tarafından idare edilen Asya, tek bir çatı altında toplanmıştır.

Timur ve Edige Destanları – Tatar-Kırım

Edige destanı, 15. yüzyılda yaşamış bir tarihi kişilik olan Nogay beylerinden Edige’nin kahramanlıkları etrafında oluşmuştur. Destanda Altınordu hükümdarı Toktamış Han ile Edige arasındaki mücadeleler anlatılır. Yine Edige Timur’un kızını ve bazı askerlerini kaçıran ve herkese meydan okuyan Kare Tiyin’i öldürür ve Timur’un gözüne girer. Timur’un yardımıyla Toktamış üzerine açılan sefer kazanılır, Altınordu Hanlığı yıkılır. Sonunda Edige, Nogay halkının başına geçer, han olur. Bu destan Nogay ve Kıpçak Türkleri arasında yayılmıştır. Destanın 6 değişik biçimi tespit edilmiştir.

Battalgazi Destanı – Selçuklular

Bu destanın kahramanı Türkler arasında Battal Gâzi adıyla benimsenmiş bir Arap savaşcısıdır. Asıl destan, VIII. yüzyılda, Emevî’lerin hırıstıyanlarlaDanişmend name yaptıkları savaşlarda büyük kahramanlıklar göstermiş Abdullah isimli bir kişiyle ilgili olarak doğmuştur.

Battal arapça kahraman demektir, Battal Gâzi, Arap kahramanına verilen unvanlardır. Türklerin müslüman olmalarından sonra Battal Gâzi destan tipi Türkleştirilmiş önceki destan epizotlarıyla zenginleştirilmiş ve anlatım geleneği içine alınmıştır. XII ve XIII yüzyıllarda Battal-Nâme adı ile ve nesir biçimi yazıya geçirilmiştir. Hikâyeci âşıkların repertuarlarında da yer almıştır. Seyyid Battal adıyla da anılan bu kahraman hem çok bilgili, çok dindar ve cömertdir.

Müslümanlığı yaymak için yaptığı mücadelelerde insanların yanında büyücü, cadı ve dev gibi olağanüstü güçlerle de savaşır. “Aşkar Devzâde” isimli atı da kendisi gibi kahramandır. Arap, Fars ve Türklerin X-XX. yüzyıllar arasında oluşturdukları ortak islâm kültür dâiresinin ürünlerinden biri olmakla beraber Orta Asya’da yaşayan Türk guruplar arasına da yayılarak Türk kabul ve değerleriyle kaynaşmıştır.

Danişmend Gazi Destanı – Anadolu Beylikleri

Danişmend-name, 11. yüzyılda yaşamış Türk devlet adamı Melik Dânişmend Gazi’nin hayatını, savaşlarını, Anadolu’daki bazı şehirleri fethini ve çeşitli kerametlerini anlatır. Dânişmend Gazi Destanı, üç ayrı kişi tarafından farklı yüzyıllarda kaleme alınmıştır. Hem tarihî olayların hem de metinlerin yazıya geçirilişi açısından bu eser, Battal Gazi Destanı ve Saltık Gazi Destanı zincirinin ikinci halkasını oluşturur. Dânişmend Gazi Destanı, Battal Gazi Destanı’nın tamam olduğunu, Battal Gazi ve gaza arkadaşlarının ebediyete intikal ettiğini bildiren cümlelerle başlar.

Eserin şimdiye kadar on dokuz nüshası tespit edilmiştir. Tokatlı Arif Ali’nin kaleme aldığı Dânişmend Gazi Destanı Oğuzcanın Anadolu’da hakim duruma geçtiği yıllarda yazılmıştır ve oldukça sadedir. Baştan sona kadar nazım-nesir iç içe olan eser, bu yönüyle incelendiğinde türünün diğer örnekleri olan Battal Gazi Destanı ve Saltuk Gazi Destanı’ndan farklılık gösterir.

Dânşmend Gazi Destanı’nda olayların geçtiği rivayet edilen mekânların tamamının gerçek olduğu rahatlıkla söylenebilir. Battal Gazi Destanı ve Saltuk Gazi Destanı’nda olduğu gibi efsane ve masal ülkelerine ya da mekânlarına hiç rastlanmaz. Yer isimleri incelendiğinde olayların tamamının Anadolu’da geçtiği görülür ve büyük bir kısmı da tarihî hâdiselerle uyum içerisindedir.

Sarı Saltuk Destanı – Osmanlılar

Saltuknâme (Saltuk Gazi Destanı), 13. yüzyılda Anadolu ve Rumeli’nin fethi sırasında önemli rol oynadığı rivayet edilen kahraman bir evliya olan Sarı Saltuk’un hayatını anlatır.

Destan, 15. yüzyılda Cem Sultan’ın talimatıyla Ebu’l Hayr er Rûmi tarafından yedi senelik bir çalışma sonucunda yazıya geçirilmiştir.

Saltuknâme’de Sarı Saltuk, Hz. Muhammed soyundan Battal Gazi’nin torunlarından, kâfirlere karşı cihatla ve Müslümanlığı yaymakla görevli biri olarak anlatılır. Saltuknâme’de Sarı Saltuk, tıpkı Battal Gazi gibi olağanüstü özelliklerle donanmış biridir; Avrupa dillerini, dinlerini bilginler kadar bilir, türlü hilelerle şehirlere girer, kilisede vaaz verir, insanları Müslüman yapar. Destanda Sarı Saltuk bazen savaşçı kimliğiyle, bazen keramet gösteren bir veli kimliğiyle, bazen Kaf Dağı’na giden, cadılarla, devlerle savaşan bir masal kahramanı olarak; bazen Osman Gazi, Orhan Gazi, Nasrettin Hoca, Mevlana gibi kişilerin yanında bir tarihi kişilik olarak karşımıza çıkar.

Saltuk Gazi Destanı’nın mekânı çok geniştir. Anadolu’da başlayan destanın alanı daha sonra haksızlık, kanunsuzluk ve kötülüklerin bulunduğu bütün yeryüzüne kadar uzar. Sarı Saltuk her yerde haksızlıkları yok etmek, İslamiyet’i yaymak için mücadele eder. Daha açık bir ifade ile Anadolu’dan başlayıp Avrupa, Asya ve Afrika’nın en uç bölgelerine uzayan bir sahayı içerisine almaktadır.

Anadolu’da oluşan destan geleneğinde Battal Gazi ve Danişmend Gazi Destanlarının ardından Saltuk Gazi Destanı son halka olma özelliği de taşımaktadır

Köroğlu Destanı – Osmanlılar

İslami dönemde oluşmakla birlikte dinî bir özellik taşımayan, bütün Türk boyları arasında yaygın olarak anlatılan bir destandır.

Destanın farklı aşıklarca anlatılan 24 ayrı söylenişi (varyant, kol) vardır.
Destanın kökenlerini Orta Asya’ya kadar götürenler vardır. Bununla birlikte destanın esas biçimi Anadolu’da oluşmuştur.

Köroğlu bu destanda, hem kahraman hem de saz çalıp şiir söyleyen bir âşıktır. Âşık Köroğlu ile destan kahramanı Köroğlu’nun aynı kişi olması mümkün değilse de bu iki kişilik halk zihninde birleşmiştir.

Doğum ve ölüm tarihleri bilinmeyen Köroğlu’nun asıl adı Ruşen Ali’dir. 16. yüzyılda Bolu civarında yaşadığı tahmin edilmektedir.

Destana göre Bolu Beyi, seyislerinden biri olan Yusuf’tan hünerli ve değerli bir at ister. Yusuf, iyi cins bir tay bulur. Gösterişli bir tay değildir; ama iyi bir bakımla harikulade bir at olacaktır. Bolu Beyi tayı beğenmez; çok kızar ve Seyis Yusuf’un gözlerine mil çekilmesini emreder. Bundan sonra Ruşen Ali, körün oğlu olarak (Köroğlu) anılır. Yusuf ve Ruşen Ali tayı da alarak oradan uzaklaşırlar. Tayı karanlık bir ahırda beslerler. Kır tayı arada bir dışarı çıkararak koştururlar. Tayın ayakları çamura değmediği zaman istenilen duruma geldiği anlaşılır. Bu arada Ruşen Ali büyür ve yiğit biri olur. Bir gün baba oğul, Aras nehrinde, Yusuf’un rüyasında gördüğü bir ermişin Bingöl Dağları’ndan geleceğini haber verdiği üç sihirli su köpüğünü beklerler. Bu köpükleri Yusuf içecek, hem gözleri açılacak hem de Bolu Beyinden öcünü almak için gereken güç ve gençliği elde edecektir. Ruşen Ali köpükler gelince dayanamaz, babasına haber vermeden üçünü de kendisi içer. Ruşen Ali bu köpükler sayesinde sonsuz yaşama gücü, yiğitlik ve şairlik gücü elde eder. Babasının intikamını alma görevi de artık kendisinindir. Bir süre sonra babası ölür. Ruşen Ali, Kırat’ı da alarak dağa çıkar. Artık Köroğlu’dur. Çamlıbel’e bir kale yaptırır. Eşkıyalar onun çevresinde toplanır Zenginlerden alarak yoksullara dağıtır. Bolu Beyi’nin kız kardeşini kaçırır ve onunla evlenir. Bolu Beyi’yle mücadele eder ve onu yenilgiye uğratır. Aradan yıllar geçer “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu.” diyen Köroğlu, etrafındaki eşkıyaları dağıtır ve ortadan kaybolur.

10. Sınıf  Destan /Efsane Konu Anlatımı için Tıklayınız…

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Konuları için Tıklayınız…

10. Sınıfta Yer Alan Diğer Ders ve Konuları için Tıklayınız…

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

BİR YORUM YAZIN

Soru: 4 + 3 kaçtır?


Basari Sıralamaları