İngilizce Zorunluluk-Mecburiyet Anlatma (Must – Have To / Has To- Should) (Obligation)
Kesinlikle gerçekleşmesi gereken, mecburiyet gerektiren cümleleri anlatırken İngilizce de Modals konusu içinde yer alan Must, have to/has to gibi kelimelere ihtiyaç duyarız. Must nerede kullanılır?, Have to/has to nerede kullanılır? Must and Have to/has to farkı nedir?
Must-Have To / Has To-Should(Obligation)
Must /Musn’t
Must kullanıldığı zaman cümleyi söyleyen kişinin kendi otoritesini ortaya koyduğu ve kendi duygularını ve kişisel görüşünü dile getirdiği anlaşılır. -malı/meli anlamı katar. Cümlede must kullanıldıysa bu o eylemin kesinlikle gerçekleşmesi gerektiğini bize anlatır. Aynı anlama gelen ‘’Have to’’ yardımcı fiiline göre daha az kullanılır. Olumsuz cümle kurulacağında musn’t ile cümle kurulur.
Özne + Must + Verb1 + Nesne
Özne + Mustn’t + Verb1 + Nesne
When he comes home, he must clean his room. (Eve geldiğinde odasını temizlemeli.)
We must follow the rules. (Kurallara uymalıyız.)
You mustn’t smoke inside. (İçeride sigara içmemelisin.)
You mustn’t park in front of the door. (Kapının önüne park etmemelisin.)
Have to/Has to
“Have to / has to”da belirtilen eylemin bir yaptırım ile karşılaşılacağı mesajı vardır.
Özne + Have to/Has to+ Verb1 +Nesne
You have to come home at 8 pm every evening. (Her akşam 8’de eve gelmek zorundasın.)
You have to wear a uniform and go out. (Üniforma giyip dışarı çıkmak zorundasın.)
He has to have breakfast. (Kahvaltı yapmak zorunda.)
She has to drink her medicine every day. (Her gün ilaçlarını içmek zorunda.)
Have to/ has to -dili geçmiş zamanda ifade edilmek istenirse had to olarak kullanılır.
She had to clean the house. (Evi temizlemek zorundaydı.)
You had to live in Ankara. (Ankara’da yaşamak zorundaydın.)
Should/Shouldn’t
Should öğüt vermek amacıyla kullanılan bir yapıdır. Hafif zorunluk, gereklilik ifadeli katar.
I have to study more. (Daha çok ders çalışmalıyım.)
You should stay home. (Sen evde kalmalısınız.)
You shouldn’t do this again. (Bunu tekrar yapmamalısın.)
He shouldn’t cook food like that. (Yemekleri böyle pişirmemeli.)
You should always dress well. (Her zaman güzel giyinmelisin.)
The weather is too cold, you shouldn’t go out. (Hava çok soğuk dışarı çıkmamalısın.)