İngilizce Emir Cümleleri (Imperatives)
Emir yapısı Simple Present Tense ile kurulur ve sadece karşıdakine verilir. Olumlu emir cümlesi kurulmak istendiğinde, öznenin olmadığı bir cümle olup, anlam bakımından “sen” ya da “siz” kişilerine hitap eder. Detaylı olarak aşağıda sizlere örneklerle anlattık.
Imperatives
Cümlenin başına fiil yalın halde getirilirse olumlu emir, cümlenin başına don’t olumsuzluk eki ve arkasından fiil getirilirse, olumsuz emir cümlesi kurulur. Kibar bir emir vermek istendiğinde cümlenin başına ya da sonuna “please” getirilir.
Come here! (Buraya gel!)
Bazen “do” kelimesi eklenerek cümleler güçlendirilir.
Do speak English. (İngilizce konuş.)
Do cook meal. (Yemek yap.)
Emir cümlelerini talimat vermede, ricalarda ve uyarılarda kullanırız. Bu cümlelerde özne kullanılmaz direk fiil ile emir cümleleri yapılır.
Olumlu emir cümleleri
Stand up. (Ayağa kalk.)
Turn off the phone. (Telefonu kapat.)
Drink water. (Su iç.)
Go home. (Eve git.)
Forget me. (Beni unut.)
Please come here. (Lütfen buraya gelin.)
Make soup in the evening. (Akşama çorba yap.)
Do your homework. (Ödevlerini yap.)
Olumsuz cümleler kurulurken don’t takısı kullanılır. Resmi yazılarda do not olarak kullanılır.
Olumsuz emir cümleleri
Don’t cook.(Yemek yapma. )
Don’t come on your own. (Kendi başına gelme.)
Don’t forget to drink water.(Su içmeyi unutma.)
Don’t take the medication. (İlaçları içme. .)
Don’t drive the car. (Arabayı sürme.)
Don’t come here. ( Buraya gelme.)
Do not call us again. (Bizi sakın bir daha aramayın. )
Don’t go out unannounced. (Habersiz dışarı çıkma. )
Don’t turn right, turn left. (Sağa dönme, sola dön.)
Sen ve siz kişilerine ait emir cümlelerine değindik. Şimdi diğer kişiler için emir cümleleri nasıl oluşturulur bakalım.
Burada diğer şahıslara “izin vermek” anlamına gelen let kelimesi kullanılarak emir cümlesi kurulur.
Let’s go to Ankara. (Ankara’ya gidelim. )
Let’s go to pee tea. (Çay işmeye gidelim. )
Let’s do business with us. (Bizde iş yapalım. )
Let’s finish my homework. (Ödevlerim bitirelim. Ben pişireyim)
Let me cook. (Ben pişireyim.)
Let them talk. (Onlar konuşsunlar.)
Let them come to us in the evening. (Akşam bize gelsinler.)