Cumhuriyet Döneminde Türk Edebiyatı Konu Anlatımı

Karatay

Cumhuriyet Döneminde Türk Edebiyatı Konu Anlatımı,Cumhuriyet Döneminde Türk Edebiyatı Nedir, Cumhuriyet Döneminde Türk Edebiyatı tyt, Cumhuriyet Döneminde Türk Edebiyatı ayt, Cumhuriyet Döneminde Türk Edebiyatı ile ilgili örnek, Arkadaşlar bu yazımızda sizlere Cumhuriyet Döneminde Türk Edebiyatı hakkında bilgiler vereceğiz. Merak ettiğiniz bir çok sorunun cevabını yazımızı okuyarak bulabilirsiniz.

Cumhuriyet Döneminde Türk Edebiyatı

1923 yılı yeni Türkiye’nin kuruluşudur. Aydınlarımız, devlet adamlarımız ve yazarlarımız artık tarihimizde artık yeni bir dönemin başlatılması gerektiğine inanmışlar. Bu yüzden de 1923’te başlayan bu yeni oluşum edebiyatımızı da etkilemiştir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında ölen bazı sanatçılar dışında Milli Edebiyatçılar, Beş Hececiler ve Bağımsızlar olarak ele aldığımız şair ve yazarlar sanat hayatlarına Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında da devam etmişlerdir.
1923’ten 1940’a kadar devam eden dönemde Kurtuluş Savaşı’nın yarattığı birliğin, yapılan inkilaplar ve reformların etkisiyle sanatçılar “memleket edebiyatı” anlayışıyla Anadolu’ya yönelir.
Özellikle 1930’lu ve 1940’lı yıllarda yeni akımlar ve topluluklar oluşmuştur: Yedi Meşaleciler, Birinci Yeniciler (Garipçiler), Maviciler, İkinci Yeniciler, Toplumsal Gerçekçiler…
Cumhuriyet dönemi eserlerlerinde öz Türkçecilik anlayışının da etkisiyle genel olarak açık ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.
Anadolu, doğal güzellikleri, insanı, sosyal hayatı ve folkloruyla edebi eserlere yansımış, Türk tarihi ve Atatürk’le ilgili konular ağırlık kazanmış, 1940’lı yıllardan sonra ise bireysel duygu ve sorunlar da ele alınmıştır.
Dünyaya açılma ve çağdaşlaşma çabaları edebiyatı da etkilemiş; Dünya edebiyatı daha yakından takip edilmiştir: Dünya edebiyatıyla kurulan bağlar sonucunda; toplumsal gerçekçilik, varoluşçuluk, dışavurumculuk, gerçeküstücülük, gelecekçilik gibi akımların etkisinde ürünler verilmiştir.
İlk yıllarda genellikle Halk edebiyatı nazım şekilleri ve hece ölçüsü kullanılmış; 1940’lı yıllardan sonra ise serbest şiir yaygınlaşmış, aruzu sürdürenler oldukça azalmıştır.
Roman ve hikayelerde toplumsal ve kültürel farklılıklar, ülke ve toplum sorunları, Kurtuluş Savaşı, eski-yeni çatışması, köy ve kasaba insanın çelişkileri, tarihi konular, yanlış Batılılaşma konuları ağırlıkla işlenmiştir.
Tiyatro, yeni Cumhuriyetin ilkelerini halka aktarmada bir araç olarak hızla yaygınlaşmaya başlamıştır; çocuk tiyatrosu çalışmaları yapılmış, kadınlar sahnede daha çok yer almaya başlamış, Devlet Konservatuvarı açılmıştır.
Deneme, eleştiri, edebiyat tarihi alanlarında Cumhuriyet döneminde büyük ilerlemeler kaydedilir, önemli eserler verilir.

Cumhuriyet Döneminde Öğretici Metinler

Cumhuriyet Döneminde Öğretici Metinlerin Genel Özellikleri

Öğretici metinler bakımından bu dönemde büyük ilerlemeler kaydedilmiş; deneme, makale, gezi yazısı, hatıra, fıkra, eleştiri… alanlarında önemli eserler verilmiştir.
Bilgi verme, düşündürme, açıklama amaçlanmış; metnin yapısı dil ve anlatımı, kullanılan motifler bu amaçlara göre belirlenmiştir.
Kurtuluş Savaşı’dan yeni çıkmış olan ülkenin Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda büyük bir kalkınmaya girişmesi sonucunda millete ve milletin kültürüne yönelinmiş, Anadolu ve Anadolu insanı konu edilmiştir.
Öğretici metinlerde günlük konuşma dilindeki Türkçe sözcükler, halk söyleyişlerindeki tamlamalar kullanılır; Arapça ve Farsça sözcüklere fazla yer verilmez.
Bu dönem yazarları, öğretici metinlerde terim ve kavramları, gündelik hayata ait sözcük ve sözcük gruplarını kullanarak edebi bakımdan güçlü bir anlatıma ulaşmayı amaçlarlar.
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı öğretici metinlerinde yazı dilinin konuşma diline yaklaştırılması, açık ve sade bir dilin kullanılması daha fazla okura ulaşılmasını sağlamıştır.

Cumhuriyet Döneminde Öğretici Metinlerin Temsilcileri

NURULLAH ATAÇ (1898 – 1957)
Deneme ve eleştiri türünde usta bir isimdir.
Batılı anlamda ilk deneme ve eleştiri yazılarının yazarıdır.
1940’tan sonraki yazılarında Türkçeyi özleştirme çabası öne çıkar.
Eserleri:
Deneme-Eleştiri: Günlerin Getirdiği, Karalama Defteri, Sözden Söze, Ararken, Diyelim, Söz Arasında, Okuruma Mektuplar.
Günlük: Günce.

 SUUT KEMAL YETKİN (1903 – 1980)
Deneme ve eleştiriyle tanınmıştır.
Sanat, estetik, resim ve felsefe alanlarında eserler vermiştir.
Düşüncelerini açık ve yalın bir anlatımla kaleme almıştır.
Eserleri:
Deneme: Günlerin Götürdüğü, Edebiyat Konuşmaları, Edebiyat Üzerine, Düşün Payı, Yokuşa Doğru, Şiir Üzerine Düşünceler, Denemeler
İnceleme-Araştırma: Ahmet Haşim ve Sembolizm, Sanat Felsefesi, Edebiyatta Akımlar.

 İSMAİL HABİP SEVÜK (1892 – 1954)
Milli mücadeleye destek veren önemli yazarlardandır.
“İzmir’e Doğru” ve “Açıksöz” gazetelerinde başyazarlık yapmıştır.
Türk edebiyatı tarihi, anı, gezi yazısı gibi türlerde eserler vermiştir.
Eserleri:
Edebiyat tarihi – İnceleme: Türk Teceddüt Tarihi, Avrupa Edebiyatı ve Biz, Edebiyat Bilgileri
Gezi Yazısı: Tuna’dan Batı’ya, Yurttan Yazılar
Anı: O Zamanlar

CEMİL MERİÇ (1917 – 1987)
Deneme türünün usta isimlerindendir.
Denemeleri dışında, edebiyat tarihi, felsefe, tarih çalışma-ları ve çevirileri de vardır.
Eserleri:
Deneme: Bu Ülke, Mağaradakiler
Araştırıma-İnceleme: Umrandan Uygarlığa, Kırk Ambar, Bir Dünyanın Eşiğinde.

SABAHATTİN EYÜBOĞLU (1908 – 1973)
Deneme ustalarındandır.
Araştırma ve incelemeleri de vardır.
Eserleri:
Deneme: Mavi ile Kara, Sanat Üzerine Denemeler

ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR (1883 – 1963)
İstanbul’un lüks semtlerini ve Boğaziçi’ni, eski aşklarını, eğlencelerini anlatmıştır.
Anlaşılır bir dille, anı, makale, öykü ve romanlar yazmış-tır.
Anıları ve CHP roman yarışmasında (1942) üçüncü olan Fehim Bey ve Biz adlı romanı önemli eserleridir.
Eserleri:
Anı: Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları, Geçmiş Zaman Köşkleri, İstanbul ve Pierre Loti
Roman: Fehim Bey ve Biz

 

Cumhuriyet Döneminde Çoşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler

Şiirlerde kullanılan dil son derece sadedir.
Şiirde aruz ölçüsü yerine hece ölçüsü yaygınlaşmıştır.
Halk şiiri geleneği en önemli kaynak olmuştur.
Şiirlerde destansı söyleyişler dikkati çeker.
Gurbet, ulus sevgisi, yurdu tanıtma başta olmak üzere her türlü konu ele alınmıştır.
Anadolu’ya yönelme ülkü durumundadır ancak çoğu şair Anadolu’ya dıştan bakmıştır.

Öz Şiir Anlayışını Sürdüren Şiir (Saf Şiir) ve Temsilcileri

Milli Edebiyat Döneminin şiir hareketleri bu dönemin oluşmasında etkili olmuştur.
Şiir dili her şeyin üzerindedir.
Şiir bir biçim (form) sorunudur. Ahenk söyleyiş tarzı, ritim, kafiye ile sağlanır.
Amaç iyi ve güzel şiir yazabilmektir.
Dilde saflaşma, sadeleşme görülür.
Şiir, soylu bir sanat olarak kabul edilir.
En değerli şey dizedir.
Şairlerin kendilerine özgü bir imge düzenleri vardır.
İçsel bir yaklaşımla insan anlatılır.
Şiirin toplum için değil sanat için olduğunu iddia ederler ve şiirlerini sanat için yazarlar. Şiirler ideolojinin esiri ol-mamalıdır.
Güzel şiir ancak çalışarak elde edilir. Şiir emek işidir.

NECİP FAZIL KISAKÜREK (1905-1983)

Şiirleri ve tiyatrolarıyla ün kazanmış usta bir yazardır.
Büyük Doğu” ve “Ağaç” dergilerini çıkarmıştır.
Fransız sembolistlerinden ve halk şiirinden yararlanarak heceyle kendine has, başarılı şiirler yazmıştır.
İlk dönem şiirlerinden sonra mistik konuları, madde ve ruh ilişkisini, insanın evrendeki yerini konu edinen şiirler yazmıştır.
“Kaldırımlar” şiiriyle geniş bir kesim tarafından tanınmış ve sevilmiştir.
Şiirlerini “Çile” başlığı altında bir kitapta toplamış ve bu kitapta şiir anlayışını düz yazı olarak anlatmıştır.

Eserleri:
Şiir: Çile, Kaldırımlar, Sonsuzluk Kervanı, Örümcek Ağı, Ben ve Ötesi, Şiirlerim, Esselam, Mukaddes Hayattan Levhalar
Tiyatro: Künye, Sabırtaşı, Tohum, Ahşap Konak, Nam-ı Diğer Parmaksız Salih, Bir Adam Yaratmak, Reis Bey, Para, Mukaddes Emanet, Yunus Emre, Kanlı Sarık, İbrahim Ethem, Abdülhamit Han, Siyah Pelerinli Adam
Hikâye: Birkaç Hikâye Tahlil, Ruh Burkuntularından Hikâyeler
Roman: Aynadaki Yalan
İnceleme-Monografi: Namık Kemal, İlim Beldesinin Kapısı Hazreti Ali, Son Devrin Din Mazlumları, Ulu Hakan II. Abdülhamit Han
Makale-fıkra: At’a Senfoni, Çerçeve, Halkadan Parıltılar, 1001 Hadis, Cinnet Mustatili, Büyük Doğu’ya Doğru, Büyük Kapı, Peygamber Halkası, İdeolagya Örgüsü, Çöle İnen Nur, Hacdan, Hitabe
Anı: Yılanlı Kuyudan, Babıâli
Otobiyografi: Kafa Kâğıdı

AHMET HAMDİ TANPINAR (1901-1962)

Şiir, öykü, roman, edebiyat tarihi, makale, deneme alanlarında eserler vermiştir.
Eserlerinde Doğu-Batı çatışması, “rüya” ve “zaman” kavramları, “geçmişe özlem”, “mimari” ve “musiki” öne çıkar.
Ne içindeyim zamanın! Ne de büsbütün dışında” dizeleri onun zamanı kavrayışının özünü vermektedir.
Bursa’da Zaman” şiiri geniş bir kesim tarafından sevilmiştir.
Ahmet Haşim’in özellikle de Yahya Kemal’in etkisinde kalmış, Sembolizmden etkilenmiştir.
Romanlarında psikolojik tahlillere önemle eğilen yazarın; kendine has bir üslubu vardır.
Yazarlığı dışında İstanbul Üniversitesi’nde edebiyat profesörlüğü, milletvekilliği de yapmıştır.
Beş Şehir” adlı önemli deneme kitabında Ankara, Erzurum, Bursa, Konya ve İstanbul’u anlatmıştır.
Huzur” romanı, aşkı, psikolojiyi ve Doğu-Batı karşıtlığını içerir; roman kişilerinin adlarının verildiği dört bölümden oluşur: İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz.

Eserleri:
Roman: Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler, Mahur Beste, Aynadaki Kadın
Şiir: Şiirler
Öykü: Abdullah Efendi’nin Rüyaları
Deneme: Beş Şehir, Yaşadığım Gibi
Araştırma: 19. Asır Türk Edebiyatı, Tevfik Fikret, Yahya Kemal, Edebiyat Üzerine Makaleler

AHMET MUHİP DIRANAS (1908-1980)

Şiirleriyle tanınmakla birlikte tiyatro eserleri de vardır. Fransız sembolizmiyle Türk şiir geleneğini başarıyla kaynaştırmıştır.
Hece ölçüsüyle biçimsel mükemmelliğe önem verdiği şiirler yazmıştır. Aşk, insanın iç dünyası gibi bireysel duyguları işlemiştir.
Kar, Olvido, Ağrı ve Fahriye Abla şiirleriyle sevilmiştir.

Eserleri:
Şiir: Şiirler
Oyun: Gölgeler, O Böyle İstemezdi

CAHİT SITKI TARANCI (1910-1956)

Otuz Beş Yaş, Desem ki ve Gün Eksilmesin Penceremden şiirleriyle tanınır.
Şiirlerinin çoğunda ölüm konusunu işlemiştir.
Romantizm ve sembolizmden etkilenmiştir.
Hece ölçüsüyle yazdığı şiirleri de serbest şiirleri de vardır.
Şiirde biçime, kafiyeye ve ahenge önem vermiştir.

Eserleri:
Şiir: Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel, Ömrümde Sükût, Sonrası
Mektup: Ziya’ya Mektuplar

Yedi Meşaleciler

1928 yılında ortaya çıkan bu topluluk, şiir ve yazılarını “Yedi Meşale” adlı kitapta toplamışlardır. Türkiye’de Cumhuriyet döneminde “sanat sanat içindir” deyip öz şiir anlayışını benimseyen ilk grup Yedi Meşaleciler’dir. Bunlara göre şiir hiçbir fikir ve ideolojinin hizmetinde kullanılamazdı. Gerçek şiir, sanat için yazılan, samimi ve yenilik dolu olan şiirdir.

Sanat, sanat için olmalıdır.
Edebiyatta taklitten kaçınılmalı, daima yenilik, içtenlik, canlılık aranmalıdır.
Batılı ilkelerle sanat yapılmalı, geleneksel temalar yerine yeni temalar bulunmalıdır.
Şiirde konu zenginliği sağlamak için hayalden yararlanılmalıdır.
Şiirde hece ölçüsünü kullanmışlardır.
Çarpıcı imge ve benzetmelerle zenginleştirdikleri şiirleri, ustalıkla yapılmış birer tablo değeri taşır.
Fransız sembolistlerin etkisinde kalmışlardır.
Edebiyatımızda kısa süreli bir yankı uyandıran Yedi Meşaleciler, hedeflerini gerçekleştiremeden dağılmışlardır.

 SABRİ ESAD SİYAVUŞGİL (1907 – 1968)

İlgi çeken ev içi eşya ve tasvirlerinden sonra özellikle çevirileri ve edebiyatı yakından takip eden denemeleriyle edebiyatla olan bağlantısını sürdürdü. Psikoloji profesörü olarak ilmi çalışmalara kendisini verdi. Şiirlerini Odalar ve Sofalar adlı kitapta topladı.

 YAŞAR NABİ NAYIR (1908 – 1981)

Şiirlerini Kahramanlar ve Onar Mısra adlı kitaplarda topladı ve diğer edebiyat türlerinde eserler verdi. 1933 yılında çıkarmaya başladığı Varlık dergisini ömür boyu devam ettirdi. Bu dergi Türk edebiyatının gelişmesinde, yeni kabiliyetlerin yetişmesinde ve tanıtılmasında önemli rol oynadı. Ayrıca Varlık yayınlarıyla da bir edebiyat kütüphanesi kurdu.

MUAMMER LÜTFİ BAHŞİ (1903 – 1947)

Topluluğun dağılmasından sonra bütünüyle edebiyattan koptu.

VASFİ MAHİR KOCATÜRK (1907 – 1961)

Şiirlerini Tunç Sesleri, Geçmiş Geceler, Bizim Türküler, Er-genekon adlı kitaplarda topladı. Asıl çalışmasını edebiyat tarihi ve incelemesine ayırdı.

CEVDET KUDRET SOLOK (1907 – 1992)

Birinci Perde adlı kitabında şiirlerini topladı. Roman ve tiyatro türlerinde de eser veren Cevdet Kudret, okul kitapları ve edebiyat tarihimizle ilgili ciddi eserler yazdı.

ZİYA OSMAN SABA (1910 – 1957)

Grubun şiire en sadık şahsiyeti oldu. Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak adlı kitaplarında şiirlerini toplayan Ziya Osman Saba hikâyeler de yazmıştır. Özellikle ev içi şiirler yazdı ve kendisinden daha kabiliyetli bir başka şaire, Behçet Necatigil’e örnek oldu. Şair yalnızlık duygusunu ve hatıraları şiirlerinde başarıyla dile getirir. Heceyi, duraklarında değişiklik yapmadan kılınır. Serbest şiir örnekleri de vermiştir. Ziya Osman, bütün insanların mutlu olduğu ve herkesin hoşgörü içinde yaşadığı bir dünya özlemiyle yaşar. Bu yönüyle Yunus Emre ve Mevlana geleneğinin modern çağdaki sesidir.

KENAN HULUSİ KORAY (1906 – 1944)
İçlerindeki tek hikâye yazardır. Yaşadığı sürede beş hikâye kitabı yayınlamış, “Osmanoflar” romanı ve kısa hikâyelerinin birçoğu gazete sayfalarında kaybolup gitmiştir.
Gazeteciliğinin de etkisiyle küçük hikâye tarzını benimseyen sanatçı, Cumhuriyet döneminde korku türünde örnekler veren ilk hikâyecidir.
Önemli hikâyeleri: Bir Yudum Su, Osmanoflar, Bahar Hikâyeleri, Bir Otelde Yedi Kişi

Serbest Nazım ve Toplumcu Şiir ve Temsilcileri

Serbest Nazım: Genellikle ölçü ve kafiyeye bağlı bulunmayan, dizelerindeki hece sayısı değişik olan şiirlerdir. Servet-i Fünûn’dan sonra kullanılmaya başlanan bu nazım şekli günümüzde çok yaygınlaşmıştır. Ölçü ve kafiye şiire ahenk verir. Serbest nazımlarda ise bu ahenk aliterasyon ve asonanslarla sağlanır.

Serbest nazmın, şairlerin kullanışlarına göre pek çok çeşitleri vardır. Bunun için de henüz belirginleşmiş bir kuralı yoktur.

Toplumcu Şiir: Halkı ve halkın sorunlarını anlatan şiir türüdür. Nazım Hikmet ve Rıfat Ilgaz’ın şiirleri buna örnektir. Yirminci yüzyılın başlarında, neredeyse tüm dünyada eşzamanlı olarak gelişen siyasal ve toplumsal hareketlere bağlı olarak yeni bir edebiyat akımı doğar.

Toplumsal gerçekçilik ya da sosyalist gerçekçilik adı verilen bu akım; şiirden, edebiyatın ve sanatın her alanına kadar geniş bir yelpazede etkisini gösterir. Emekçilerin sorunlarını, emek-sermaye çelişkisini ve yaşamsal kaygılarını konu alan bu akım, “toplum için sanat” görüşünü temsil eder.

Pragmatik, yani çıkarcı şiirdir.
Şiir tezlidir, savunulan bir görüş vardır ve bu görüş kendini şiirde belli eder.
Şair, toplumun bir parçası olduğu için şiirlerini toplumsal bir kaygı ile yazmalıdır.
Şair ancak toplum şiirleri yazarak kendini geliştirebilir. Bireysellikten önce kolektiflik vardır.
Dilin harekete geçiren gücünden, etkisinden yararlanılmıştır.
Söylev üslubundan yararlanılmıştır.
Geniş kitlelere hitap etmek, onları harekete geçirmek için yazılmıştır.
Şiirde biçimden çok içeriğe önem vermişler bu sebeple de ölçüsüz, kafiyesiz şiirler yazmışlardır.
Gelecekçilik (Fütürizm) akımından etkilenmişlerdir.

NAZIM HİKMET (1902 – 1963)

Toplumcu gerçekçi edebiyatın öncüsü olup, ilk şiirlerini ölçülü ve uyaklı yazmıştır.
Rusya’daki öğrenim yıllarında Fütürist şair Mayakovski’nin sanat görüşünü benimsemiş, ölçülü ve uyaklı şiiri bırakmıştır.
Rusya’dan döndükten sonra öz, biçim ve tema bakımından yeni şiirleriyle serbest nazmın ve toplumcu şiirin ilk örneklerini vermiş; bu yönüyle pek çok şairi etkilemiştir.
Şiir dışında roman, tiyatro, masal, mektup gibi türlerde eserler vermiştir.
Memleketimden İnsan Manzaraları” ve Kuruluş Savaşı’nı anlattığı “Kuvayı Milliye Destanı” önemli eserlerindendir.
Eserleri:
Şiir: 835 Satır, Jokond ile Si-Ya-u, Memleketimden İnsan Manzaraları, Kuvayı Milliye Destanı
Tiyatro: Kafatası, Yusuf ile Menofis
Roman: Kan Konuşmaz
Masal: Sevdalı Bulut
Mektup: Kemal Tahir’e Mahpushaneden Mektuplar

RIFAT ILGAZ (1911 – 1993)

Toplumcu gerçekçi bir şair ve yazardır.
Özellikle 1940’lı yıllarda yoksulların yaşamlarını anlattığı şiirleriyle, toplumcu gerçekçi şairlerin önemli temsilcilerindedir.
Markopaşa” dergisinde mizahi yazılar yazmıştır.
En önemli eserlerinden olan Hababam Sınıfı, başlangıçta tiyatro olarak yayımlanmıştır.
Eserleri:
Şiir: Sınıf, Yaşadıkça, Devam, Bütün Şiirleri
Roman: Karartma Geceleri, Sarı Yazma
Mizahi Hikâyeler: Don Kişot İstanbul’da, Radarın Anahtarı
Mizahi Romanlar: Hababam Sınıfı, Pijamalılar

CEYHUN ATUF KANSU (1919 – 1978)

Önceleri halk şiirinden etkilenen şair, 1940’lı yıllarda toplumcu gerçekçi şiire katılarak serbest şiirler yazmaya başlamıştır.
Şiirleri dışında makale, hikâye, deneme türlerinde de yazan sanatçı, “Dünyanın Bütün Çiçekleri”, “Kızamuk Ağıdı” adlı şiirleriyle sevilmiştir.
Eserleri:
Şiir: Bağbozumu Sofrası, Bağımsızlık Gülü, Sakarya Mey-dan Savaşı, Yanık Hava

Milli Edebiyat Zevk ve Anlayışını Sürdüren Şiir ve Temsilcileri

Kurtuluş Savaşı’nın etkilerinin sürdüğü dönemde ortaya çıkmış, dünyadaki milliyetçilik akımından etkilenmiştir.
Milliyetçi bir yapısının olması nedeniyle Türk diline büyük önem verilmiştir.
Yabancı dillerin dil kuralları terk edilmiştir.
Yabancı sözcükler yerine mümkün olduğunda Türkçe karşılıkları kullanılmıştır.
Hece vezni kullanılmıştır.
Millî konulara yer verilmiştir, millî hisler ön plândadır.
Sözcükler ilk anlamlarıyla kullanılır.
Şiirlerde halk arasından seçilmiş sıradan insanlar vardır.
Şairler şiirlerini, Kültür Haftası, Hisar, Çınaraltı gibi dergilerde yayımlamışlardır.

AHMET KUTSİ TECER (1901 – 1967)

 “Neredesin?” şiiriyle tanınmış ve sevilmiştir.
 Şair ve oyun yazarıdır.
  Halk şiiri geleneğine bağlı bir şairidir; Âşık Veysel’i edebiyat dünyamıza o tanıtmıştır.
Eserleri:
Şiir: Şiirler
Oyunları: Koçyiğit Köroğlu, Köşebaşı.

 ARİF NİHAT ASYA (1904 – 1975)

 Bayrak Şairi” olarak bilinir.
 Hece ve aruzu kullandığı şiirlerin yanı sıra serbest şiirler de yazmıştır.
  Dini ve millî duyguları, kahramanlıkları sade bir dille şiirleştirmiştir.
  Rubai türünün son ustalarındandır.
Eserleri:
Şiir: Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, Kıbrıs Rubaileri, Köprü.
Mensur Şiir: Yastığımın Rüyası, Ayetler.
Düzyazı: Kanatlar ve Gagalar, Terazi Kendini Tartmaz.

KEMALETTİN KAMU (1901 – 1948)

  Vatan sevgisini, aşk, gurbet ve doğa sevgisini işlediği şiirleriyle tanınır.
 Bingöl Çobanları” adlı pastoral şiiri oldukça ünlüdür.
Eserleri:
Şiir: Gurbet, Bingöl Çobanları

ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI (1904 – 1946)

  Hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır.
  Anadolu’yu, tarihi, deniz güzelliklerini işlemiştir.
Eserleri:
Şiir: Deniz Sarhoşları, Yayla Dumanı, Sarıkız Mermerleri

ORHAN ŞAİK GÖKYAY (1902 – 1994)

  Önceleri âşık tarzına uygun, çoğunlukla ulusal konuları işleyen lirik şiirler yazdı.
  1940’lardan sonra edebiyat tarihi, folklor ve halk edebiyatı araştırmalarına yöneldi.
Eserleri:
Şiir: Bu Vatan Kimin?
Düzyazı: Dedem Korkut’un Kitabı, Kâtip Çelebi’den Seçmeler, Destursuz Bağa Girenler

ZEKİ ÖMER DEFNE (1903 – 1992)

  Halk Edebiyatı geleneklerine bağlı ve hece ölçüsünde çağdaş şiirler yazdı.
  Anadolu’yu şiirlerinin ana teması olarak aldı. Yurt güzellemeleriyle tanındı.
Eserleri:
Şiir: Denizden Çalınmış Ülke, Sessiz Nehir, Kardelenler

BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR (1908 – 1969)

  Halk şiiri biçim özellikleriyle şiirler yazmıştır.
  Atatürk’e ve cumhuriyete olan sevgisini anlatmıştır.
 Ankaralı Âşık Ömer” takma adıyla şiirler de yazmıştır.
Eserleri:
Şiir: Erciyes’ten Kopan Çığ, Burada Bir Kalp Çarpıyor, Benden İçeri

MİTHAT CEMAL KUNTAY (1885 – 1956)

  Milli edebiyatçıların dil anlayışlarına uygun olarak hem heceyle hem de aruzla epik şiirler yazmıştır.
  Şiirleri dışında önemli eseri ‘Üç İstanbul’ adlı romanıdır.
Eserleri:
Şiir: Türk’ün Şehnamesi
Roman: Üç İstanbul

Beş Hececiler

Şiire 1. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında başlayan, Mütareke yıllarında şöhret kazanan hececiler, Anadolu’yu ve vasat insan tipini şiire soktular. Memleket sevgisi, yurt güzellikleri, kahramanlık ve yiğitlik, işledikleri başlıca konulardır. Hecenin bu beş şairi millî edebiyat akımından etkilenmiş ve aruzu bırakarak şiirlerinde heceyi kullanmaya başlamışlardır. Bunda da oldukça başarılı olmuşlardır.

Milli edebiyat akımından etkilenen topluluk şiire yeni bir soluk getirmiştir.
Şiirlerinde aruzun yerine hece ölçüsünü kullanmışlardır. Hece ölçüsünün 11 ve 14’lü gibi uzun kalıplarını kullanmayı tercih etmişlerdir.
Sade, süsten uzak bir Türkçe kullanmışlardır. Genç Kalemler’in başlattığı akımı devam ettirmişlerdir.
Şiirlerinde kahramanlık, Anadolu, memleket sevgisi, vatanın güzellikleri gibi konuları işlemişlerdir. Ancak Anadolu’yu yakından tanıyamadıkları için Anadolu’nun gerçekçi bir şekilde şiire yansıtılmasından söz edemeyiz.
1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Mücadelesi döneminde şiir yazdıkları için “memleketçi edebiyat” ağır basmıştır.
Şiirlerinde söyleve yakın bir anlatım görülür.
Gerçekçi bir şiir anlayışına sahip olsalar da romantizme kaydıkları görülür.
Nesir yani düz yazı cümlelerini şiir içine sokmuşlardır.
Halk şiirinin nazım türlerini kullanmayı tercih etmişlerdir. Serbest müstezatla da şiir yazmayı denemişlerdir.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Sanat” adlı şiiri bu topluluğun görüşlerini yansıtması bakımından bir bildiri niteliği de taşımaktadır.

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL (1898-1973)

Şiire 1.dünya savaşında aruzla başladı. Daha sonra da hece vezniyle şiirler yazmaya başladı; fakat, heceyle şiirler yazarken aruzla de yazmaya devam etti.
Duygu ve düşünceyi bir arada yürüten, romantik ve realist konu ve hayatları işleyen şiirleriyle ün yapmıştır.
Şiirlerinde Anadolu’yu ve memleket sevgisini anlatır.
Şiirlerindeki başlıca temalar aşk, hasret, tabiat, ölüm, kahramanlık ve ihtirastır.
Dili sadece akıcıdır. Söz sanatlarına yer veren güçlü bir üslubu vardır.
Eserleri: Han Duvarları, Dinle Neyden, Çoban Çeşmesi, Gönülden Gönüle, Bir Ömür Böyle Geçti, Elimle Seçtiklerim, Heyecan ve Sükun Tiyatroları: Özyurt, Canavar, Akın, Kahraman

ENİS BEHİÇ KORYÜREK (1891-1949)

İlk şiirlerini Servet-i Fünun etkisinde yazdı.
Şiire aruz vezniyle bşlamıştır.
Hece ile yazdığı ilk şiirlerinde aşk duygularına yer vermekle beraber, daha sonra kurtuluş savaşı yıllarında milli duyguları ve tarihi kahramanlıkları işleyen heyecan yüklü epik şiirler yazmıştır.
Eserleri: Miras ve Güneşin Ölümü adlı şiir kitabı vardır.

HALİT FAHRİ OZANSOY (1891-1971)

Şiire aruzla başlamıştır. Aruza veda adlı şiiriyle, aruz veznini bırakıp heceye yönelmiştir.
Şiirlerinde çoğunlukla egzotik sahnelere, hüzün ve melankoli gibi bireysel duygulara, aşk ve ölüm temalarına rastlanır.
Şiirlerinde konuşulan Türkçe’yi başarıyla kullanmıştır.
Şiir, roman ve tiyatro türlerinde eserler vardır.
Eserleri: Baykuş, Efsaneler, Cenk Duyguları, Hayalet.

YUSUF ZİYA ORTAÇ (1896-1967)

Yusuf Ziya da diğerleri gibi şiire aruzla başlamış daha sonra heceye geçmiştir.
Şiirlerinde günlük hayatın çeşitli görünümlerini sade bir dille işlemiştir.
Akbaba adlı mizah dergisini çıkarmıştır.
Eserleri: Akından Akına, Bir Rüzgar Esti, Yanardağ, Aşıklar Yolu.

ORHAN SEYFİ ORHON (1890-1972)

Şiire aruzla başlar daha sonra heceyle devam eder.
Şiirlerinde daha çok şahsi konuları işler.
Bazı şiirlerinde halk şiirinin şekillerini de kullanmıştır.
Bireysel duyguları işleyen ,ahenkli,ve zarif şiirlerinde temiz duru bir Türkçe kullanmıştır.
Eserleri: Fırtına ve Kar, Gönülden Sesler, Peri Kızı İle Çoban, O Beyaz Bir Kuştu.

Garip Hareketi (I.Yeni) ve Temsilcileri

Garip akımının Türk şiirinin gelişimine oldukça önemli katkıları olduğu bilinmektedir. Orhan Veli ve arkadaşları tarafından başlatılan Garip akımının serbest nazım tarzı ile şiirler yazmaları, Nurullah Ataç’ın derin desteği ile siyasetten ayrılmış bir sanat sunmaları bu akımı iktidarın da desteklemesine yardımcı olmuştur.

1940 yılında Garipçiler ismi ile ortaya çıkan topluluğun koyduğu bir sanat anlayışıdır.
Garip Akımı’nda kural ve kalıplara karşı çıkılmıştır.
Şiirde ölçü kafiye ve dörtlük uygulamasına karşı çıkılmıştır.
Şiirde şairanelik ve mecazlı söyleyişi kabul etmemişlerdir.
O zamana kadar işlenmemiş konular ele alınmıştır.
Konuşma dilinde sıradan konular işlenmiştir.
Sunilik, mecaz ve süse karşı çıktılar ve yalnızlığa önem vermişlerdir.
Halk şiirinden faydalanmışlardır.
O zamana kadar şiirde kullanılmayan sözcükler kullanılmıştır.
Yaşama duyulan bağlılık ve sevinç şiirlerine yansımıştır.
Şiilerde anlam ve söz oyunları kullanılmıştır.

Geleneğe bağlı olanlar Orhan Veli ve arkadaşlarının şiiri ayağa düşürmekle suçladılar toplumcular ise Garipçileri toplumcu şiiri engelleyen yozlaştırma amacında olan küçük burjuva duyarlılığını geliştirmeye çalışan bir devinim başlatıcı olarak gördüler. Yazın tarihçileri ise Garip Akımını yeni şiirin başlangıcı saydılar.

ORHAN VELİ KANIK (1914-1950)

Orhan Veli Kanık kendisi ve Oktay Rıfat, Melih Cevdet ile birlikte büyük bir atılım yaparak garip akımının öncüsü olmuştur.
Ölçülere baş kaldırarak serbest şiirler yazmak, kafiyeden vazgeçerek şairane duyguları şiirlerden silmek, gerçek hayattan konular işlemek gibi şiire başka bir bakış kazandırmıştır.

Garipçe Şiirleri
Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi, Karşı Nesirleri: Sanat ve Edebiyatımız, Bindiğimiz Dal.

OKTAY RIFAT HOROZCU (1914-1988)

Garip Akımı’nın temsilcilerindendir.
İlk başlarda aşk şiirleri, toplumsal sanat ilkesinden hareket ederek masal ve tekerlemelerden yararlanarak sosyal şiirler yazmıştır.
Perçemli Sokak kitabı ile şiir anlayışında değişiklik oluşmuş ikinci yeni şiir akımına kaymıştır.

Eserleri: Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üzerine Şiirler, Güzelleme, Karga İle Tilki, Aşk Merdiveni, Denize Doğru Konuşma, Dilsiz ve Çıplak, Koca Bir Yaz

MELİH CEVDET ANDAY (1915-2002)

Şiirlerinde Toplumsal gerçekliği ele alan şair Garip akımının temsilcilerindendir.
İlk şiirlerinde konu edinilen romantizmden sıyrılmış akıl ve akıl egemenliği, güzel günlerin özlemi gibi toplumsal olaylara değinmiştir.
Pablo Neruda kendisinden “Nâzım Hikmet’ten sonra çok büyük bir Türk şairi daha buldum. bütün gece gözüme uyku girmedi” diye bahsederek şair yanını övmüştür ancak çok başarılı düz yazıları da mevcuttur.

Garipçe Eserleri
Garip, Rahatı Kaçan Ağaç, Telgrafname, Yanyana. Denemeleri: Çevirileri; İngiliz Edebiyatından Denemeler Tiyatroları: Komedya, İçerdekiler, Gizli Emir.

Garip Dışında Yeniliği Sürdüren Şiir ve Temsilcileri

 Garip ve İkinci Yeni hareketlerine katılmadan yeniliği sürdürdüler.
  Kendi özgün tarzlarını oluşturdular.
 Bazıları Garipçilerin şiiri bayağılaştırdığını savunurken bazıları da Garipçilerden yararlandı.
 Bireysel bir şiir ortaya koymaya çalıştılar.
  Görüş ve ideolojileri şiire temel yapmadılar.
  Serbest nazım geleneğini devam ettirdiler.

FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA (1914 – 2008)

Cumhuriyet döneminin önemli şairlerinden olan Fazıl Hüsnü, öğrenimini Anadolu’nun değişik yerlerinde sürdürmüş, subaylık yaptığı yıllarda ise Anadolu’yu daha iyi tanıma fırsatı bulmuştur. Sanatçı, iç ve dış gerçeklere bakarak, bilinçaltına yönelerek şiire yeni ürperişler getirir.
Şiirleri devamlı gelişme gösterir. Kurallı biçimlerden serbest biçimlere, anlamlı özlerden en yalın anlamlara varan şiir türlerini dener. Her şiirinde bir “yeni”yi dener gibidir. Genellikle epik – dramatik, lirik – didaktik ve toplumsal gerçekçi anlayıştadır. Şiir dili en son türetilen Türkçe sözcüklerle doludur.
Eserleri:
Şiir: Havaya Çizilen Dünya, Çocuk ve Allah, Çakırın Destanı, Üç Şehitler Destanı, Türk Olmak, Yedi Memetler.
Düzyazı: İstiklal Savaşı – Samsun’dan Ankara’ya, İstiklal Savaşı – İnönüler, Sivaslı Karınca, İstanbul – Fetih Destanı, Anıtkabir, Asu, Delice Böcek, Batı Acısı, Çanakkale Destanı, Kubilay Destanı, 19 Mayıs Destanı, Hiroşima

 BEHÇET NECATİGİL (1916 – 1979)

İlk şiirleri Varlık dergisinde çıkan öğretmen şair Behçet Necatigil, Cumhuriyet döneminin kendine özgü bir çizgisi olan şairlerindendir. Rahat, gösterişe kaçmayan, sembollere dayalı, şiir geleneklerini gözeten bir anlayıştadır, önce Garipçi çizgide yürüyen Necatigil, sonra onlardan ayrılmıştır.
Şiirlerinde kendi evinden başlayarak öteki evleri, sokağı, çevreyi, giderek dış dünyayı ve toplumu sorunlarıyla anlatmıştır.
Hem hece ölçüsüyle hem de serbest ölçüyle yazmıştır. İlk şiirleri anlamca açık, sonrakiler kapalıdır.
Şiir dışında inceleme, çeviri, radyo oyunu alanlarında da eserleri vardır.
Eserleri:
Şiir: Kapalı Çarşı, Evler, Arada, İki Basma Yürümek, Çevre, Eski Toprak, Divançe.
İnceleme: Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, Edebiyatımızda Yazarlar Sözlüğü.

 CAHİT KÜLEBİ (1917 – 1997)

Öğretmenlik yaptığı yıllarda Anadolu’yu tanıyan Cahit Külebi, memleketçi şiirimize yeni bir ses getirmiştir,
Şiirlerinde derin bir Anadolu sevgisi vardır; İyimser, açık ve gerçekçi bir bakışla Anadolu’ya eğilmiştir. Şiirlerinde temiz bir Türkçe, Karacaoğlan’ı andıran bir içtenlik görülür.
Hayale pek yer vermez, gerçekçi bir anlayışla yazmıştır. Onu “gerçekçi – romantik” bir şair olarak niteleyebiliriz.
Eserleri:
Şiir: Adamın Biri, Rüzgâr, Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda, Yeşeren Otlar.

SABAHATTİN KUDRET AKSAL (1920 – 1993)

Şiir ve öyküleriyle tanınır. Biçimi oldukça önemser.
Garipçilerden etkilendiği ilk şiirlerinden sonra, insanın evrendeki yerini, değerini aramaya çabaladığı felsefi düşünceleri içinde barındıran bir şiire yönelmiştir.
Eserleri:
Şiir: Şarkılı Kahve, Gün Işığı, Duru Gök, Eşik
Öykü: Gazoz Ağacı

CAHİT ZARİFOĞLU (1940 – 1987)

İlk şiirlerinde ikinci yeni akımının etkileri görülür. Madde-ruh çatışması, “Batı diktasına karşı Doğu protestosu” temalarını işledi.
İlk şiir kitabı “İşaret Çocukları” 1967′de yayınlandı. Şiirlerinde dinsel inançları çerçevesinde ele aldığı Anadolu insanlarının acı, umut ve sevgilerini yansıttı.
Son şiirlerinde ise İslamcı düşüncedeki insan sevgisi, toplumsal mutluluk anlayışını işledi. Yer yer gerçeküstü ögeler ve eski şiir kalıplarını uyguladı.
Eserleri:
Şiir: İşaret Çocukları, Yedi Güzel Adam, Menziller, Korku ve Yakarış
Hikâye: İnsanlar
Çocuk Hikâyeleri: Serçekuş, Katıraslan, Ağaçkakanlar, Yürek Dede ile Padişah, Küçük Şehzade, Motorlu Kuş
Çocuk Şiirleri: Gülücük, Ağaçokul (Çocuklara Afganistan Şiirleri)
Roman: Savaş Ritimleri, Ana
Günlük: Yaşamak
Deneme: Bir Değirmendir Bu Dünya, Zengin Hayaller Peşinde
Tiyatro: Sütçü İmam

ERDEM BAYAZIT (1939 – 2008)

Tok, kavgacı, destana yatkın bir üslûpta söylenmiş olan şiirlerinde ayrıca ince duyarlılıklar işlenmiştir. İslâmî ton bir “leitmotif (sıkça işlenen tema)” halinde bütün şiirlerine yayılmıştır.
Şiirleri Açı (K. Maraş), Çıkış (Ankara), Yeni İstiklâl, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat, Mavera ve Yedi İklim dergilerinde yayınlanmıştır.
Eserleri:
Şiir: Sebeb Ey, Risaleler, Şiirler
Gezi: İpek Yolundan Afganistan’a: 1981′de İran, Pakistan, Afganistan ve Hindistan’ı içeren iki aylık gezi ile ilgili izlenimlerini kitaplaştırdı.

HİLMİ YAVUZ (1936 – …)

Başlangıçta daha çok İkinci Yeni akımının etkisinde imgeci şiirler yazdı. Sonraki yıllarda gelenekçilikle çağdaş bir bakışı kaynaştıran, biçim ve özün dengelendiği bir düzey sergiledi.
İslam mistisizmi, özellikle de tasavvuftan yararlanarak kendine özgü bir sözcük dağarcığı geliştirdi.
Eserleri:
Şiir: Bakış Kuşu, Bedreddin Üzerine Şiirler, Doğu Şiirleri, Yaz Şiirleri, Gizemli Şiirler, Zaman Şiirleri, Söylen Şiirleri, Ayna Şiirleri, Hüzün ki En Çok Yakışandır Bize, Gülün Ustası Yoktur, Erguvan Şiirler, Çöl Şiirleri, Akşam Şiirleri, Yolculuk Şiirleri, Hurufi Şiirler, Büyü’sün Yaz.

Maviciler

Attila İlhan, 1952 yılında Mavi isminde bir dergi çıkarır. Bu dergi 1956 yılına kadar yayın hayatına devam eder. Mavi dergisi etrafında toplanan bazı sanatçılar, Maviciler edebi akımını oluşturdular. Bu sanatçılar, şairane bir sanat anlayışını dile getirdiler. Dergi, sonradan Özdemir Nutku’nun yönetimine geçti ve aynı şekilde Attila İlhan’ın savunduğu toplumsal gerçeklik anlayışına bağlı kaldı. Mavi dergisi 36 sayıdan sonra kapatıldı. Garip akımına karşı bir duruş sergilemiş olan Maviciler, yenilikçi şiiri savundular.

Bu akımı temsil eden sanatçılar, Garip akımına ve Orhan Veli’ye karşı çıktılar.
Şairane sanat anlayışının temsilcisi oldular.
Şiirin basit olamayacağını ve zengin benzetmeli, derin, içli olması gerektiğini dile getirdiler.
Halk edebiyatına yakın, Divan edebiyatına ise uzak durdular.
Anadolu çizgisinden sapmadan sosyal gerçekçi bir edebiyat yapmayı amaç edindiler.
Anadolu’yu tüm yönleriyle anlatmak istediler.

ATTİLA İLHAN (1925 – 2005)

Günümüz şairlerinden olan Attila İlhan yüksek öğrenimini yarıda bırakmış, bir süre gazetecilik yapmış, yazarlıkta karar kılmıştır. Adını 1946 CHP şiir yarışmasında ikinci olan “Cebbaroğlu Mehemmed” duyurmuştur. Şiir, roman, eleştiri alanında eserler vermiştir.
Şiirlerinde romantik bir duyarlıkla toplumsal gerçekçilik açısından çağımıza, yaşadığımız günlere bakar. İnançlarında ayak direyen, sert çıkışlar yapan, gerçeklerden çok anılara sığınan bir karakter yapısı vardır. “Serüven tutkunu” bir şair olan Attila İlhan en çok aşk, intihar, içki, ölüm, kavga, kahramanlık… temalarını işler.
1952′de çıkan Mavi dergisiyle birlikte Türk şiirinde yeni bir eğilim ortaya çıktı. Attilâ İlhan, yazılarıyla bu eğilimi metot hareketine dönüştürmeye çalıştı. Mavi, hürriyet ve barışı temsil eden bir renktir. En büyük tepkisi de Garipçiler’edir.
Şiirlerinde Divan şiirinin biçim özelliklerinden, imgelerin-den de yararlanır. Canlı konuşma diline, argoya, halk deyimlerine geniş ölçüde yer vermiştir.
Eserleri:
Şiir: Duvar, Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mec-burum, Bela Çiçeği, Yasak Sevişmek, Elde Var Hüzün.
Roman: Sokaktaki Adam, Zenciler Birbirine Benzemez, Kurtlar Sofrası, Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Fena Halde Leman, Dersaadet’te Sabah Ezanları.

Hisarcılar

1950’lerde “Hisar” dergisi etrafında toplanan Munis Faik Ozansoy, İlhan Geçer, Mehmet Çınarlı, Gültekin Samanoğlu, Mustafa Necati Karaer, Yavuz Bülent Bakiler gibi sanatçıların oluşturduğu edebi topluluktur.

İlk sayısı 1950’de yayımlanan Hisar dergisi, iki ayrı dö-nemde yayın hayatını sürdürmüştür. 1950-1957 arasında yetmiş beş sayı; 1964-1980 arasında iki yüz iki sayı yayımlanmıştır.
Garipçilere ve İkinci Yeniciler’e tepki göstermişler ve milli duyguları manevi değerleri öne çıkaran bir edebiyattan yana olmuşlardır.
Ölçü, uyak gibi klâsik edebiyat öğelerini kullanarak, aşk, doğa ve vatan sevgisi gibi konuları işlemişlerdir.
Sanatçının hiçbir ideolojinin sözcülüğünü yapmaması ve bağımsız olması gerektiğini savunmuşlardır.
Şiir güzelliğini korumak koşuluyla; aruzu, heceyi, serbest şiiri kullanmayı, şiiri nesre yaklaştırmayı uygun görmüşlerdir.

NEVZAT YALÇIN (1916-,…)

Şair ve yazar olarak tanınan Nevzat Yalçın. “Hisar” dergisinin yazı işleri müdürlüğünü de yaptı.
Kıbrıs ve Türkiye dergi ve gazetelerinde çıkan şiir, deneme, inceleme, röportaj ve hikâyeleri ile tanındı.
Türk olmanın gururlu bilinci şiirlerinin olduğu kadar, düz yazılarının da özünü oluşturur.
Edebiyatımızın milli olmasını kültürümüzün güvencesi olarak görür.
Başlıca Eserleri: A Sokağı, Güneş ve Adam (şiir);Daha Yeni Daha Yakın, En Eski En Uzak (anı)

MEHMET ÇINARLI (1925-1999)

İlk şiirlerini çeşitli gazete ve dergilerde yayımladı.
İlk sayısı 16 Mart 1950’de yayımlanan Hisar dergisinin ve Hisarcılar akımının kurucularındandır.
Resmi görevlerinden artan zamanlarının büyük bir kısmını Hisar’ın aksamadan yayımlaması ve olgunlaşmasına harcamıştır,
Yayımlanan ilk şiiri “Antalya’da Kış” -l937’de Antalya Gazetesi’nde çıktı.
Üniversitelerarası bir şiir yarışmasında “Sonbahar Duyguları” şiiriyle de birincilik kazandı (1948). Geleneğe bağlı bir şairdir.
Aruz ve heceyle şiirlerini yazdı,26 Aralık, l966’da Ankara Radyosunca hazırlanan “Radyoda Hisar Saati” programında sanat anlayışlarını ve belli başlı sanat ilkelerini programa katılan diğer temsilcilerden; Munis Faik Ozansoy, İlhan Geçer, Mustafa Necati Karaer, Gültekin Samanoğlu ve Nevzat Yalçın ile birlikte açıkladı.
Eserleri: Güneş Rengi Kadehlerle, Gerçek Hayali Aştı, Bir Yeni Dünya Kurmuşum (şiir)  Söylemek Yaraşır, Mısralarda Gezinti (deneme) Zaman Perdesi, Altmış Yılın Hikâyesi (anı)

İLHAN GEÇER (1917-2004)

İlk şiiri “Kahverengi Gözlerin”1934’te Vakit gazetesinde çıktı. Şiir ve yazıları Anadolu, Çağrı, Çınaraltı, Dergâh, Hisar, Son Havadis, Tercüman, Türk Dili, Türk Edebiyatı, Vakit, Varlık gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.
Mart 1950’de yayınlanmaya başlayan Hisar dergisinin kurucularından olan İlhan Geçer çeşitli aralıklara ve 30 yıl süreyle derginin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Şiir ve eleştirilerini bu dergide yayımladı.
Aşk ve ulusal duyguları aktardığı şiirleriyle tanınır.
Sonradan birçok şiiri bestelenmiş ve halkın diline yerleşmiştir.
Eserleri: Melankoli, Büyüyen Eller, Belki, Bir Bulut Geçti, Hüzzam Beste

MUSTAFA NECATİ KARAER (1929-1995)

İlk şiiri Yurdumun Dağların a 1942yılında Çınaraltı dergisinde çıkmıştı.
Bayrak, Türk Yurdu, Türk Dili ve Hisar gibi sanat dergilerinde yayımlandı.
1950 yılında Garip Şiir Akım’ına karşı Mehmet Çınarlı, Gültekin Samanoğlu, İlhan Geçer gibi isimlerle birlikte Hisar dergisini çıkarmaya başladı.
Yaşayan Türkçe ile milli kültürlerle beslenmiş, içyapısı sağlam şiirler söylemiştir.
Sağlam bir dil yapısına sahip olun Karaer, şiirde bütünlük fikrine ve ahenge dikkat etmiştir.
Hemen her şiirinde dil-şekil|-vezin-ahenk endişesini duyan şair, konuya da önem vermiştir.
Milli veznimiz heceyi kâh eski şekiller, kâh yeni şekiller içinde vermeye çalışırken, serbest vezinle de başarıya ulaşmıştır.

İkinci Yeni Şiiri ve Temsilcileri

Aklın mantıksal işleyişine sırt çevirdiler, gerçeküstücülüğü daha bilinçli benimsediler.
Anlama değil imgeye kapılarını sonuna kadar açtılar.
Konuşma diline uzak kaldılar, edebi sanatlara özgürlük tanıdılar.
I. Yeni’nin tam tersi noktadan yola çıkarak halk kültüründen uzaklaştılar.
Anlamı karartan ve gizleyen bir tavır takındılar. Sözcüklerin çağrışımlarla derinleşen ve çoğalan değerine önem verdiler.
Folklorik malzemenin şairin kişiliğini ezeceğini savunduklarından “Folklor şiire düşman” sloganını geliştirdiler.
Kentli küçük insan tipinin çizilmesine ve bu tipin “Süleyman Efendi” tiplemesinde olduğu gibi idolleştirilmesine son verdiler.
Duyguya ve çağrışıma dayanarak şiirin içsel zenginliğini daima yeni yorumlara açık bıraktılar.
Garip şiiri yoksul çoğunluğun yaşama koşullarını ve zevk anlayışını dikkate alırken, İkinci Yeniciler, daha çok aydın kesimin ve elit tabakanın zevkine hitap ettiler.
Şiiri, diğer sanatlarla yakın ilişkiye soktular.
Şiiri aklın, ahlaki endişelerin, yasaların ve alışılmış her türlü sınırlayıcı, baskıcı düzeneklerin dışına çıkarmak istediler.
Biçimin içerikten önce geldiğini savunan İkinci Yeniciler, siyaset dışı kalmaya özen gösterdiler.

CEMAL SÜREYA (1931 – 1990)

Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimi ile duyarlı, çarpıcı, yoğun, diri imgeleriyle İkinci Yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir.
Eserleri:
Şiir: Üvercinka, Göçebe, Sevda Sözleri

TURGUT UYAR (1927 – 1985)

Kaynak dergisinin bir şiir yarışmasında Arz-ı Hal şiiri ikincilik kazanınca Nurullah Ataç’ın güvendiği şairler arasına girdi.
İkinci Yeni Şiir akımının önde gelen şairlerindendir.
Eserleri:
Şiir: Arz-ı Hal, Türkiyem, Dünyanın En Güzel Arabistanı

SEZAİ KARAKOÇ (1933 – …)

Şiir üslubu bakımından, az çok İkinci Yeni’ye yakın sayılsa da, şiirinde işlediği temalar, inandığı değerler bakımından şiirimizde yeni ve değişik bir sestir.
Mona Rosa” şiiriyle sevilmiştir.
Eserleri:
Şiir: Körfez, Şahdamar, Ateş Dansı, Mona Rosa

 EDİP CANSEVER (1928 – 1986)

İkinci Yeni akımının özgün örneklerini verdi.
Şirinde zamanla sevinç yerini bunalıma, toplumsal dengesizlikleri eleştirme kaygısı yerini yıkıcı bir umutsuzluğa bıraktı. “Dize işlevini yitirdi” gerekçesiyle yeni arayışlara yöneldi.
İkinci Yeni içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmadı. Kapalı, anlaşılması güç, yine de anlamdan ayrılmayan bir şiire yöneldi. Çok farklı imgeler kullanırken bile düşünce ögesini göz ardı etmedi.
Eserleri:
Şiir: İkindi Üstü, Yerçekimli Karanfil, Tragedyalar

ECE AYHAN (1931 – 2002)

Kendine özgü çağrışımlar ve göndermelerle örülü şiirleriyle hem Türk şiirinde hem de İkinci Yeni’nin içinde farklı bir kanal açtı. Şiirinin kilit noktası dildir.
Eserleri:
Şiir: Ortadokslular, Sivil Şiirler, Son Şiirler

İLHAN BERK (1918 – 2008)

Doğu şiirinin klasik kalıplarını denedi, beyit ve türkü biçimlerinden yararlandı.
Araştırmacı kişiliği, özgün duyarlılıkları ve buluşlarıyla 20. Yüzyıl Türk şiirinin en önemli isimleri arasındadır.
Eserleri:
Şiir: İstanbul, Günaydın Yeryüzü, Pera

ÜLKÜ TAMER (1937 – …)

İlk şiir kitabı “Soğuk Otların Altında” ile başlayarak İkinci Yeni duyarlılığını yansıtan soyutlamalara yönelik, yoğun ve özgün bir imge anlayışı geliştirdi.
Yalın bir dil kullandığı şiirlerinde giderek toplumsal kaygılar ve düşünce ögeleri ağırlık kazandı.
Eserleri:
Şiir: Gök Onları Yanıltmaz, Sıragöller, Seçme Şiirler

İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiir (1960-1980) ve Temsilcileri

İkinci Yeni şiirinin aksine “umut ve yarına inanç, direnme ve isyan” konuları şiire hâkimdir.
Şairler kendilerini toplumun sözcüsü olarak görmüşlerdir.
İkinci Yeni Şiiri’nin aksine açık anlatım tercih edilmiştir.
Şiirde şekil unsurlarından çok içeriği, anlamı önemsemişlerdir.
Sosyal temaları daha etkileyici hale getirmek için “slogan” üslubundan yararlanılmıştır.
Şiir, toplum bilincini uyaran ve toplumu dönüştüren bireysel bilincin sesidir.
Şiir, sosyal ve politik sorunlar karşısında bireyin eleştirel duruşunu ve özgürlük arayışını yansıtmalıdır.
Toplumcu Şiiri savunan şairlerde; 1940 toplumcuları ve Nazım Hikmet, Namık Kemal, Tevfik Fikret ve Mehmet Akif gibi şairler arasında şiire toplumsal bir görev yükleme bakımından bir ortaklık söz konusudur.

ATAOL BEHRAMOĞLU (1942 – …)

İsmet Özel’le “Halkın Dostları”, Nihat Behram’la “Militan” dergilerini çıkarmış ve bu dergilerin yöneticiliğini yapmıştır.
İkinci Yeni etkisini taşıyan ilk dönem şiirlerinden sonra, 1970’li yıllarda işçi sınıfının, siyasal mücadele içerisinde bulunan insanların sıkıntılarını, duygularını ve umutlarını anlatmıştır.
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var” şiiriyle geniş kesimler tarafından sevilmiştir.
Şiirlerini günlük konuşma diliyle, yalın ve açık bir anlatımla yazmıştır.
Eserleri:
Şiir: Bir Ermeni General, Bir Gün Mutlaka, Yolculuk Özlem Cesaret ve Kavga Şiirleri, Kuşatmada, Mustafa Suphi Destanı, Dörtlükler, Ne Yağmur… Ne Şiirler…

İSMET ÖZEL (1944 – …)

İkinci Yeni esintisiyle başlayan şiir serüveninde, 1960 ve1970’li yıllarda, toplumcu şiirin unutulmaz şiirlerini yazmıştır.
Modern şiirin İkinci Yeni ile elde ettiği kazanımlara yeni bir açılım getirmiştir.
1974’ten sonra İslami, mistik bir yöneliş içinde olmuştur.
Eserleri:
Şiir: Geceleyin Bir Koşu, Evet İsyan, Cinayetler Kitabı, Cellâdıma Gülümserken, Erbain

SÜREYYA BERFE (1943 – …)

İlk şiirlerinde İkinci Yeni akımının izleri görülür.
1966’dan sonra halk geleneğinden beslenen yeni bir şiir dili kurmanın olanaklarını aramış, toplumsal ve halkçı bir yönelim gösteren şiirler yazmıştır.
Eserleri:
Şiir: Gün Ola, Savrulan, Hayat ile Şiir, Ufkun Dışında, Ruhumun, Nabiga

KEMAL ÖZER (1935 – 2009)

İlk dönemlerinde İkinci Yeni Hareketi içinde yer aldı.
Bunu, ilk üç şiir kitabına yansıttı. Daha sonra “toplumcu gerçekçi” diye nitelenen bir tarza yöneldi.
Eleştirmenlere göre, bu dönemde, gündemdeki toplumsal ve siyasal olayların yanı sıra söz konusu olaylar karşısında insanların duygu, düşünce ve tepkilerine tanıklık etti.
Eserleri:
Şiir: Gül Yordamı, Ölü Bir Yaz, Tutsak Kan, Kavganın Yüreği, Yaşadığımız Günlerin Şiirleri, Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya, Geceye Karşı Söylenmiştir, Kimlikleriniz Lütfen, Araya Giren Görüntüler, Sınırlamıyor Beni Sevda, İnsan Yüzünün Tarihinden Bir Cümle, Bir Adı Gurbet Oğulları, Öldürülen Analar, Onların Sesleriyle Bir Kez Daha, Sevdalı Buluşma

REFİK DURBAŞ (1944 – …)

Şiire İkinci Yeni’nin etkisinde başladı.
Sonraki şiirlerini halk dilinden ve klasik şiirden gelen unsurlarla zenginleştirmiştir.
Şiirlerinde Marksist ideoloji ve bu yolda verilen mücadeleyi anlatır.
Eserleri:
Şiir: Kuş Tufanı, Geçti mi Geçen Günler, Menzil, Çırak Aranıyor, Çaylar Şirketten, Nereye Uçar Gökyüzü, Bir Umuttan Bir Sevinçten, Adresi Uçurum, Tilki Tilki Saat Kaç, İstanbul Hatırası, İki Sevda Arasında Karasevda

NİHAT BEHRAM (1946-…)

Ağabeyi Ataol Behramoğlu ile “Militan” dergisini kurmuş ve yönetmiştir.
12 Eylül Döneminde Bakanlar Kurulu kararıyla T.C. vatandaşlığından çıkarılmıştır.
Şiirlerinde doğanın yeri ve sözcük dağarcığının zenginliği dikkat çekicidir.
Eserleri:
Şiir: Hayatımız Üstüne Şiirler, Fırtınayla Borayla Denenmiş Arkadaşlıklar, Dövüşe Dövüşe Yürünecek, Hayatı Tutuşturan Acılar
Anı: Darağacında Üç Fidan , Ser Verip Sır Vermeyen Bir Yiğit, Yılmaz Güney’le Yasaklı Yıllar

1980 Sonrası Şiiri ve Temsilcileri

1980 sonrasında yazılan şiir, bazı edebiyat çevrelerinde kayıp dönem olarak adlandırılmaktadır. 2000’li yıllara değin süren sessizlik ve şiirdeki hareketsizlik, birçok kesimi bu dönem edebiyatını yok saymaya itmiştir.

1980 sonrası şairleri; şiirde geleneksel birikimin önemini vurgulamışlar ve Halk, Divan, İkinci Yeni ve saf şiir gibi ay-rımlara girmeden en yeniden en eskiye kadar Türk şairlerini dikkatle okumayı savunmuşlardır

Kapalı bir şiirdir.
İmgelere dayanır.
Gelenekten etkilenmiştir.
İdeolojiden uzak bir şiir anlayışıdır.
Şiirin anlatımı süslü ve sanatlıdır.
Bu dönem şairleri birlikte dergiler çıkarmışlardır.
1980 şairleri için ortak bir anlayıştan çok, grupların ve kişilerin ayrı ayrı şiir anlayışlarından söz edilebilir.
Yazko Edebiyat, Üç Çiçek, Şiiratı ve Sombahar gibi dergiler bu dönemde etkilidir.
İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiirde olduğu gibi ideolojiyi şiirlerinde öncelikli bir öge olarak görmemişlerdir.
Düz yazıya yaklaşan bir üslupla, anlatmaya imkân veren temaları da şiirlerinde işlemişlerdir.
İmge anlayışlarında uzak çağrışımlara önem vermeleri bakımından İkinci Yeni’yle yakınlıkları vardır.

HAYDAR ERGÜLEN (1956 – …)

Üç Çiçek dergisini çıkarmış, Şiiratı dergisinde emeği geçmiştir.
Aşk, kardeşlik, yaşantılar, çocukluk gibi konuları çoğunlukla imgeli ve mecazlı bir dille işlemiştir.
Alevi-Bektaşi şiir geleneğiyle birlikte Cemal Süreya ve Behçet Necatigil ile yakınlıklar kurmuştur.
Eserleri:
Şiir: Karşılığını Bulamamış Sorular, Sokak Prensesi, Kabareden Emekli Bir Kızkardeş, 40 Şiir Ve Bir.

HÜSEYİN ATLANSOY (1962 – …)

Mistik metafizikçi yönü ağır basan bir şairdir.
Metropol hayatını ve ilişkilerdeki hızlı değişimi, konuşma dilinin imkânlarından yararlanarak ironik bir biçimde işlemiştir.
Eserleri:
Şiir: İntihar İlacı, Balkon Çıkmazında Efendilik Tarihi, Şehir Konuşmaları, İlk Sözler, Su Burcu.

Cumhuriyet Dönemi Halk Şiiri ve Temsilcileri

Cumhuriyet’le birlikte halk kültürüne büyük önem verilmiş, halk müziği ve dili araştırmaları bilimsel bir kimlik kazanmıştır. Cumhuriyet döneminde de halkın duygu ve düşüncelerinin her zaman tercümanı olan halk şiiri örnekleri verilmiştir.

Halk şairleri eski geleneğe bağlı olarak usta-çırak ilişkisi içinde yetişmeye devam etmişlerdir.
Genel olarak saz eşliğinde ve belli bir ezgi ile şiir söyleme geleneğinin takipçisidirler.
Saz çalma geleneğine uymayıp sadece şiir yazan şairler de vardır. (Abdurrahim Karakoç gibi)
Bu dönem halk şairleri, şiirlerinde geleneksel konuların yanında güncel konuları da işlemişlerdir.
19. yüzyıl halk şiirine göre Cumhuriyet dönemi halk şiirleri daha sade bir dille söylenmiştir.
20. yüzyıl Türk halk şiirinde Divan şiiri etkisi ve Arapça-Farsça sözcüklerin kullanımı oldukça azalmıştır.

ÂŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU (1894 – 1973)

Sivas’ın Şarkışla ilçesinde doğan şair, gözlerini yedi yaşında kaybetmiş ve öğrenim görememiştir.
Şiirlerinde vatan, toprak sevgisi ve aşkı gibi temaları ustaca işlemiştir.
Ahmet Kutsi Tecer tarafından keşfedilmiş, şiirlerini hece ölçüsüyle söylemiştir
Pek çok şiiri bestelenmiş, sadece türkü formunda değil pop müzik tarzında da söylenmiş ve geniş halk kitlelerine ulaşmıştır.
Kara Toprak”, “Uzun İnce Bir Yoldayım” gibi şiirleriyle oldukça sevilmiştir.
Eseri:
Şiir: Dostlar Beni Hatırlasın

ABDURRAHİM KARAKOÇ (1932 – 2012)

Türk edebiyatında iz bırakmış şairlere ulaşmak için tıklayın…
Saz çalmamakla birlikte halk şiiri gelenekleri doğrultusunda eserlerini kaleme almıştır.
Politik taşlamalarıyla tanınan şair, “Mihriban” adlı şiiri oldukça beğenilmiş ve türk haline getirilmiştir.
Eserleri:
Şiir: Hasan’a Mektuplar, Haber Bülteni, Kan Yazısı, Vur Emri, Beşinci Mevsim

ÂŞIK MAHSUNİ ŞERİF (1940 – 2002)

Halkın sıkıntılarını toplumcu bir bakış açısıyla anlatmış, güncel siyaseti konu alan politik şiirler ve taşlamalar yazmıştır.
Şiirlerini saz eşliğinde söylemiştir.
Asıl adı Şerif Cırık’tır.
Eserleri:
Şiir: İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım, Bu Mezarda Bir Garip Var, Dom Dom Kurşunu, Yuh Yuh, Bizden Geriler

ÂŞIK MURAT ÇOBANOĞLU (1940 – 2005)

Âşıklık geleneğinin bir parçası olan türkülü hikayeler anlatma konusunda oldukça başarılıdır.
Kendi türkülerinin yanında usta malı türküleri de genç kuşaklara aktararak halk edebiyatı kültürüne katkıda bulunmuştur.
Kars’ta uzun yıllar sürdürdüğü âşık kahvesi işletmeciliği ile sanatkarları ve dinleyicileri buluşturmuştur.
Bir rüyasında bade içerek saz çalmaya ve şiir söylemeye başlamıştır.
Eserleri:
Şiir: Cumhuriyet Destanı, Öğretmen, Dertli Bülbül, Neyine Güvenemem Yalan Dünyanın, Yaradan

ÂŞIK ŞEREF TAŞLIOVA (1938 – …)

Günümüz saz şiirinin önde gelen temsilcilerindendir.
Şiirlerinde aşk, hasret, tabiat ve sosyal konuları işlemiştir.
Kars’ın Çıldır ilçesinde doğmuştur.
Eserleri:
Şiir: Ben Bir Şeyda Bülbül, Güzel Görünür, Gönül Bahçesi

ÂŞIK FEYMANİ (1942 – …)

Şiirlerinde tasavvufi deyişlere yer veren şair, atışma alanında büyük başarı göstermiştir.
Çukurovalı âşıklar arasında büyük saygınlığı vardır.
Önceleri “Çoban Osman” mahlası ile şiirler söylemiş; ancak daha rüyasında söylenen “Feymani” mahlası ile şiirler söylemiştir.
Eserleri:
Şiir: Ahu Gözlüm, Barışmam, Anadolum, Mevlana, Elveda, Bugün Bayramdır

Cumhuriyet Döneminde Olay Çevresinde Oluşan Edebi Metinler
 Anlatmaya Bağlı Metinler

Bu dönemde roman ve hikaye cumhuriyet düşüncesi etrafında biçimlenmiştir.
O dönemdeki sosyal ve siyasi ortamı yansıtır.
Tenkitçi bakış bu dönemde de devam eder.
Değişimin ikilemi eserlerde işlenmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında milli mücadele ve Cumhuriyet işlenen ilk temalardır.
İlk romanlarla birlikte İstanbul dışına çıkış başlamış Anadolu, Anadolu İnsanı, Anadolu’ya giden aydınlar, köylüler ve savaş bölgeleri ile konuları oluşturur.
İnkılaplar ve milli mücadele, İstanbul’dan Anadolu’nun nasıl görüldüğü anlatılır.
Bu dönemde kazanılan savaşlarda birlikte yeni umutlar tabiat, yoksul insanlar, cehaletle savaş hedefler arasındadır.
Aşk romanları ahlahsal çöküntüler ve İstanbul yine işlenmiştir.
İşçi ve işveren sorunları işlenmiştir.
Psikolojik eserler, bireyin iç dünyası işlenmiştir.
Milli edebiyat zevk ve anlayışına uygun olay hikâyeleri görülür. Aynı zamanda da durum hikâyeleri de vardır. Son zamanlarda modern hikâye de ortaya çıkmıştır.
Maziye özlem, 1940 sonrası romanlarda görülür.
Demokratikleşme, siyasi partiler, ihtilal vs gibi siyasi görüşe göre de romanlar yazılmıştır.
İhmal edilmiş olan köy ve köy yaşamı ideolojik bakış açısıyla işlenmiştir.
Anadolu’dan büyük kentlere göç, gecekondu yaşamı, göçün ortaya çıkardığı sorunlar, işçi ve işveren gibi konular 1950’lerden sonra yazılmaya başlamıştır.
Tarihi romanlar yeni bakış açısıyla yazılmıştır.
Kadın konusu kadın sanatçılarımızla birlikte işlenmeye başlamıştır.
1960’tan sonra Almanya’ya göç ve gurbetçi insanları anlatan eserler ortaya çıkmıştır.
Dini romanlarda bu dönemlerde yazılmaya başlanmıştır.
1980’den sonra yeni temalarda yazılmaya başlanmıştır.
Eski İstanbul’a özlem işlenmiştir.
Postmordenizm ve modernizm son yıllarda ortaya çıkan yeni konulardır.
Dört başlık altında incelenir.Bunlar özelikleriyle aşağıdaki gibidir.

Milli Edebiyat Zevk ve Anlayışını Sürdüren Eserler

Milli edebiyatın bir devamı olarak nitelendirebileceğimiz bu anlayışta Anadolu, milli değerler, Kurtuluş Savaşı, toplumsal değişim gibi konular işlenmiştir.
Türk mitolojisinden ve destanlarından etkilenen yazarlar eserlerinde bunun izlerini ortaya koyarlar.

MİTHAT CEMAL KUNTAY

II. Meşrutiyetin ilanından sonra yayımladığı kahramanlık, yurtseverlik, tarihe bağlılık gibi duyguları dile getirmiştir.
Atatürk 30 Ağustos Zaferi’nden önce bir şiirinden bir bölümü okuyunca ünü daha da artmıştır.
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/ Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” dizeleri dikkat çekicidir.
Şiir: Türk’ün Şehnamesinden
Roman: Üç İstanbul Biyografi: Sarıklı İhtilalcı Ali Süavi

HALİKARNAS BALIKÇISI

Konularını deniz ve deniz insanlarının oluşturduğu hikaye ve romanlarıyla tanınmıştır.
Gemiciler, balıkçılar, dalgıçlar gibi yaşamını denize bağlamış kişileri anlatmıştır.
Eserlerinde özellikle Ege ve Akdeniz’i işlemiştir.Eski Yuna kültürünün Anadolu’da ve Ege kıyılarında doğduğunu düşünerek bu kültürün kendi kültürümüz olarak benimsenmesini savunmuş ve bunu için Mavi Hümanizma diye bir hareket başlatmıştır.
Eserleri: Ege Kıyıları, Aganta- Burina- Burinata, Merhaba Akdeniz, Turgut Reis, Mavi Sürgün (Deneme), Anadolu’nun Sesi, Hey Koca Yurt, Deniz Gurbetçileri…

MEMDUH ŞEVKET ESENDAL (1883-1952)

Öykücülüğe ilk başladığında Ömer Seyfettin’in izinden gitmiştir. Daha sonraları ise Çehov tarzının en önemli ismi olmuştur.
Her gün gördüğümüz ancak önemsemediğimiz kişileri hikâyelerinde işlemiştir.
Kahramanlarını daha çok İstanbul Aksaray’daki orta tabakadan seçilmiştir.
Hikâyelerinin konusunu genellikle gündelik hayattan seçer. Toplumun aksayan yanlarını, insanların sorunlarını, psikolojik sorunlarına, ruhsal durumlara değinmiştir.
Günlük konuşmaları içtenlikle yansıtmıştır. Dili sade, temiz ve pürüzsüzdür.
Hikâyelerinde olağanüstü varlıklar ve olaylar yoktur. Öykülerinde derin bir insan sevgisi vardır.
 Eserleri: Ayaşlı ve Kiracıları ( roman), Vassaf Bey, Miras, Otlakçı, Mendil Altında, Veysel Çavuş, Bir Kucak Çiçek, Hava Parası, Kelepir, Gödeli Mehmet

AKA GÜNDÜZ

Sade dil görüşüne bağlı olup Milli Edebiyat akımı içinde yer almıştır. Milli mücadele, Atatürk gibi konuları da işlemiştir.
Eserlerinde millet sevgisinin neticesi olarak geniş halk zümreleri ile bunların ızdırabları işlenmiştir. Cümleleri ateşli ve kısadır. Eserleri hayat tecrübesini verir. Yetmişe yakın eseri vardır.
Hikaye: Türk Kalbi, Türk’ün Kitabı, Kurbağacık
Roman: Dikmen Yıldızı, Odun Kokusu, Tank-Tango, Hayattan Hikayeler, İki Süngü Arasında, Yaldız, Çapkın Kız , Aysel, Ben Öldürmedim, Onların Romanı, Kokain, Üvey Ana,Üç Kızın Hikayesi, Aşkın Temizi, Çapraz Delikanlı, Zekeriya Sofrası, Mezar Kazıcılar, Giderayak, Yayla Kızı, Bebek, Bir Şoförün Gizli Defteri, Eğer Aşk, Sansaros, Bir Kızın Masalı

Toplumcu Gerçekçi Eserler

Toplumdaki sorunları dile getirmişlerdir.
İşçi, köylü, kasabalı ve varoşlarda yaşayanlarla ilgili sınıfsal çatışmaları merkeze almışlardır.
Hikayeyi toplumdaki sorunları dile getirmek ve toplumu yönlendirmek için bir araç olarak görmüşlerdir.

SADRİ ERTEM (1900 – 1943)
1930’Iu yıllarda, konularını köylünün, işçinin, orta sınıfın sıkıntılarından alan romanlar yazmıştır.
Sanatsal üsluba karakter ve duygu tahlillerine önem vermemiştir. Yani estetiği düşünmemiş; sadece ekonomik, sosyolojik, sınıfsal gerçekleri anlatmaya çalışmıştır.
Eserleri:
Roman: Çıkrıklar Durunca, Bir Varmış Bir Yokmuş, Düşkünler, Yol Arkadaşları
Hikâye: Silindir Şapka Giyen Köylü, Bacayı indir Bacayı Kaldır, Korku, Bay Virgül, Bir Şehrin Ruhu

SABAHATTİN ALİ (1907 – 1948)

Toplumcu gerçekçi bir sanatçıdır.
Şiirler, hikâyeler, romanlar yazmış, çeviriler yapmıştır. Sabahattin Ali, 1930’lu yıllarda öyküye gerçekçi ve yeni bir soluk getirmiştir.
Öykülerinde, tanımlamakta güçlük çektiğimiz kimi duyguları ustalıkla anlatmıştır.
İnsanın zavallılığını ve gücünü aynı sarsılmaz üslupla, zaman zaman masalsı ve destansı bir biçimde yansıtmayı başarmıştır.
Şiirlerini halk şiirinden esinlenerek yazmıştır. Romanlarında da insanın ruhuna ayna tutmuş ve gerçeğe bu aynadan bakmış, okurların gerçekliği daha derinden algılamasını sağlamıştır.
Markopaşa adlı mizahi dergiyi çıkaranlar arasında (Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’la birlikte) yer almış, bu dergide başyazılar yayımlamıştır.
Eserleri:
Öykü: Değirmen, Kağnı, Ses, Yeni Dünya, Sırça Köşk
Şiir: Dağlar ve Rüzgâr
Roman: Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna

KEMAL TAHİR (1910 -1973)

Toplumcu gerçekçi bir romancıdır.
Hapishane yaşamını, Kurtuluş Savaşı’nı, tarihi, köy yaşamını ve eşkıya hikâyelerini konu edindiği romanlarıyla tanınmıştır.
Tasvire önem veren yazarın eserlerinde anlaşılır bir dili ve yalın bir anlatımı vardır.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu anlattığı, Osmanlı toplumunun gelişim sürecinin Batı’dan farklı olduğunu ileri sürdüğü tezli romanı “Devlet Ana” romanıyla ve Kurtuluş Savaşı yıllarını konu edindiği “Yorgun Savaşçı” romanlarıyla tanınmıştır. “Yol Ayrımı” romanında da Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki çok partili hayata geçiş denemesini anlatmıştır. Bu romanları aynı zamanda tarihi roman türündedir.
Ekonomik kaygıyla polisiye roman türünün önemli eseri olan Mayk Hammer’ın yerli versiyonlarını yazmıştır.
Eserleri:
Roman: Devlet Ana, Yorgun Savaşçı, Esir Şehrin İnsanları, Rahmet Yolları Kesti, Esir Şehrin Mahpusu, Bozkırdaki Çekirdek, Kurt Kanunu, Yol Ayrımı

AZİZ NESİN (1916 -1995)

Toplumcu gerçekçi bir yazardır.
Markopaşa” adlı mizahi hiciv dergisini çıkaranlar arasındadır.
Dünyaca tanınmış mizahi öykü yazarıdır.
Eserleri:
Roman: Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Zübük
Öykü: Toros Canavarı, Damda Deli Var, Fil Hamdi, Sizin Memlekette Eşek Yok Mu?

ORHAN KEMAL (1914 -1973)

Toplumcu gerçekçi bir yazardır.
Gerçek adı “Mehmet Raşit Öğütçü” olan yazar daha çok öyküleriyle tanınır.
Öyküleri dışında oyun, roman ve senaryolar da yazmıştır.
Öykü ve roman kişilerini, günlük konuşma diliyle ve yerel sözcüklerle konuşturmadaki ustalığı dikkat çekmiştir.
Çukurova’nın sanayileşmesini ve işçi sorunlarını, tarımın makineleşmesi ve ırgatların sıkıntılarını, mahpusları, bekçileri gardiyanları… konu edinmiştir.
Eserleri:
Öykü: Ekmek Kavgası, 72. Koğuş, Önce Ekmek, Mahalle Kavgası
Roman: Baba Evi, Murtaza, Cemile, Bereketli Topraklar Üzerinde, Hanımın Çiftliği, Avare Yıllar, Gurbet Kuşları

YAŞAR KEMAL (1923 – )

Toplumcu gerçekçi bir yazardır.
Asıl adı Kemal Sadık Göğçeli’dir.
Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan, Anadolu insanının ekonomik ve toplumsal sorunlarını dile getirdiği röportajları ile tanınmaya başlamıştır.
1953-54’te Cumhuriyet’te tefrika edilen ilk romanı “İnce Memed” büyük ilgi uyandırmıştır. Türkiye’de tarımdan sanayileşmeye geçiş evresi olarak nitelenebilecek 1950’li yıllarda, Çukurova’nın geniş biçimde makineleşmeye açılması ve verimli topraklar üzerindeki ağalar arası rant savaşının kızışması, bunun yoksul Çukurova köylüsü üzerindeki sonuçları Yaşar Kemal’in romanlarının ilk evresinin ana temasını oluşturmuştur.
Ağa baskısı karşısında dağa çıkan eşkıya “İnce Memed“le yazar, bir destan kahramanını anlatırken aynı zamanda toplumsal yapıdaki aksaklıkların da eleştirisini yapar.
Teneke“, Çukurova yöresindeki çeltik ağalarına karşı mücadele eden ve köylünün yanında yer alan genç ve idealist bir kaymakamın trajik öyküsünü işler, “aydının mücadele gücü”nü dile getirir. Daha sonra bu romanı iki perdelik oyun biçiminde sahneye uyarlamıştır.
Halk öykücülüğünden yola çıkarak, sözlü gelenekte yaşayan Köroğlu, Karacaoğlan, Alageyik öykülerini “Üç Anadolu Efsanesi” adıyla yeniden kaleme almıştır.
Yaşar Kemal 70’li yılların ortalarından itibaren yazarlığında yeni bir yönelimin ürünleri olarak nitelenebilecek ürünler vermeye başlar. “AI Gözüm Seyreyle Salih“, “Kuşlar da Gitti” ve “Deniz Küstü” romanlarında yazar ilk kez Çukurova dışına çıkarak kenti ve deniz insanını konu edinmiştir.
Anadolu insanının sözlü anlatım geleneğinin ürünleri olan destanlardan, ağıtlardan, halk öykülerinden, masallardan, türkülerden ve çağdaş roman tekniklerinden yararlanarak vardığı birleşim ve üslup onu her bakımdan özgün bir çağdaş sanatçı kimliğine ulaştırmıştır.
Kurduğu imge ve mit dünyası, benzetmeler, betimlemeler, doğanın tüm yönleriyle anlatımı, kullandığı dil, yerel sözcükler ve deyimler, atasözleri, yakarışlar, sövgüler onun anlatımını canlı ve etkileyici kılmıştır.
Anlatımındaki özgünlük “düşle gerçeği, doğayla insanı iç içe” vermedeki başarısından kaynaklanmaktadır.
Şiirsel üslubu ve olağanüstü düş gücüyle, modern romanla epik anlatım biçimlerini başarıyla bağdaştırması onu özgün ve güçlü kılmıştır.
Eserlerinde kullandığı bölgesel sözler ve deyimlerle ilgili Ali Püsküllüoğlu tarafından Yaşar Kemal Sözlüğü adlı bir kitap yayımlanmıştır.
Eserleri:
Roman: İnce Memed, Teneke, “Dağın Öteki Yüzü” üçlemesi (“Orta Direk”, “Yer Demir Gök Bakır”, “Ölmez Otu”), “Akçasazın Ağaları” dizisi (“Demirciler Çarşısı Cinayeti”, “Yusufçuk Yusuf”), “Hüyükteki Nar Ağacı”, “Kimsecik” üçlemesi (“Yağmurcuk Kuşu”, “Kale Kapısı”, “Kanın Sesi”), Ağrıdağı Efsanesi, Binboğalar Efsanesi, Çakırcalı Efe, Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca, AI Gözüm Seyreyle Salih, Kuşlar da Gitti, Deniz Küstü, “Bir Ada Hikâyesi” üçlemesi (“Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana”, Karıncanın Su içtiği”, “Tanyeri Horozları”)
Hikâye: Sarı Sıcak
Derleme: Ağıtlar, Üç Anadolu Efsanesi (Derleme – Özgün Anlatı)
Röportaj: Bu Diyar Baştan Başa, Allah’ın Askerleri (Röportaj-Öykü)
Deneme – Fıkra: Taş Çatlasa
Folklor Denemeleri: Sarı Defterdekiler
Antoloji: Gökyüzü Hep Mavi Kaldı (Sabahattin Eyüboğlu’yla birlikte yazmıştır.)
Konuşma ve Yazıları: Ağacın Çürüğü, Zulmün Artsın, Baldaki Tuz, Ustadır Arı

NECATİ CUMALI (1921 – 2001)

Şiir, hikâye, roman ve tiyatro türlerinde eserler vermiştir.
Gözlemlerinden yola çıkarak toplumsal sorunları ele almıştır.
Ege bölgesinin kırsal insanının yaşantısını anlatmıştır.
Sinemaya da uyarlanmış olan “Susuz Yaz” adlı eserini hem tiyatro hem de hikâye biçiminde kaleme almıştır.
Eserleri:
Şiir: Kızılçullu Yolu, Harbe Gidenin Şarkıları
Roman: Tütün Zamanı (Zeliş), Yağmurlar ve Topraklar, Viran Dağlar
Hikâye: Ay Büyürken Uyuyamam, Dila Hanım
Tiyatro: Susuz Yaz, Nalınlar, Boş Beşik, Ezik Otlar, Yeni Çıkan Şarkılar ya da Juliet

SAMİM KOCAGÖZ ( 1916 -1993)

Toplumcu gerçekçi sanat anlayışı doğrultusunda ürünler vermiştir.
Hikâyelerin konularını yaşadığı Söke çevresinden ve Menderes vadisinin toprak sorunlarından almış, alışılmış teknik ve anlatıma bağlı kalarak sınıfsal çelişkileri, ekonomik nedenlerle değişen düzen ve dünya görüşlerini incelemiştir.
Eserleri:
Roman: İkinci Dünya, Bir Şehrin İki Kapısı, Yılan Hikâyesi, Onbinlerin Dönüşü, Kalpaklılar, Doludizgin, Bir Karış Toprak, Bir Çift Öküz, İzmir’in içinde, Tartışma, Mor Ötesi, Eski Toprak
Hikâye: Telli Kavak, Sığınak, Sam Amca, Cihan Şoförü, Ahmet’in Kuzuları, Yolun Üstündeki Kaya, Yağmurdaki Kız, Alandaki Delikanlı, Gecenin Soluğu

Bireyin İç Dünyasını Esas Alan Eserler

Bu setteki terimler
Bireyin İç dünyasını, psikolojisini, ruhsal durumunu anlatır.
Eserlerde özellikle iç konuşma, bilinç akımı gibi teknikler kullanılır.
Çehov tarzı durum hikayeleri yazılmıştır.
Dil ve anlatım bakımından seçkinci, mükemmeliyetçi bir anlayış hâkimdir.

1. PEYAMİ SAFA (1889 – 1961)
 Psikolojik roman türünün usta ismidir.
 Roman tekniği oldukça gelişmiştir.
 Batılı olamayan ama Doğulu da kalamamış Türk toplu-munu konu edinmiştir; bu konu Fatih – Harbiye romanın-da daha da öne çıkar.
 Dokuzuncu Hariciye Koğuşu hasta bir gencin psikolojisi-ni anlattığı, yazarın otobiyografik romanıdır.
 Olaylardan çok psikolojik tahlillere önem vermiştir.
 Ekonomik nedenlerle Server Bedii takma adıyla Cingöz Recai adlı polisiye romanlar yazmıştır.
 “Kültür Haftası” adlı bir dergi çıkarmıştır.
Eserleri:
Roman: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, Bir Tereddüdün Romanı, Sözde Kızlar, Fatih-Harbiye, Yalnızız, Mahşer
Deneme: Eğitim – Gençlik – Üniversite
Makale: Sanat, Edebiyat, Tenkit
2. TARIK BUĞRA (1918 – 1994)
 Öykü, roman, deneme ve tiyatrolarıyla tanınır.
 Öykü ve romanlarında Türk toplumunun tarihine yönel-miştir.
 Psikolojik ögelere yer vermiştir.
 Maupassant tarzı hikâyeye uygun hikâyeler yazmıştır.
 Kurtuluş Savaşı yıllarını anlattığı Küçük Ağa ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu anlattığı “Osmancık” romanlarıyla tanınır.
Eserleri:
Roman: Küçük Ağa, Küçük Ağa Ankara’da, Osmancık, Fira-vun İmanı, İbişin Rüyası
Öykü: Yarın Diye Bir Şey Yoktur, Siyah Kehribar, Oğlumuz
3. MUSTAFA KUTLU (1947 -)
 Bireyin iç dünyasını esas alan bir hikâyecidir.
 Dergâh dergisini çıkarmaktadır.
 İlk dönemlerinde Sait Faik ve Sabahattin Ali etkisinde hikâyeler yazmıştır. Bir dönem “sosyal değişim” konulu
12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERS NOTLARI – www.edebiyatogretmeni.org
www.edebiyatogretmeni.org Türk Edebiyatı – Dil ve Anlatım Dersleri Kaynak Sitesi Sayfa 14
hikâye kitapları yazdıktan sonra bireylerin içlerinde olup bitenlerin aksettirildiği, çocukluk, aşk, çevre, köy varoş hayatı… gibi konuları daha çok nostaljik bir tarzla işlediği uzun hikayeler yazmıştır.
Eserleri:
Hikâye: Ortadaki Adam, Gönül İşi, Yokuşa Akan Sular, Yok-sulluk içimizde, Ya Tahammül Ya Sefer, Bu Böyledir, Sır, Arka Kapak Yazıları, Hüzün ve Tesadüf, Uzun Hikâye, Mavi Kuş
Deneme: Şehir Mektupları
4. SELİM İLERİ (1949 – )
 On dokuz yaşındayken yayımlanan “Cumartesi Yalnızlı-ğı” adlı ilk öykü kitabıyla dikkatleri çekmiştir.
 Bireyin zengin iç dünyasını yansıtmaya öncelik veren öyküler yazmıştır.
 Eserlerinde modernist ögelere yer vermiştir.
 Romanlarında bireyler arasındaki iletişimsizliği, yakın tarihte yaşamış bazı tanınmış kişilerin yaşamlarını vb. iş-lemiştir.
 Deneme, inceleme, anı, senaryo, tiyatro, antoloji vb. alanlarda eserleri de vardır.
Eserleri:
Hikâye: Cumartesi Yalnızlığı, Pastırma Yazı, Dostlukların Son Günü, Eski Defterlerde Solmuş Çiçekler, Son Yaz Ak-şamları, Bir Denizin Eteklerinde
Roman: Destan Gönüller, Her Gece Bodrum, Cehennem Kraliçesi, Ölüm ilişkileri, Bir Akşam Alacası, Yalancı Şafak, Saz Caz Düğün Varyete, Yaşarken ve Ölürken, Mavi Kanat-larınla Yalnız Benim Olsaydın, Kırık Deniz Kabukları, Yarın Yapayalnız
İnceleme: Aşk-ı Memnu ya da Uzun Bir Kışın Siyah Günler, Kamelyasız Kadınlar
Anı: Annem İçin, Anılar Issız ve Yağmurlu
Antoloji: İlk Gençlik Çağına Öyküler (2 Cilt), Gençlere Türk Romanından Altın Sayfalar
Tiyatro: “Cahide Sonku Ölüm ve Elmas”

Modernizmi  Esas Alan Eserler

Temelde dayandığı fikir, geleneksel sanatlar, edebiyat, toplumsal kuruluşlar ve günlük yaşamın artık zamanını doldurduğu ve bu yüzden bunların bir kenara bırakılıp yeni bir kültür icat edilmesi gerektiğidir.
Modernizmde geleneksel olanı günün anlayışına uydurma, geleneksel yapıyı ve anlatımı reddederek yeniyi ortaya çıkarma anlayışı vardır.
Modernist eserlerde toplumdaki değer çatışmaları, bireyin bunalımları, karmaşık ruh hali, yerleşik değerlere is-yan, şiire özgü söyleyişlerden de yararlanarak, çağrışımlara açık bir biçimde sembollerle anlatılır.
Dil ve anlatımda geleneksel tekniklerin dışında arayışlara gidilir.
Modernizmi esas alan metinlerde alegorik anlatıma önem verilir.

SAİT FAİK ABASIYANIK

İlk hikâye kitabı “Semaver”den sonra bireye ve onun iç dünyasına eğilmiştir.
Özellikle “Alemdağda Var Bir Yılan” adlı eseri gerçeküstücü özellikler taşıyan öykü kitaplarından biridir.
Eserlerinde küçük ve sıradan insanların yaşamını, ada ve deniz insanlarını, tabiat güzelliklerini anlatmıştır.
Konu ve olaydan çok yaşanan anları aktarmaya önem verir.
Eserler: Sarnıç, Son Kuşlar, Mahalle Kahvesi, Havada Bulut

OĞUZ ATAY

İlk romanı “Tutunamayanlar“da küçük burjuva dünyasına ironiyle yaklaşmıştır.
Bu eserinde yenilikçi ve çağdaş Batı romanının bazı tekniklerinden ustaca yararlanmıştır.
İç konuşma, bilinç akışı, düşler ve değişik söylemlerden oluşan metinler düzleminde karmaşık bir gerçeklik kurar.
Romanın içinde dağılmış ayrıntı, gözlem ve çağrışımlar, bütüne egemen olan bilinçli bir kurgunun ögeleridir.
Eserler: Tehlikeli Oyunlar, Korkuyu Beklerken, Bir Bilim Adamının Romanı

ORHAN PAMUK

Nobel Edebiyat Ödülü almış sanatçımızdır. (2006)
İlk romanı Cevdet Bey ve Oğulları‘nda Nişantaşı’nda yaşayan bir ailenin üç kuşak boyunca yaşadıklarını tarihsel bir kurgu içerisinde ele almıştır.
Nişantaşı’nın burjuvadan bir ailesinin düşünceleri, yaşam biçimi romanda değerlendirilmiştir.
İkinci eseri Sessiz Ev, Cevdet Bey ve Oğulları romanının devamı olarak görülebilir.
Postmodern toplum yapısı çizen Pamuk bu kitabında da bir ailenin yaşamını ve düşüncelerini kendine özgü melankolik üslubuyla anlatır.
Kara Kitap adlı eseri, gerek kurgusu gerekse konu anlatımı ile sanatçının romancılığında yeni bir boyut açmıştır.
Postmodern romancılığı tarihsel romancılıkla kaynaştırmaya çalışmıştır.
Eserler: Benim Adım Kırmızı, Beyaz Kale, Yeni Hayat, Kar, Masumiyet Müzesi

Göstermeye Bağlı Metinler

Cumhuriyet döneminde Tiyatro, yeni Cumhuriyet’in ilkelerini halka aktarmada bir araç olarak hızla yaygınlaşmaya başlamıştır.
Bu dönemde çocuk tiyatrosu çalışmaları yapılmış, kadınlar sahnede daha çok yer almaya başlamış, devlet konservatuarı açılmıştır.
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında; değişen yaşam tarzının sonucunda yaşanan aile dramları, değer çatışmaları, köy gerçekliği, gelenekler, köyden kente göçün yarattığı problemler, toplumsal ve ekonomik adaletsizlikler, Osmanlı tarihinde-ki önemli olaylar ve kişiler konu olarak ele alınmıştır.

Sade, açık bir dille nazım – nesir karışık olarak tiyatrolar yazılmıştır.
Geleneksel tiyatroyla (karagöz, orta oyunu vs.) modern tiyatronun özelliklerinin bir arada görüldüğü eserler ortaya konmuştur.
Bireysel duygu ve düşünceler de sosyal kurumlardaki değişimler de tiyatrolarda sahnelenmiştir.
Cumhuriyet dönemindeki ilke ve inkılâpların sonucunda akılcı ve bilimin öne çıktığı eserler yazılmıştır.
Epik ve absürt tiyatro çeşitlerinden yararlanılmıştır.

HALDUN TANER (1916 -1986)

Öykü ve oyun yazarıdır.
Eserlerinde çağının sorunlarını ortaya koymuş, eser kişilerinden hareketle çözümler de sunmuştur.
Epik tiyatronun, kabare tiyatrosunun bizdeki öncüsüdür.
Eserleri:
Öykü: Yaşasın Demokrasi, Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu, On ikiye Bir Var, Sancho’nun Sabah Yürüyüşü, Ayışığında Çalışkur, Konçinalar, Yalıda Sabah
Tiyatro: Günün Adamı, Dışarıdakiler, Huzur Çıkmazı, Keşanlı Ali Destanı, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Fazilet Eczanesi, Zilli Zarife
Portre / Anı: Ölür İse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil

TURAN OFLAZOGLU (1932 – )

Tiyatro yazarıdır.
Oyunlarının konusunu, köyden ve Türk tarihinden almıştır.
Eserleri:
Tiyatro: IV. Murat, Deli İbrahim, Genç Osman, Kösem Sultan, Bizans Düştü, Sokrates Savunuyor

RECEP BİLGİNER (1922 – 2005)

Şiirleri de olmasına karşın tiyatrocu olarak tanınmıştır.
Oyunlarında toplumsal konuları işlemiştir.
Eserleri:
Tiyatro: İsyancılar, Sarı Naciye, Yunus Emre, Parkta Bir Sonbahar Günüydü, Mevlana, Ben Kimim, Karım ve Kızım

REFİK ERDURAN (1928 – )

Tiyatro eserleriyle tanınmıştır.
Tiyatro eleştirisi, fıkra, roman türünde de eserler vermiş-tir.
Eserleri:
Tiyatro: Cengiz Han’ın Bisikleti, Karayar Köprüsü, Bunu Yapan iki Kişi, Canavar Cafer

TURGUT ÖZAKMAN (1930 – )

Tiyatro, roman, araştırma inceleme gibi alanlarda eserler vermiştir.
Eserlerinde çoğunlukla Türk tarihinin çeşitli evrelerini ele almıştır.
Eserleri:
Tiyatro: Pembe Evin Kaderi, Ben Mimar Sinan, Ah Şu Gençler
Roman: Şu Çılgın Türkler, Diriliş-Çanakkale 1915

ORHAN ASENA (1922 – 2001)

Edebiyata şiirle başlamış, tiyatro yazarı olarak tanınmıştır.
Gılgamış Destanı’ndan esinlenerek yazdığı “Tanrılar ve insanlar” oyunuyla ünlenmiştir.
Tarihten aldığı olayları ve topluma mal olmuş kişileri konu edinmiştir.
Eserleri:
Tiyatro: Tohum ve Toprak, Hürrem Sultan, Tanrılar ve İnsanlar, Fadik Kız, Atçalı Kel Mehmet, Karacaoğlan, Ölü Kentin Nabzı

AYT Türk Dili ve Edebiyatı Konuları Konu Dağılımı için tıklayınız.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 1 YORUM
  1. emine dedi ki:

    En fazla korktuğum konu .d

BİR YORUM YAZIN

Soru: 30 + 4 kaçtır?


Basari Sıralamaları