6. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Sayfa 268-269 Cevapları

Sizler için hazırladığımız 6. Sınıf Türkçe Cevapları 8. Ünite Sayfa 268-269 yazımız aşağıdadır. Siz değerli velilerimiz ve öğrencilerimiz aşağıdan cevaplara ulaşabilirsiniz. Diğer sayfa cevapları için  aşağıda bulunan kırmızı butona tıklayarak ulaşabilirsiniz. Başarısıralamaları ailesi olarak öğrencilerimize başarılar dileriz.

6. Sınıf Türkçe MEB Yayınları Sayfa 268-269 Ders Kitabı Cevapları

6. Sınıf Türkçe MEB Yayınları Sayfa 268 Ders Kitabı Cevapları

6. Etkinlik

A) Aşağıdaki fıkrayı vurgu ve tonlamaya dikkat ederek okuyunuz.

ELİMİ AL

Bir bahar sabahı Nasrettin Hoca, eşeği Karakaçan’la birlikte göle doğru gidiyormuş. Göle yaklaştığında telaşlı sesler duymuş. Adımlarını hızlandırmış. Hoca, çok geçmeden olanları anlamış. Bir adam göle düşmüş, diğerleri de onu kurtarmaya çalışıyormuş.

Kıyıda toplananlar göle ellerini uzatmış, “Elini ver! Elini ver!” diye bağırıyorlarmış. Ama adam söylenenleri duymuyor gibiymiş. Hem çırpınıyor hem de elini uzatmıyormuş.

Nasreddin Hoca göldeki adamı tanımış. Kalabalığa: “Siz ‘Elini ver!’ diyorsunuz ama bu adam çok bencildir, vermeyi bilmez.” demiş. Sonra kıyıya yanaşarak göldeki adama elini uzatmış. “Elimi al! Elimi al!” diye bağırmış. Kendisine yardım etmek isteyenlere elini vermeyen bencil adam, Hoca “Elimi al!” deyince hemen elini uzatmış. Hoca da adamı çekerek gölden çıkarmış.

Gamze ALICI

B) Arkadaşlarınıza “cömertlik, mutluluk, yardım” konularından biri ile ilgili bir fıkra anlatınız.

Cevap:
Bir gün iki arkadaş yolda giderken Nasrettin Hoca’yı görmüş. Nasrettin Hoca hediye dağıtıyormuş. Çocukların birisi Nasrettin Hocanın elindeki hediyeden bir tane almış. Almış fakat ona hediye vermeden gitmiş. Diğer çocuk ise Nasrettin Hocanın hediyesini almadan ona cebinde bulduğu küçük bir hediyeyi vermiş. En sonunda zalim çocuğa iyilik kalmamış.

C) Arkadaşlarınızdan birinin anlattığı fıkrayı sınıfınızda canlandırınız.

7. Etkinlik

Sahip olduğu şeylerden hiçbir zaman memnun olmayan, sürekli şikâyet eden bir arkadaşınız olsaydı onu bu huyundan vazgeçirebilmek için neler yapardınız? Örneklerle anlatınız.

Cevap:
Arkadaşımı bu huyundan vazgeçirmek için ona sahip olduklarımla mutlu olduğumu göstermeye çalışırdım. Mesela aldığım bir kitaptan bahseder, ona sahip olduğum için çok memnun olduğumu belli eden ifadeler kullanırdım. Şikayet ettiği konularda şükür ederek ona şikayetinin gereksiz olduğunu hissettirmek isterdim.

8. Etkinlik

A) Aşağıdaki metni noktalama işaretlerine dikkat ederek okuyunuz.

RİZE’NİN ADI ÜZERİNE

Çok çok eski zamanlarda, Ali Reis derler, deniz tutkunu bir adam varmış. Karısının adı Roza imiş. Bu karı koca sevdalı değil, kara sevdalıymışlar. Ne Ali Reis ne de Roza birbirinden ayrı kalmaya dayanabilirlermiş.

Ali Reis’in hâli vakti yerindeymiş. Parası pulu çokmuş. Bir Roza’ya bir de Karadeniz’in yeşiline hayranmış. Bu yüzden dağların yamacında, ormanlar içinde bir yere güzel bir saray yaptırmış. Dışını süslemiş fil dişinden, içini bezetmiş Hint işinden.

Ali Reis ile Roza Hatun bu sarayda yaşarlarken, sevinçle coşup mutluluktan uçarlarken Ali Reis denize çıkmak istemiş. Takasına binip hırçın dalgalarla kabaran Karadeniz’e açılmış.

6. Sınıf Türkçe MEB Yayınları Sayfa 269 Ders Kitabı Cevapları

Hava soğuk, deniz fırtınalıymış. Ali Reis bu çetin havada bir daha denizden dönmemiş. Ne oldu, nereye gitti, takası mı battı; bilen yokmuş.

Herkes ondan ümidini kesse de bir tek Roza Hatun kesmemiş. Günlerce, sarayın penceresinde Ali Reis’i beklemiş. Gözünün yaşı sel olup akmış, ahı figana karışmış. Geceler boyunca denizden bir ışık, bir umut, bir haber beklemiş. Ama ne gelen olmuş ne bir selam getiren…

Roza içini türkülere dökmüş, derdini esen yele söylemiş. Kara perçemi ağarmış, gül benzi sararmış, giden gelmemiş.
Bir gün bakmışlar ki pencerenin önünde Roza Hatun yok. Kepenkler kapalı, saray mahzun…

Beklemişler ama açan olmamış, pencerede Roza Hatun görünmemiş.

“Acep başına bir hâl mi geldi?” diye merak edenler, Roza’nın derdiyle dertlenenler koşup içeri girmişler. Bakmışlar ki saray bomboş. İn cin top oynuyor. Roza Hatun nereye gitmiş, bilinmiyor. Yalnız pencerenin önünde bir pusula, pusulanın içinde şu not varmış:

“Muradım kaldı sevgili yarda, ah-u zarım kaldı sarayda. Ben devran süremedim, salınıp gezemedim. Bari beni sevenler buraya yerleşsinler. Malımı mülkümü pay etsinler. Salınıp gezsinler sarayımda, beni bulsunlar aralarında. Fakir görürseniz sandığımdan giydirin, aç görürseniz kilerimden doyurun. Yetimlerin gözünü yaşlı koymayın.”

Bu notu okuyanlar, Roza’nın derdiyle yananlar bu yeşil dağları mesken tutmuşlar. Roza’nın sarayının çevresine güzel bir şehir kurmuşlar. Hazinelerini fakir fukaraya vermişler.

Kurdukları bu şehrin adına “Roza” demişler. Söylene söylene, dilden dile “Rize” olmuş.

Derler ki Rize’nin ardı arkası kesilmeyen yağmurları Roza’nın gözyaşlarıymış. Kemençenin dertli dertli
inlemesi de onun yüreğindeki sızıdan kaynaklanıyormuş. Rize insanlarının cömert, içli ve narin oluşu
da Roza’ya benzemelerindenmiş.

B) Okuduğunuz metni, metnin kahramanlarından biri olan Roza’nın ağzından özetleyiniz.

Cevap:
Eşim Ali Reis ile birbirimizi çok severdik. Ali çok varlıklı biriydi. Karadeniz’in yeşilini çok severdi. Bu yüzden dağda ormanın içine bir saray yaptırdı. Bir gün denize çıkmak istedi ve takasıyla birlikte yol koyuldu. Ancak bir daha geri dönmedi. Yıllar boyunca sarayın penceresinde onun gelmesini bekledim. Bir gün daha fazla beklemek istemedim. Buradan çok uzaklara gitmeye karar verdim. Bu kadar malı ihtiyacı olanlara vermenin uygun olacağını düşündüm. Giderken ardımda malımın mülkümün paylaşılması konusunda bir mektup bıraktım.

6. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları

6. Sınıf Türkçe Cevapları 8. Ünite Sayfa 268-269 Meb Yayınları

yorumlar
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

yorum-yaz
BİR YORUM YAZIN

Soru: 36 + 2 kaçtır?