6. Sınıf Tarihe Yolculuk Konu Anlatımı

6. sınıf konu anlatımları. 6. sınıf Tarihe Yolculuk Konu Anlatımı. 6. sınıf sosyal Bilgiler, 6. sınıf sosyal Bilgiler konu anlatımı, 6. sınıf Tarihe Yolculuk Konu Anlatımı işte yazımızda.

Tarihe Yolculuk

Türklerin Anayurdu Orta Asya

Asya Hun Devleti (MÖ 220-MS 216)

– Orta Asya’dan göç etmeyip kalan Türkler tarafından kurulmuştur.
– Çinliler bu dönemde Türk akınlarına karşı koymak için Çin Seddi’ni yapmışlardır.
– Metehan döneminde Çinlilerle mücadele edilmiş, ülke en geniş sınırlarına ulaştırılmıştır.
– Orduyu onluk sisteme göre gruplamıştır(onbaşı, yüzbaşı,binbaşı gibi).
– Oğuz Kağan Destanı önemli destanlarındandır.
– İkili Sistem ile ülkenin bütünlüğü ve güvenliği sağlanırdı. Bu sistemde devlet Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılırdı. Doğu’da Hakan, Batı’da ise Hakan’ın kardeşi ya da akrabası bulunurdu.
– Bugünkü Türk Kara Kuvvetleri’nin kuruluş tarihi Mete Han’ın tahta çıkış tarihi olarak kabul edilmiştir. (MÖ 209)
– Mete Han öldükten sonra devlet ikiye ayrılmış daha sonra Çin egemenliğine girmek istemeyen kavimler batıya göç ederek Kavimler Göçü‘nü başlattı.
– Çin’in hakimiyetinde yaşamak istemeyen Türkler MS 375 yılında Orta Asya’dan başlayıp, Karadeniz’in kuzeyinden Avrupa’ya doğru göç etmeye başladılar. Önlerine çıkan kavimlerle çatışmalara girerek onları Avrupa’ya doğru itmeye başladılar. Bunun sonucunda Kavimler Göçü yaşandı.

Kavimler Göçünün Sonuçları:

– Bugünkü Almanya, İtalya, İspanya ve İngiltere gibi devletlerin temelleri atıldı.
– Roma İmparatorluğu Doğu(Bizans) ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı.
– Avrupa’da Türk devletleri kurulup Türk kültürü geniş coğrafyaya yayılmaya başladı.
– Avrupa’da merkezi krallıkların zayıflaması sonucu Derebeylik (Feodalite) rejimi kuruldu.
– Hristiyanlık dini Avrupa’ya gelen kavimler arasında yayılmaya başlandı.
– İlkçağ kapandı, Orta Çağ başladı.
– Türkler sadece Çin’in baskısından dolayı değil; İklim şartları, Kuraklık, Hayvanlarını beslemek için otlak arayışı kendi aralarındaki mücadeleler ve Cihan(dünya) hakimiyeti için fetih arzusu gibi etmenlerden dolayı da göç etmişlerdir. Hunlar ‘ın ve diğer Türk boylarının bazıları göç etmesine rağmen Orta Asya’da diğer Türkler de varlıklarını sürdürmüşlerdir.

I. Kök Türk Devleti (552-630)

– Çin baskısından kurtulan Türkler iç karışıklıklardan yararlanarak bağımsız oldular.
– Kök Türklerin bu yılları Ergenekon Destanı’nın konusu olmuştur.
– İpek yoluna hakim olmuşlardır.
– Zamanla Çin hakimiyetine girerek bağımsızlıklarını kaybetmişlerdir.
– Orhun Kitabeleri bu dönemde yapıldı.
– Bilge Kaan en parlak dönemiydi.
– İlk kez Türk adını taşıyan devlet kurmuşlardır.

I. Kök Türk Devleti yıkılınca Türkler Çin’in esareti altına girmiştir. Bu esaretten kurtulmak isteyen Kürşad ve 39 askeri Çin’e baş kaldırmıştır. 40 kişinin yaktığı bu bağımsızlık ateşi dilden dile, ilden ile yayılarak II. Kök Türk Devleti’nin kurulmasını sağlamıştır.

II. Kök Türk Devleti (Kutluk Devleti) (682-745)

– Köktürk devletinin dağılmasından Çinlilere başkaldıran Türkler Kutluk Kağan liderliğinde Ötüken’i aldı. Kutluk Kağan İlteriş unvanı alarak II. Kök Türk (Kutluk) Devletini kurdu. (682-742)
– Bilge Kağan döneminde Kök Türk Devleti en güçlü dönemini yaşadı. Bilge Kağan, kardeşi Kültigin ve veziri Tonyukuk ile beraber devletin birliğini yeniden sağladı.
– II. Kök Türk Devleti’nde Bilge Kağan’dan sonra devletin başına geçen kağanların yetersiz olmaları zamanla devleti zayıflattı. Zayıflayan II. Kök Türk Devleti 742 yılında Uygurlar tarafından yıkıldı.
– Hun ve Kök Türkler döneminde konargöçer yaşam tarzının yanında yerleşik hayat tarzını yansıtan tarım havzalarının örneklerine de rastlanır. Çin’den tarım aletleri ve tohumluk buğday alınması, sulama kanalları açılması vb.
– Kök Türk heykel sanatının en güzel örnekleri balballardır. Türkler, ölen kahramanlarının mezarları başına hayattayken yendiği ve öldürdüğü düşmanlarının heykellerini dikerlerdi.

Bu heykellere balbal adı verilirdi. Uygur heykel sanatının kaynağı balballara dayanıyordu.
– Kök Türk Yazıtları olarak adlandırılan abideler II. Kök Türk Devleti’ne aittir. Ayrıca Bengü Taş (Ebedî Taş) ismi de verilen bu yazıtlarda Türk adı ilk defa millet adı olarak kullanılmıştır.
– Kök Türk Yazıtlarında dünyanın yaratılışı, Kök Türk Devleti’nin kuruluşu, yıkılışı ve tekrar kuruluşu anlatılmıştır. Bu yazıtlarda toplumsal hayatın her alanıyla ilgili öğütler verilmiştir. Bu yazıtlar 38 harften oluşan Kök Türk alfabesi ile yazılmıştır.

– Kök Türklerden günümüze kalan en önemli eser Orhun Yazıtlarıdır. (Köktürk Kitabeleri)
– Bu kitabeler Bilge Kağan, Kültigin Kağan ile Vezir Tonyukuk adına dikilmiştir.
– Bu yazıtları Danimarkalı Wilhem Thomsen çözmüştür.
– Bunlar Türk tarihi ve edebiyatının ilk yazılı belgeleridir. Bundan önceki Türk tarihini Çin kaynaklarından öğreniyoruz.
– Bu yazıtlarda Köktürk Tarihi ve Türk Uygarlığı hakkında önemli bilgiler verilmektedir.

Uygur Devleti (745-840)

– 745 yılında Kutluk Bilge Kül Kağan tarafından kurulan Uygur Devleti, kendinden önceki Türk devletlerinin devamı niteliğindedir. Orta Asya’da siyasi birlik Uygurlarla bir kez daha sağlandı.
– Uygurlar tarım için su kanalları yaparak çok uzaklardan su getirdiler. Değirmen taşları ve harman araçları yaptılar.
– Hukuk vesikalarına göre Uygurların borç vermede ve para işlerinde belirli bir yöntemleri vardı. Pazarlarda para kullanılarak ticaret yapılırdı.
– Uygurlar taş üzerine yazmak yerine kâğıtlar üzerine yazmaya başlamışlardır. Bu gelişmeler Türk kültür hayatı bakımından çok önemli neticeler doğurmuştur.
– Uygurlar Mani dinini kabul etmişlerdir. Mani dinine göre hayvansal gıdaların tüketilmesi yasaktı. Uygurlar bitkisel gıda tüketmek için toprağı ekip biçmeye başladılar. Bu yüzden Uygurlar, yerleşik hayata alışmış ve savaşçı özelliklerini yitirmeye başlamışlardır.
– Uygurlar, Mani dinini öğrendikleri Soğdların alfabelerini alarak geliştirmişlerdir. Bu yeni yazı sayesinde millî bir edebiyat geliştirmişlerdir. Uygurlar bu dönemde edebiyatta, sanatta ve medeniyet alanında çok önemli eserler vermişlerdir. Hatta kendilerinden sonra gelen pek çok devlete örnek olmuşlardır. Uygurlar her mabette bir kütüphane kurmuşlardır. Tahta oyma kalıplı matbaa tekniğini kullanmışlardır. Birçok el yazması eser yanında baskı tekniğini kullanarak eserler ortaya koymuşlardır.

İslamiyet’in Doğuşu

İslamiyet Öncesi Dönem (Cahiliye Dönemi)

İslamiyet öncesi Arap yarımadasında siyasi birlik yoktu, Araplar kabileler halinde yaşıyorlardı. Putlara tapmak anlamına gelen putperestlik inancı vardı. Sınıflı (ayrışmış) bir toplum yapısı bulunuyordu. İnsanlar köle olarak kullanılıyor ve kız çocuklarına değer verilmiyordu.

Cahiliye Dönemi’nde Arap Yarımadası’nın dinî, kültürel, ekonomik, hukuki ve siyasi durumu şöyleydi:

Dini: Araplar kendi yaptıkları putlara taparlardı. Putperestlik yaygındı. Mekke şehrinde bulunan kutsal kabul ettikleri Kabe’de önemli putları bulunurdu.

Sosyal ve Ekonomik: Kadını önemsemeyen Araplar arasında kız çocuklarını diri diri toprağa gömenler olurdu. Kadınlara miras verilmezdi. Can ve mal güvenliği yoktu. Mekke ve çevresinde ticaret gelişmişti. Medine ve Taif tarım yapılan merkezlerdi.

Kültürel: Okuma yazma çok yaygın değildi.

Siyasi: İslamiyet’ten önce Arap Yarımadası’nda siyasi birlik yoktu. Kabilelere bölünmüş Araplar arasında sürekli devam eden kan davaları yaygındı.

Hz. Muhammed (s.a.v.) Dönemi

Peygamberimiz 571 yılında Mekke’de doğdu. İslam peygamberi olmadan önce de kendisi sevilen, güvenilir, adaletli ve hoşgörülü bir insan olarak tanınmaktaydı. Güvenilir olmasından dolayı kendisine “El Emin” ya da “Muhammed-ül Emin” denilmekteydi.

Peygamberimize Hira Mağarasında Cebrail aracılığıyla ilk vahiy geldi ve İslam dini Peygamberi oldu. (620) Hz. Muhammed başta eşi Hz. Hatice ve yakın çevresi olmak üzere (Hz. Ebubekir, Hz. Ali, Hz. Zeyd) İslamiyet’i yaymaya başladı ama Mekkeli müşrikler İslamiyet’in yayılmasına engel oldu.

İslam Tarihi’nde 622 yılında Mekke’den Medine’ye yapılan bu göç hareketine Hicret adı verilir. Hicretin ardından Müslümanlar siyasi olarak güçlenmeye başladılar.

– Mekke’den Medine’ye göç eden Müslümanlara muhacir, Hz. Muhammed’i ve muhacirleri yurtlarında barındırarak onlara büyük yardımlarda bulunan Medineli Müslümanlara da ensar denildi.

– Hz. Peygamber Müslüman, Yahudi ve Medineli putperestleri bir araya getirerek Medine Sözleşmesi’ni yaptı.

Mekkelilerle Müslümanlar arasında yapılan savaşlar

Bedir Savaşı: Mekkeli müşrikler ile Müslümanlar ilk olarak 624 yılında Bedir Savaşı’nda karşı karşıya geldiler. Savaşı Müslümanlar kazandı. Savaş sonunda esir olan Mekkeli müşriklerden okuma-yazma bilenler, on Müslüman’a okuma-yazma öğretmeleri şartıyla serbest bırakıldı. Bu durum İslam’ın eğitime verdiği önemi gösterir.

Uhud Savaşı: Mekkeliler ile Müslümanlar arasında 625 yılında yapılan Uhud Savaşı’nda Hz. Muhammed yaralandı. Uhud Dağı yakınındaki tepeye yerleştirilen okçuların mevzilerini terk etmeleri nedeniyle Müslümanlar savaşı kaybetti.

Hendek Savaşı: 627 yılında Müslümanlar ile Mekkeliler arasında yapılan Hendek Savaşı’nı Müslümanlar kazandı.

Mekke’nin Fethi (630)

Mekkelilerin Hudeybiye Barış Antlaşmasının şartlarını bozması üzerine Müslümanlar Mekke’yi fethetti ve İslamiyet Arap yarımadasına yayıldı (630).

Veda Hutbesi ve Peygamberimizin Vefatı (632)

Peygamberimiz son Kabe ziyaretinde Müslümanlara Veda Hutbesi ile seslenmiştir. Bu hutbede cahiliye dönemi uygulamalarının kaldırıldığını belirterek eşitliğe vurgu yapmıştır. Ardından kısa bir süre sonra vefat etmiştir (632).

4 Halife Dönemi

Hz. Ebu Bekir Dönemi (632-634)

Hz. Muhammed (s.a.v) ile olan ilişkilerindeki sadakatinden dolayı “sıddık” unvanını alan Hz. Ebu Bekir ilk halifedir. Hz. Muhammed’in (s.a.v) vefatından sonra Müslümanlar arasında yaşanan iç karışıklıkları bastırmış, birlik ve beraberliği sağlayarak devlet otoritesini yeniden tesis etmiştir. Kur’an-ı Kerim’i kitap hâline getirmiştir. İslamiyet ilk kez Arap Yarımadası dışında yayılmaya başlamıştır.

Hz. Ömer Dönemi (634-644)

Hz. Ömer adaletli yönetimiyle meşhurdur. Devlette idari teşkilatlanmaya gitmiştir. Divan teşkilatını kurmuştur. Devletin geniş sınırlara ulaşmasından dolayı da illere valiler ve kadılar atamıştır. Beytülmal adı verilen devlet hazinesi oluşturulmuştur. İlk kez düzenli bir ordu kurulmuştur. Hicri takvim bu dönemde oluşturulmuştur. Arabistan dışında Suriye, Filistin, Mısır, İran’ı fethedip buralarda Müslümanlığın yayılmasını sağlamıştır.

Hz. Osman Dönemi (644-656)

Merhametiyle tanınan Hz. Osman Dönemi’nde fetihler devam etmiş; Kıbrıs, Libya, Tunus ve Horasan fethedilmiştir. İslamiyet’in geniş sınırlara yayılması, Kur’an-ı Kerim’in çoğaltılması ihtiyacını doğurmuştur. Bu ihtiyacı karşılamak amacıyla Kur’an-ı Kerim çoğaltılarak bu bölgelere gönderilmiştir. Ayrıca ilk donanma kurulmuş, fetihlere de devam edilmiştir.

Hz. Ali Dönemi (656-661)

Cesaretiyle tanınan Hz. Ali, Hz. Muhammed’in (s.a.v) amcası olan Ebu Talip’in oğludur. Hz. Muhammed’in (s.a.v) yanında yetişmiş, onun eğitiminden geçmiştir. Hz. Osman’ın şehit edilmesinden sonra ortaya çıkan iç karışıklıklar bu dönem fetihlerini durdurmuştur. Emevi soyundan gelenler Hz. Ali’nin halifeliğini tanımadılar. Ortaya çıkan bu karışıklıklar ve kavgalar sonucu Hz. Ali şehit edildi. İslam’ın en parlak dönemlerinden Dört Halife Dönemi de böylece sona ermiş oldu.

Emevi Devleti Dönemi

Muaviye tarafından Şam (Suriye) merkezli olarak kurulmuştur. Emeviler Döneminde fetihler hızlanmış ve İspanya’dan Orta Asya’ya kadar geniş bir coğrafyaya hakim olunmuştur. İslam ordularının İspanya’yı fethetmesiyle İslamiyet Avrupa’da yayılmıştır. Bu dönemde İstanbul kuşatıldıysa da alınamadı.

Emeviler izlediği mevali-köle (Arap milliyetçiliği, Arap üstünlüğü) politikası ile Arap olmayanlara değer vermemiştir. Bu anlayış Türklerin Müslüman olmasını engellediği gibi devletin yıkılmasını hızlandırmıştır.

Emevilerde halifelik babadan oğula geçen bir saltanata dönüşmüştü.

Abbasiler Dönemi (750-1258)

– Emevilere son veren Abbasiler 750 yılında Bağdat merkezli bir devlet kurdular. o Abbasiler döneminde eşitlik ve adalete önem verildi. Bu durum İslamiyet’in diğer milletler arasında daha hızlı yayılmasında etkili oldu.

– Harun Reşid döneminde ziraat, ticaret, bilim ve eğitim düzeyi arttı. Bağdat, Doğu’nun büyük ve önemli bilim (Beyt’ül Hikme) ve ticaret merkezlerinden biri hâline geldi. İslam kültür ve medeniyeti bu dönemde çok büyük ilerlemeler kaydetti.

– Abbasiler, 751’de Talas Savaşı’nda Türklerle ittifak yaparak Çinlileri mağlup etti. Bu dönemden sonra Türklerin İslamiyet’e girmesi hızlandı. Abbasilerin uyguladığı eşitlik ve adalet politikası gereği Türklere devlet içinde görevler verildi. Abbasi halifeleri, Türklere önemli görevler vermelerinin yanında onlara çok güvendi. Türkler için Bağdat’ın
kuzeyinde Samarra şehri kuruldu.

Türkler İslamiyet İle Tanışıyor

Türklerin geniş bir coğrafyada yaşamaları ve farklı dinlerle temas hâlinde olmaları, çeşitli din ve inançları benimsemelerinde etkili olmuştur.

– İslamiyet’ten önce Türkler Gök Tanrı, Budizm, Şamanizm, Zerdüştlük, Manihaizm ve Hristiyanlık gibi din ve inançları kabul etmişlerdir. Bunlar içinde en yaygın olanı Gök Tanrı inancıydı.
– Türklerin Müslüman Araplarla ilk temasları Hz. Ömer zamanında gerçekleştirilen fetihlerle başladı.
– Türkler arasında İslamiyet’in yayılmasının gecikmesinde Emevi idarecilerinin kendilerinden olmayan Müslümanları önemsememeleri etkili oldu.
– Abbasiler Dönemi’nde uygulanan eşitlik ve adalet politikalarının etkisiyle Türkler kısa zamanda ve kalabalık gruplar hâlinde İslamiyet’i kabul ettiler.

Talas Savaşı’ndan sonra Türkler Müslüman olmaya başladılar. Türklerin Müslüman olmasını kolaylaştıran nedenleri

– Abbasilerin eşitlikçi ve anlayışlı bir politika uygulaması
– Türklerdeki Gök Tanrı inancı ile İslamiyet’teki Allah inancının birbirine benzemesi
– Türklerdeki cennet-cehennem kavramlarının İslamiyet’te karşılığını bulması
– Türklerdeki ölümden sonra hayata inanışın, İslamiyet’teki ahiret inancına uyması
– Türklerdeki dünyaya hâkim olma düşüncesi, İslamiyet’teki cihat anlayışına benzemesi
– Türklerdeki kurban kesmenin İslamiyet’te de olması
– Türklerde yasak olan hırsızlık, yalan söyleme, zina vb. olumsuz davranışların İslam dininde de haram sayılması
– Ticaretle uğraşan Türklerin, ticaret yolları üzerindeki Müslüman tüccarlarla etkileşim içerisinde olması

Karahanlılar (840-1212)

Orta Asya’da kurulan ilk Müslüman Türk Devletidir. Başkentleri Balasagun’dur. Önceleri Göktanrı inancı benimsenmişken Satuk Buğra Han zamanında İslamiyet’i kabul ettiler.

Karahanlılar resmi dili Türkçe olarak ilan etmişler. Bu durum milliyetçi olduklarını, kültürlerini, milli kimliklerini korumaya çalıştıklarını gösterir.

Gazneliler (969-1187)

Alp Tegin tarafından Horasan, Afganistan ve Kuzey Hindistan’da kurulan Müslüman Türk devletidir. Başkenti Gazne’dir.

– Gazneli Mahmud, devlete en parlak dönemini yaşatmıştır.
– Türk hükümdarları arasında “sultan” unvanını ilk kullanan Gazneli Mahmut’tur.
– Hindistan’a 17 sefer düzenleyerek bölgede İslamiyet’in yayılmasını sağlamıştır.
– Bilime önem vererek bilim adamlarını desteklemiştir.
– Gazneli Sultanı Mesud, 1040 yılında Selçuklularla yaptığı Dandanakan Savaşı’nda yenilmiş, bu savaş sonrasında Gazneli Devleti zayıflama sürecine girmiş ve 1186 yılında yıkılmıştır.

Büyük Selçuklu Devleti (1040 – 1157)

– Oğuzların Kınık boyuna mensup olan Selçuklu Devleti, adını Selçuk Bey’den
almıştır.
– Selçuklular, Tuğrul Bey döneminde Gazneliler ile yapılan Dandanakan Savaşı’nın kazanılmasıyla devletin kuruluşu tamamlanmıştır.

– Tuğrul Bey, Selçuklu Devleti’nin sınırlarını genişletmek için halkına Anadolu’yu hedef göstermiştir.
– Büyük Selçuklular Bizans İmparatorluğu’nu Pasinler Savaşı’nda yenmiştir (1048). Pasinler Savaşı Selçuklu Türkleri ile Bizans arasında yapılan ilk önemli savaştır.
– Halifelik makamına ve Bağdat şehrine hizmetinden dolayı Tuğrul Bey’e kılıç kuşatan halife, ona “Doğu’nun ve Batı’nın Sultanı” unvanını vermiştir.
– Tuğrul Bey’den sonra yerine geçen Alparslan döneminde Selçukluların Anadolu yönünde fetihleri devam etmiştir. Bu dönemde Bizans ile 1071 yılında yapılan Malazgirt Savaşı’nı Selçuklular kazanmıştır.

İlk Türk-İslam Devletlerinde Kültür ve Medeniyet

Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra siyasi, ekonomik ve sosyal-kültürel hayatlarında bazı değişimler yaşamıştır.

Siyasi Alandaki Değişimler

– Devletin başında sultan, han ve hakan unvanlı bir hükümdar bulunurdu. Selçuklularda hükümdardan sonra en yetkili devlet adamı vezirdi.

– Karahanlılarda eski Türk devlet teşkilatı anlayışı benimsendi. Türk — İslam devletlerinde ülke toprakları, hükümdar ailesinin ortak malı sayılırdı.

– Kut anlayışının benimsendiği Karahanlılarda ikili yönetim anlayışı da uygulandı. Devlet işleri, Divan adı verilen bir kurulda görüşülürdü.

– Vilayetlerin yönetiminde melik denilen hükümdar çocukları görevlendirilirdi. Yanlarına atabey denilen tecrübeli devlet adamları verilirdi.

Ekonomik Alandaki Değişimler

– Türk — İslam devletlerinde toplumsal sınıflar yoktu. Toplum, birbiriyle kaynaşmış çeşitli meslek gruplarından oluşmuştu. Büyük Selçuklu Devleti’nde halkın bir bölümü göçebe idi. Bunlar hayvancılık yaparlardı. Şehir ve kasabalarda oturanlar ise çiftçilik, sanat ve ticaretle uğraşırlardı.

– Esnaf ve zanaatkarlar, kendi meslek gruplarına göre loncalar hâlinde örgütlendiler. Sosyal devlet anlayışını benimseyen Türk İslam devletleri, tüccarların ve kervansarayların konaklayıp barınması için kervansaraylar yaptılar. Bu yerlerde konaklayan tüccarların ihtiyaçları devlet tarafından karşılandı.

– Türk – İslam devletlerinde ekonomik hayat. tarım ve hayvancılığa dayanıyordu. Ülke toprakları, mülk ve devlet toprağı olmak üzere ikiye ayrılırdı.

Sosyal-Kültürel ve Mimari Alandaki Değişimler

– İslam dini etkisiyle yeni eserlerin yazılmasıyla Türk-İslam edebiyatı oluşmuştur.

– Türk-İslam bilginleri (Biruni, Cezerî, Kindî, İbn-i Sinâ, Hârezmî, Uluğ Bey gibi…) yaptıkları çalışmalarla döneme damgasını vurmuştur.

– Medreselerin sayısı hızla artmış ve eğitim faaliyetleri yaygınlaşmıştır.
– Arap alfabesi kullanılmaya başlanmıştır.
– Minyatür sanatı devam etmiş, heykelcilik İslamiyet etkisi ile zayıflamıştır.
– Önceden “12 Hayvanlı Türk Takvimi” kullanılırken İslamiyet’ten sonra “Hicri Takvim” kullanılmıştır.
– Ticaretin canlanması ve güvenliği için “Ribat” adı verilen kervansaraylar ile “Bimarhane” adı verilen ilk hastaneler yapılmıştır.

Yeni Yurt Anadolu

Büyük Selçuklu Devleti (1040-1157)

Dandanakan Savaşı (1040) ile kurulan Büyük Selçuklu Devleti, Türkmenlerin yurt bulmak amacıyla sığındığı bir ülke hâline geldi. Tuğrul Bey, kardeşi Çağrı Bey’in yaptığı keşif seferleri ile Anadolu hakkında bilgi sahibi oldu ve Türkmenlere yeni yurt bulmak amacıyla komutanlarını Anadolu’nun fethi için görevlendirdi.

Tuğrul Bey;

– Yeni otlak ve verimli araziler bulmak
– Halkını rahat yaşatmak
– Cihan hakimiyeti

gibi sebeplerden ötürü Anadolu’ya akınlar düzenlemeye başladı. Bu akınları durdurmak isteyen Bizans devleti, Erzurum’un Pasinler ovasında Büyük Selçuklu Devleti’yle Pasinler Savaşı’nı (1048) başlattı.

Bu savaş sonucunda;

– Büyük Selçuklu devletinin zaferiyle sonuçlandı.
– Van’dan Trabzon’a kadar olan yerler alındı.
– Bizans ile yapılan ilk savaş olup, Anadolu’ya yerleşmede tarihi bir adım atılmış oldu.

Sultan Alparslan Dönemi (1063-1072)

Tuğrul Bey’in ölümü ile Büyük Selçukluların başına Alparslan geçti. Bizans İmparatoru Romen Diyojen Türkleri Anadolu’dan atıp bütün İslam ülkelerini ele geçirmek için dönemin en güçlü ordularından birini oluşturarak harekete geçti. Bu sırada Mısır Seferi’ne gitmekte olan Alparslan ise seferden vazgeçerek hızlıca Malazgirt’e yöneldi.
Böylece 1071 yılında iki ordu Malazgirt Ovası’nda karşılaştı.

Savaş sırasında Bizans ordusu içerisinde bulunan Oğuz, Peçenek gibi Türk boylarından askerlerin taraf değiştirmesi Selçuklu ordusuna avantaj sağladı. Selçuklu ordusunun “hilal taktiğini” başarıyla uygulaması savaşın kazanılmasında etkili oldu.

Malazgirt Savaşı’nın Önemi:

– Anadolu’nun kapısı Türklere açıldı.
– Anadolu’da Türk tarihi başladı.
– Bizans Avrupa’dan yardım isteyerek Haçlı ordusu ile Türkleri Anadolu’dan atmak istedi.

Esir alınan Bizans komutanı Romen Diyojen Alparslan’a verdiği vergi sözünü tutmayınca Anadolu fethedilmiştir ve böylelikle Anadolu’da Birinci Beylikler Dönemi başlamıştır.

Sultan Alparslan’ın ölümü üzerine oğlu Melikşah tahta geçti ve bu dönem devletin en parlak ve güçlü dönemi oldu. Sultan Sencer döneminde Karahitaylarla yapılan Katvan Savaşı’ında Büyük Selçuklu Devleti yenildi ve yıkılma sürecine girdi.

Nizamülmülk

Sultan Alparslan ve oğlu Melikşah döneminde görev yapmış ünlü Selçuklu veziridir. Toprak yönetimi, ordu düzeni ve hukuk alanında değerli çalışmaları ile devlet nizamı (düzeni) sağlamıştır.

– Devlet düzenini sağlamıştır
– Bağdat’ta Nizamiye Medreseleri’ni açmıştır (Eğitim alanı)
– Siyaset ve adalet konularını ele alan ünlü eseri “Siyasetname” dir

Anadolu’da Kurulan İlk Türk Beylikleri

Saltuklular (1072-1202)

Ebulkasım Saltuk tarafından Erzurum ve çevresinde kuruldu. Ermeni ve Gürcülerle mücadele ederek Türklerin Anadolu’ya yerleşmesini sağladı. Anadolu’da kurulan ilk Türk beyliğidir. Günümüze kadar gelen Saltuklu eserleri; Erzurum Kale Camisi, Mama Hatun Külliyesi ve Emir Saltuk Türbesi’dir.

Danişmentliler (1080-1178)

Danişment Ahmet Gazi tarafından Sivas, Tokat, Kayseri, Amasya, Malatya ve çevresinde kurulmuştur. Anadolu’da kurulan ilk Türk beylikleri içerisinde en güçlü beyliktir. Tokat Niksar’da bulunan

Yağıbasan Medresesi Anadolu’daki ilk medresedir.

Mengücekliler (1080-1228)

Emir Mengücek tarafından Erzincan, Kemah, Divriği ve Karahisar’da kurulan Türk beyliğidir. Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası en önemli eserleridir. Sivas Divriği’de bulunan bu tarihî eser UNESCO tarafından 1985 yılında Dünya Miras Listesi’ne alınmıştır. Divriği Ulu Cami, Anadolu’daki ilk külliyedir.

Artuklular (1102-1409)

Alparslan’ın komutanı Artuk Bey’in torunları tarafından Harput, Diyarbakır, Mardin ve çevresinde kurulmuştur. Üç kola ayrılan beylikten kalan eserler Malabadi Köprüsü (Diyarbakır), Mardin Hatuniye Medresesi, Diyarbakır Ulu Camidir.

Çaka Beyliği (1081-1093)

Çaka Bey tarafından İzmir ve çevresinde kurulmuştur. Denizcilikle uğraşan ilk beyliktir. Çaka Bey de ilk Türk denizcisidir. Anadolu’yu imar eden beylikler, Türk İslam kültürünü Anadolu’ya taşımışlar ve yaptıkları mimari

eserlerle Anadolu’nun Türkleşmesine ve İslamlaşmasına katkıda bulunmuşlardır. Anadolu’daki küçük yerleşim yerlerini büyük Türk şehirleri hâline getirmişlerdir. Başta Bizans ve Haçlılar olmak üzere Türk yurdunu saldırılara karşı korumuşlardır.

Türkiye (Anadolu) Selçuklu Devleti (1077-1308)

Türkiye Selçuklu Devleti Malazgirt Savaşı’ndan sonra kurulan beyliklerden birisidir. Kutalmışoğlu Süleyman Şah, 1077 yılında İznik’i alıp başkent yaparak Türkiye Selçuklu Devletini kurdu.

Türkiye Selçuklu Devleti adaletli ve hoşgörülü yönetim anlayışı sayesinde kısa zamanda diğer Türk beyliklerini de bünyesine katarak Anadolu siyasi birliğini sağladı.

I. KILIÇ ARSLAN (1092-1107)

Batıdan gelen I. Haçlı Seferi’ne karşı koymaya çalıştı. Anadolu Türk siyasi birliğini kurmak için mücadele etti. Çaka Beyliği’ne son verdi.

I. İZZETTİN MESUD (1116-1155)

II. Haçlı Seferi’nde Haçlı ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Sultan Mesud Dönemi’ne kadar Anadolu, Romalılar ülkesi anlamına gelen Romania adıyla anılırdı. Bu dönemle birlikte Anadolu Türkiye olarak anılmaya başladı.

II. KILIÇ ARSLAN (1155-1192)

Danişmendliler’in egemenliğine son vererek Anadolu’da Türk birliğini kurma yolunda büyük adım attı. Miryokefalon Savaşı’nda Bizans’ı yenerek Anadolu’nun Türk yurdu olmasını kesinleştirdi.

I. GIYASEDDİN KEYHÜSREV (1192-1211)

2 kez tahta geçen I. Gıyasettin Keyhüsrev, Samsun’u Rum tehditlerinden kurtararak uluslararası Karadeniz ticaret yolunun güvenliğini sağladı. Avrupa ve Mısır’dan gelen ticaret gemilerinin uğrak yeri olan Antalya’yı fethetti. Böylece Selçuklular, Avrupalılarla ticari ilişkilere girip anlaşmalar yaptılar.

I. İZZEDDİN KEYKAVUS (1211-1220)

Kıbrıs kralı ile ticari anlaşmalar imzaladı. Deniz ticaretini daha da geliştirmek için Sinop’u fethetti.

Haçlı Seferleri

– Bizans, Anadolu’da Türklerin akınlarını bir türlü durduramıyordu. Türklerin ilerleyişi çok hızlı olduğu için İstanbul’un hatta Avrupa’nın güvenliği tehlikede idi. Bu durum sadece Bizans’ı olumsuz etkilemedi, Avrupa’daki diğer devletlerin de tedirgin olmasına sebep oldu.

– Bizans’ın Anadolu’daki Türk akınlarına karşı Avrupalı devletlerle birlikte hareket etmesi gerekiyordu. Büyük bir ordu hazırlamak isteyen Bizans imparatoru, Katolik kilisesinin başında bulunan Papa II. Urban’dan yardım istedi. Böylece Avrupa’daki farklı milletlerden bir araya gelen haçlı ordusu oluşturuldu.

– Sekiz kez düzenlenen Haçlı Seferlerinden ilk dört sefer günümüz Türkiye sınırları üzerinden gerçekleştiği için Türkiye tarihi açısından önemlidir. Bu seferlere katılanların elbiselerinin ve kalkanlarının üzerinde Haç işareti olduğu için bunlara Haçlı denilmiştir.

Haçlı Seferlerinin Nedenleri

Dini Nedenler
– Papa’nın sefere katılanları Müslümanlara karşı kışkırtarak onların günahlarını affedeceğini söylemesi

Siyasi Nedenler
– Bizans’ın Türkleri Anadolu’dan atmak için yardım istemesi
– Türk-İslam ilerleyişini durdurmak

Ekonomik Nedenler
– Avrupa’nın yoksulluk içinde olması
– Doğunun zenginliğini ele geçirmek

Birinci Haçlı Seferi: Haçlıların en başarılı olduğu seferdir. Bu seferde Haçlılar İznik, Kudüs, Urfa ve Antakya
gibi kutsal kabul ettikleri yerleri almışlardır. Türkiye Selçuklu Devleti, başkentini Konya’ya taşımak zorunda kalmıştır.

İkinci Haçlı Seferi: Urfa’nın Müslümanlar tarafından geri alınması üzerine düzenlenmiştir. Sultan Mesud
Haçlı ordusunu mağlup etmiştir.

Üçüncü Haçlı Seferi: Eyyübi Devleti Sultanı Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü alması üzerine düzenlenmiştir.
Haçlılar başarılı olamamışlardır.

Dördüncü Haçlı Seferi: Selahaddin Eyyübi’nin ölmesi üzerine ortaya çıkan taht kavgalarından yararlanmak için
düzenlenmiştir. Fakat Haçlılar Kudüs’ü geri almak yerine İstanbul’u işgal etmişlerdir.

Haçlı Seferlerinin Sonuçları

Yaklaşık 200 yıl süren Haçlı Seferlerinin dinî, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda birçok sonucu oldu.

Dinî Sonuçlar
– Avrupa’da kilise ve din adamlarına olan güven sarsıldı.
– Kaynağını dinden alan skolastik düşünce zayıflamaya başladı.

Siyasi Sonuçlar
– Uzun süren savaşlar, Türklerin Avrupa yönünde ilerlemelerini geciktirdi.
– Bizans Devleti bir süre Türklerin siyasi baskısından kurtuldu.
– Avrupa’da derebeylik yönetimini zayıfladı. Bu durum kralların güçlenmesine neden oldu.

Ekonomik Sonuçlar
– Avrupa devletleriyle doğu ülkeleri arasında ticari ilişkiler gelişti. Akdeniz limanları önem kazandı.
– Avrupa’da hayat standardı yükseldi.
– Hristiyanlar Müslümanlardan birçok yeni ürün öğrendi. Barut, pusula, kâğıt, yel değirmeni, ipek işleri, şeker, incir ve kayısı gibi meyveler bunlar arasında yer alır.

Sosyal ve Kültürel Sonuçlar
– Ticaretle uğraşan burjuva sınıfı zenginleşerek güçlenmeye başladı.
– Avrupalılar İslam medeniyetini yakından tanıdılar.
– Derebeylik sisteminin zayıflamasıyla halk arasındaki sınıf farklılıkları büyük ölçüde ortadan kalktı ve sosyal yapıda önemli gelişmeler yaşanmaya başlandı.

Tarihî Yollar

Anadolu tarih boyu jeopolitik konumunun öneminden dolayı ticaret yollarının geçtiği bir merkez konumunda olmuştur. Tarihteki en önemli ticaret yolları Baharat ve İpek Yolu’dur.

İpek Yolu: Çin’den başlayıp Avrupa’ya kadar uzanan ticaret yoludur. Doğunun kaliteli ipek ve baharatları kervanlarla Avrupa’nın içine kadar ulaşıyordu.

Yüzyıllar boyunca İpek Yolu üzerinde tüccarlar büyük kervanlar ile ticaret yapmış, ekonomik kazanç sağlamışlardır. Tüccarlar İpek Yolu’nun geçtiği bölgelere hâkim olan devletlere geçiş ücreti ödemişlerdir. Ayrıca bu tüccarlar yol üzerindeki yerleşim yerlerinde yaptıkları alış verişlerle bölge halkının gelirinin artmasına büyük katkıda bulunmuşlardır.

İpek Yolu’ndan yalnızca tüccarlar değil yol üzerindeki ülkeler, şehirler hatta köyler büyük kazanç elde etmiştir. İpek Yolu birçok devlete cazip gelmiş ve savaşların çıkmasına sebep olmuştur. Bu yolu ele geçiren devletler hem siyasi, hem de ekonomik güç elde etmiştir.

Tüccarlar yolculukları sırasında uğradıkları ülkelerin, şehirlerin ve köylerin yemeklerini, sanatlarını, kıyafetlerini öğrenmiş, başka kültürlere tanıtmışlardır

Baharat Yolu: Baharat günümüzden yüzyıllar öncesinde Doğu ülkelerinde kullanılıyordu. Orta Çağ Avrupa’sında soyluların sofralarına ulaşınca önemli bir ürün oldu. Pahalı olduğu için sadece soylular tüketebiliyordu.

Baharat Yolu, Hindistan’dan başlayarak kara ve deniz yolu ile Mısır’a ve Anadolu’ya oradan da Avrupa’ya uzanan önemli bir ticaret yoludur.

Baharatın anavatanı Hindistan, Çin gibi Uzak Doğu ülkeleri olduğu kabul edilmiştir. Baharat yüzyıllarca kara ve deniz yoluyla Uzak Doğu’dan Afrika’ya ve Avrupa’ya taşınmıştır. Günümüzde marketlerde, çarşılarda, aktarlarda, pazarlarda rahatça ve bolca ulaşabildiğimiz baharatı geçmişte elde etmek çok da kolay olmamıştır.

Baharata duyulan ihtiyacının fazlalığı ve baharat üretiminin birçok medeniyet tarafından bilinmemesi baharatın değerli bir ticaret ürünü olmasına sebep olmuştur. Baharatın bu kadar değerli olması baharat ticaretinin önemini artırmıştır. Temelinde baharat ticareti olan Baharat Yolu tarihte en çok kullanılan yollardan birisi olmuştur.

Baharat Yolu’nu kullanan tüccarlar, elçiler ve seyyahlar kendi kültürlerine ait yemekleri, baharatlardan yapılma esans ve ilaçları başka kültürlere de öğretmişlerdir. Bu yolu kullananlar seyahatleri boyunca öğrendikleri gelenekleri ve satın aldıkları ürünleri kendi memleketlerine de tanıtmışlarıdır. Bu durum Baharat Yolu’nun kültürel etkileşimi
de sağladığını gösterir.

Orta Çağ’da Müslüman devletler; İpek Yolu, Baharat Yolu’na hâkim olmuş ve zenginleşmiştir.

6. Sınıf Sosyal Bilgiler Konuları için tıklayınız.

yorumlar
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 1 YORUM
  1. Dilara dedi ki:

    Çok güzel çok iyi bir anlatım ellerinize sağlık

yorum-yaz
BİR YORUM YAZIN

Soru: 72 + 4 kaçtır?