5. Sınıf Çevremizde Dinin İzleri Konu Anlatımı
5. sınıf konu anlatımları. 5. sınıf Çevremizde Dinin İzleri Konu Anlatımı. 5. sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, 5. sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi konu anlatımı, 5. sınıf Çevremizde Dinin İzleri Konu Anlatımı işte yazımızda.
Çevremizde Dinin İzleri
- Mimarimizde Dinin İzleri
- Musikimizde Dinin İzleri
- Edebiyatımızda Dinin İzleri
- Örf ve Âdetlerimizde Dinin İzleri
- Bir Peygamber Tanıyorum: Hz. Süleyman (a.s.)
Mimarimizde Dinin İzleri
İslam dini, birlikte yaşamaya ve şehir kültürüne büyük önem vermiştir. Müslümanlar şehrin merkezine camiyi, caminin çevresine de medrese (okul), şifahane (hastane), misafirhane, aşevi, çeşme gibi toplumun faydalanacağı mimari eserler inşa etmişlerdir. Merkezinde cami olan ve toplumun ihtiyaçlarına pek çok açıdan cevap veren yapıların bir arada bulunduğu külliyeler bunun en somut örneklerindendir. Konya’daki Sahip Ata Külliyesi, Edirne’deki Bayezid Külliyesi ve İstanbul’daki Fatih Külliyesi; merkezinde cami olan ve pek çok sosyal işleve sahip yapılarla çevrili mimari eserlerdir.
Osmanlılar döneminde Mimar Sinan tarafından yapılan Süleymaniye, Mihrimah Sultan ve Selimiye camileri önemli mimari eserlerimizdendir ve tarihi mirasımızdır.
İslam dininde namazın cemaatle kılınmasına verilen önemden dolayı büyük camiler inşa edilmiştir. Camiler, Müslümanların ibadet yapma ve bir araya gelme yeridir. Camilerde namaz kılınır, Kur’an-ı Kerim okunur, dua edilir, vaaz ve hutbe dinlenir. Aynı zamanda Müslümanlar camilerde bir araya gelerek birbirlerinin sıkıntılarını paylaşır ve çözüm bulmaya çalışırlar.
Caminin Bölümleri:
Kubbe: Yarım küre biçiminde olan ve caminin üzerini örten yapıdır.
Minare: Müezzinin ezan okuduğu, salâ verdiği, şerefesi olan, yüksek ve ince yapıdır.
Minber: Cuma ve bayram namazlarında hutbe okumak için çıkılan merdivenli, yüksekçe yerdir.
Mihrap: Kâbe yönünü gösteren ve imamın cemaate namaz kıldırırken durduğu yerdir.
Vaaz Kürsüsü: Camide vaaz verip cemaati dini konularda aydınlatan kişinin oturduğu yüksekçe yerdir.
Şadırvan: Cami avlularında bulunan, üzeri kubbeli veya açık olan abdest alma yeridir.
Şerefe: Camilerde minarenin etrafını çepeçevre dolaşan, müezzinin çıkarak ezan okuduğu, kenarları korkuluklu bölümdür.
Merkezinde cami olan ve toplumun ihtiyaçlarına pek çok açıdan cevap veren yapıların bir arada bulunduğu külliyeler yapılmıştır.
İslam dininin ilim öğrenmeye önem vermesi eğitim mekânlarının oluşturulmasında etkili olmuştur. Bu sebeple dinî ilimlerle birlikte dünyevî ilimlerin bir arada okutulduğu medreseler titizlikle inşa edilmiştir.
Konya’daki Karatay Medresesi ve Erzurum’daki Çifte Minare Medresesi bu mimari türün önemli örneklerindendir.
Musikimizde Dinin İzleri
İslam kültüründe musiki önemli bir yere sahiptir. Bunun en güzel örneklerinden biri, Peygamberimizin ilk ezanı, sahabenin en güzel seslilerinden biri olan Bilal-ı Habeşî’ye (r.a.) okutturmasıdır.
İslam tarihinde duygu ve düşüncelerin ifadesinde musiki önemli bir rol oynamış, böylece “dinî musiki” ve “tasavvuf musikisi” türleri ortaya çıkmıştır.
– Tasavvuf musikisinde ney, kudüm, tambur, bendir gibi çalgılar kullanılır.
– İlahi, naat, kaside tasavvuf musikisi türlerindendir.
– İlahi, edebiyatımızdaki dini içerikli şiirlerin bestelenmiş şeklidir.
Mübarek günlerde ve gecelerde, düğünlerde vb. çeşitli merasimlerde okunan “mevlid”, Osmanlı Dönemi divan şairlerinden Süleyman Çelebi tarafından Peygamberimizin doğumunu anlatmak amacıyla yazılmış bir şiirdir.
Teravih namazlarında okunan Salât-ı Ümmiyye, Osmanlı Devleti zamanında yaşamış ünlü bestekârlardan Buhûrîzâde Mustafa Itrî Efendi tarafından bestelenmiştir.
Günde beş kez camilerde okunan ezanlar belli usul ve makamlara göre icra edilmekte olup dinî musiki unsurlarından biridir.
Dinî musiki alanında tanınmış önemli şahsiyetler: İsmail Dede Efendi, Mustafa Itrî Efendi, Hacı Arif Bey, Tanburi Cemil Bey, Münir Nurettin Selçuk.
Edebiyatımızda Dinin İzleri
Dil, insanlar arasında iletişimi sağlayan en temel araçtır. Dinin insanlara anlatılması ve varlığını devam ettirebilmesi için bir dilin var olması şarttır. Çünkü dil, kültürel ve dini değerlerin taşıyıcısıdır.
– Din insanların duygu, düşünce dünyalarını ve dillerini etkiler. Böylece o toplumu anlatan edebi eserler ortaya çıkar. Bunun yansımalarını kimi zaman bir türkünün sözlerinde, kimi zaman bir şiirde, kimi zaman da günlük konuşma
dilimizde görebiliriz.
– Dinimizin etkisiyle dilimize girmiş birçok kelime, deyim ve atasözü bulunur.
– Cennet, cehennem, ezan, dua, zikir, namaz, günah, sevap gibi kelimeler günlük konuşmalarımızda sıkça kullandığımız dinî kelimelerdir.
– Günlük konuşmalarımızı yaparken kullandığımız deyim ve atasözlerimizde de bu dinî ifadeler yer almaktadır.
Türk toplumunda din, başta içerik olmak
üzere birçok yönden edebiyatı etkilemiştir.
– Türkler, Müslüman olduktan sonra İslam’ın hayata bakışını yansıtan pek çok edebi eser vermişlerdir.
– Hatta zaman içinde, tamamen dinî içerikli bir edebiyat türü de gelişmiştir ki bu, tasavvuf edebiyatı olarak adlandırılmıştır.
– Ahmet Yesevî, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli bu edebiyat türünün öncülerindendir.
– Edebiyatımızda dinin etkisiyle oluşan edebi eserlerin başında Yüce Allah’ın varlığı ve birliğinin konu edildiği tevhidler gelir.
– Allah’a yalvarıp yakarma ve dua etmeyi içeren münacaatlar da edebiyatımızda dinin izlerini göstermektedir.
– Peygamberimize duyulan sevgi ve saygının şiirsel olarak anlatıldığı eserler ise naat olarak adlandırılmaktadır.
Örf ve Âdetlerimizde Dinin İzleri
İnsanlar hayatları boyunca örf ve adetlerle iç içe yaşarlar. Örf ve adetler toplumu bütünleştiren, ayakta tutan, barışı, huzuru sağlayan önemli kültürel değerlerdir. Örf ve adetlerin her ne kadar yasal bağlayıcılığı olmasa da sağlıklı bir toplumun oluşması açısından son derece önemli rolleri vardır. Örf ve âdetlerin oluşmasında toplumsal ihtiyaçların yanı sıra dinin önemli bir etkisi vardır. Toplumsal yaşantımızda dinin izlerini görebileceğimiz pek çok örf ve âdetle karşılaşırız.
Bunların başlıcaları;
– Yeni doğan bir çocuğun sağ kulağına ezan okunması, sol kulağına ise kamet getirilmesi.
– Erkek çocukları için sünnet merasimi düzenlenmesi, bu merasimlerde Kur’an ve mevlit okunması, birlikte yemekler yenilmesi ve sünnet çocuğuna hediyeler verilmesi.
– Muharrem ayında aşure yapılması. Akrabalara, komşulara vb. aşure dağıtılması.
– Önemli gün ve gecelerde Kur’an okunması, hayır yapılması, mevlit okutulması. Örneğin; yeni bir bebek doğduğunda, bir genç askere gittiğinde, bir Müslüman vefat ettiğinde…
Bir Peygamber Tanıyorum: Hz. Süleyman (a.s.)
Hz. Süleyman (a.s.), kendisi gibi bir peygamber olan Hz. Davud’un (a.s.) oğludur. Davut peygamberin vefatından hemen sonra, henüz küçük yaştayken hükümdar oldu. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Süleyman (a.s.) ve onun üstün özelliklerinden pek çok ayette bahsedilmiştir. Hz. Süleyman’a (a.s.) verilen üstün özelliklerle ilgili kendisinin duası Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: “Süleyman, “Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye layık olmayacak bir mülk (hükümranlık) bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!” dedi.” Bu duasından sonra yüce Allah ona, dünyada hiç kimseye nasip olmayacak nimetler verdi. Gitmek istediği yere kolaylıkla gidebilmesi için rüzgârı onun emrine tahsis etti ve işlerini kolaylaştıracak pek çok imkân sundu. Yüce Allah onun, kendisi katında büyük bir değeri ve güzel bir yeri olduğunu da ifade etmiştir.
Hz. Süleyman (a.s.) peygamberlik görevi yanında babasından devraldığı hükümdarlığı da uzun yıllar devam ettirdi. Hükümdarlığı Filistin, Ürdün ve Suriye’yi içine alan bölgeyi kapsadı.
Hz. Süleyman (a.s.), babasının başlattığı önemli işlerden biri olan Mescid-i Aksa’nın (Beytü’l-Makdis) yapımını uzunca bir sürede tamamladı. Çok maliyetli olan bu inşaat için kendi hazinesinden bütün imkânları kullandı.
Yüce Allah tarafından Hz. Süleyman’a (a.s.) pek çok mucize verildi. Rüzgârın onun emrinde olması, ona Mescidi Aksa Süleyman Peygamber kuşların ve diğer canlıların dilinin öğretilmesi bunlardan bazılarıdır. Konuyla ilgili olarak Kur’an- Kerim’de “Süleyman’ın hizmetine de güçlü esen rüzgârı verdik. Rüzgâr, onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere eser giderdi. Biz her şeyi hakkıyla bileniz.” buyrulmaktadır. Bir başka ayette de; “Süleyman Davud’a vâris oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.” buyrularak Hz. Süleyman’a (a.s.) verilen mucizeler açıklanmıştır.
Allah (c.c.) tarafından Hz. Süleyman’a (a.s.) davalarda hüküm verme konusunda önemli bir yetenek ve üstün bir ilim bahşedilmişti. Konuyla ilgili bir ayette; “Andolsun ki biz, Davud’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar: Bizi, mümin kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a hamd olsun, dediler.” buyrulmuştur. Bir başka ayette de; “Biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik…” denilerek bu durum belirtilmiştir.
Hz. Süleyman’ın (a.s.) atları çok sevdiği ve onların bakımıyla bizzat ilgilendiği Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmıştır: “Akşama doğru kendisine, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu. Süleyman: Gerçekten ben mal sevgisini, Rabbimi anmak için istedim, dedi. Nihayet güneş battı. (O zaman:) Onları (atları) tekrar bana getirin, dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.”
Hz. Süleyman (a.s.), kırk yıl süren hükümdarlığı ve peygamberliği süresince Allah’ın (c.c.) adını insanlara duyurmak için çalışmıştı. Onun saltanatı, zenginlik ve adalet kavramlarıyla bütünleşmişti. Kurduğu büyük devlet onun vefatından sonra dağıldı. Hz. Süleyman’ın (a.s.) hayatı ise Kur’an-ı Kerim’de bir ibret öyküsü olarak bizlere anlatılmıştır.
5. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Konuları için tıklayınız.