4. Sınıf Hz. Muhammed’i Tanıyalım Konu Anlatımı
4. sınıf konu anlatımları. 4. sınıf Hz. Muhammed’i Tanıyalım Konu Anlatımı. 4. sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, 4. sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi konu anlatımı, 4. sınıf Hz. Muhammed’i Tanıyalım Konu Anlatımı işte yazımızda.
Hz. Muhammed’i Tanıyalım
- Hz. Muhammed’in (S.A.V.) Doğduğu Çevre
- Hz. Muhammed’in (S.A.V.) Ailesi
- Hz. Muhammed’in (S.A.V.) Doğumu, Çocukluk Ve Gençlik Yılları
- Hz. Muhammed’in (S.A.V.) Mekke Ve Medine Yılları
- Bir Dua Tanıyorum: Salli Ve Bârik Duaları Ve Anlamları
Hz. Muhammed’in (S.A.V.) Doğduğu Çevre
Hz. Muhammed’i (s.a.v.) daha iyi tanımak için onun dünyaya geldiği Mekke şehrinin tarihini bilmemiz gerekir. Arap Yarımadası’nda bulunan Mekke, Müslümanlar için çok önemli bir şehirdir. Çünkü Müslümanların kıblesi olan Kâbe Mekke’dedir. Kâbe, yeryüzünde Allah’a (c.c.) ibadet amacıyla yapılan ilk mabettir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bizim için doğru yolu gösteren bir rehberdir. İnsanlık için en güzel örnektir. Allah’ın (c.c.) seçilmiş bir kulu ve elçisidir. Allah’ın Elçisi’nin (s.a.v.) önemini ve insanlık için neler yaptığını anlayabilmek için onun doğduğu dönem hakkında doğru bilgi sahibi olmamız gerekir. Peygamberimizin (s.a.v.) doğduğu dönemi ve ortamı, dinî ve sosyal açıdan olmak üzere iki ana başlık altında ele alabiliriz.
Dini Durum
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Arap Yarımadası’nın Hicaz bölgesinde, Mekke’de doğmuştur. Arap toplumunda halkın çoğunluğunu putperestler oluşturuyordu. İnsanların büyük bir kısmı taştan, madenlerden, tahtadan vb. şeylerden kendi elleriyle yaptıkları putlara tapıyordu. Hicaz bölgesinde putperestlik dışında başka inanç biçimleri de vardı. Örneğin, Yahudilik ve Hristiyanlık bunlar arasında sayılabilir.
Allah’ın (c.c.) hem varlığına hem de birliğine iman eden, iyi bir insan olarak yaşamaya gayret eden, kötülüklerden uzak durmaya özen gösteren kimseler de vardı. Bunlara Hanif denilmektedir. İbrahim Peygamber’in (a.s.) dinine göre sürdüren kişilerdi.
Sosyal Durum
Araplarda sosyal hayatın temelini kabilecilik oluşturuyordu. Her kabilenin, genellikle yaşlı ve bilgili bir lideri
bulunurdu. Araplar arasında kabile bağları çok güçlüydü.
Kabile: Aynı atadan türeyen, aynı soydan gelen insanlar topluluğuna denirdi. Kabile fertlerinden birine zarar verilmesi, duruma göre savaş sebebi bile sayılırdı.
Bir Arap, kabilesi için hiçbir fedakârlıktan kaçınmazdı. Kabileler arasında su ve otlak yetersizliği, kan davası vb. sebeplerle zaman zaman anlaşmazlık çıkar, savaşlar olurdu. Ancak Araplar yılın dört ayında (muharrem, recep, zilkade ve zilhicce aylarında) savaşmazlardı.
Arap toplumunda insanlar genel olarak hürler ve köleler olmak üzere başlıca iki gruba ayrılmıştı. Bir de bu iki grup arasında mevali denilen bir başka toplumsal sınıf vardı. Hürler her türlü hakka sahipti. Kölelerin ise hiçbir hakkı bulunmuyordu. Köleler pazarlarda alınıp satılıyordu.
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) doğduğu çevrede kadınlar ve kız çocukları hor görülürdü. Kız çocuğu sahibi olmak ise utanç vesilesi sayılırdı. Hatta bazı kimseler, utançlarından kız çocuklarını diri diri toprağa gömecek kadar insafsız davranabiliyorlardı.
Bir erkek, istediği kadar kadınla evlenebilirdi. Erkek, karısını istediği zaman boşama hakkına da sahipti. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) doğduğu çevrede içki içmek, kumar oynamak, falcılık, hırsızlık, başkasının malını zorla ve bedelsiz alma gibi kötülükler oldukça yaygın durumdaydı.
Arap toplumunda okuma yazma bilenlerin sayısı çok sınırlıydı. Sözlü kültür, özellikle de şiir ve hitabet (güzel söz söyleme) sanatı gelişmişti.
Arap toplumunda insanlar genellikle geçimlerini tarım, ticaret ve hayvancılıkla sağlıyorlardı. Peygamberimizin (s.a.v.) doğduğu çevrede göçebe yaşayan halk, daha çok hayvancılıkla uğraşırdı.
Yerleşik hayat yaşayanlar ise tarım ve ticaretle geçimlerini sağlarlardı. Mekke, ticaret hayatının canlı olduğu en önemli şehirlerden biriydi. Buraya özellikle hac mevsiminde hem Kâbe’yi ziyaret etmek hem de ticaret yapmak için Arap Yarımadası’nın her yerinden insanlar gelirdi. Ticaret yolculukları genel olarak deve kervanlarıyla yapılırdı.
Hz. Muhammed’in (S.A.V.) Ailesi
Hz. Muhammed, 20 Nisan 571 Pazartesi günü Arabistan’ın Mekke kentinde doğmuştur. Mekke’yi önemli kılan husus ise Kâbe’nin orada oluşudur. Allah’ın insanlara gönderdiği son peygamberdir.( İlk peygamber ise, aynı zamanda ilk insan olan Hz. Adem’dir. )
– Hz. Muhammed’in babasının adı Abdullah, annesinin adı Amine’ dir. Dedesinin adı Abdulmuttalip, Süt annesinin adı ise Halime’dir. Peygamber Efendimiz „in süt kardeşleri Şeyma ve Abdullah’tır.
– Doğmadan önce babası, 6 yaşındayken annesi, 8 yaşındayken de dedesi vefat etti.
– Annesi vefat ettikten sonra dedesi Abdulmuttalip’in yanında, dedesi vefat ettikten sonra da amcası Ebu Talip’in yanında kalmıştır.
– 4 yaşına kadar süt annesinin yanında kaldı.
– İlk ticaret yolculuğunu 12 yaşındayken yaptı(Şam’a).
– 17 yaşındayken amcalarıyla birlikte ticaret için Yemen’e gitti.
– 20 yaşındayken “ Erdemliler Topluluğu (Hilful Fudul )” adlı birliğe katıldı. Hz. Peygamber’in de katıldığı antlaşma, zulme karşı İslâm öncesi arapların yaptığı bir topluluktur. Orada olanlar belirli yetkili ve sevilen insanlardı, zalime baş kaldırma ve mazlumu korumayı görev edinmişlerdir.
– Dadısının adı Ümmü Eymen’dir.
– Hz. Muhammed 25 yaşında iken 40 yaşında bulunan Hz. Hatice ile Hatice’nin teklifi üzerine evlenmiştir.
– Hz. Muhammed (S.A.V.) 40 yaĢında (610 yılında) Peygamber oldu.
– Hz.Ebubekir ile uzun ve tehlikeli bir yolculuktan sonra Medine’ye hicret ettiler (622 yılı).
– Peygamberimiz 55 yaiında iken, Hz. Ebubekir’in kızı Hz Âişe ile evlendi.
Hz. Muhammed’in (S.A.V.) Doğumu, Çocukluk Ve Gençlik Yılları
Hz. Peygamber Rebiülevvel ayının on ikisinde Pazartesi günü Mekke’de dünyaya geldi. Bu tarih miladi takvime göre 20 Nisan 571 tarihine denk geliyordu. Ailesi Hz. Muhammed’in (s.a.v.) doğumunu büyük bir sevinçle karşıladı. Annesi Âmine biricik oğlunu kucağına aldı, bağrına bastı, öptü, kokladı. Abdülmuttalip torununun doğduğunu haber alınca onu kundağıyla kucaklayıp Kâbe’ye getirdi.
Hz. Peygamber dört yaşına kadar sütannesi Halime’nin yanında kaldı. Daha sonra annesi Âmine’ye teslim edildi. Altı yaşındayken annesiyle beraber babasının Medine’deki kabrini ziyaret etti. Bu vesileyle Medine’deki akrabalarını da tanıdı. Orada yüzme öğrendi, arkadaşlar edindi, güzel günler geçirdi. Nihayet dönüş vakti gelmişti. Annesi Mekke’ye dönüş yolunda hastalandı ve vefat etti. Dadısı Ümmü Eymen, Hz. Muhammed’i (s.a.v.) alıp dedesi Abdülmuttalip’e teslim etti.
Annesinin vefatından sonra Hz. Muhammed’i (s.a.v.) dedesi Abdülmuttalip yanına aldı. Dedesi nereye gitse onu da yanında götürürdü. Toplantılarda Hz. Peygamber’i yanına alır, konuşulan konularda onun da fikrini sorardı. Kâbe çevresinde ve Mekke sokaklarında birlikte dolaşırlardı. Dedesi onsuz sofraya oturmazdı. Kâbe’nin gölgesindeki özel minderine sadece torununun oturmasına izin verir ve “…Allah’a yemin ederim ki, gelecekte bu çocuğun şanı çok büyük olacak.” derdi.
Hz. Muhammed (s.a.v.) sekiz yaşındayken dedesi Abdülmuttalip vefat etti. Hz. Peygamber onu çok severdi, bu yüzden vefatına çok üzüldü. Anne ve babasından sonra dedesini de kaybetmişti. Dedesinin vefatından sonra amcası Ebu Talip, yeğeni Hz. Muhammed’i (s.a.v.) himayesine aldı. Ebu Talip Mekke’nin ileri gelenlerinden, merhametli ve gönlü zengin bir insandı. Hz. Peygamberi kendi oğlu gibi severdi.
Onun bereketli bir çocuk olduğuna inanırdı. En iyi şekilde yetişmesi için elinden geleni yapardı. Ebu Talip’in eşi Fâtıma da Hz. Muhammed (s.a.v.) ile kendi çocuğu gibi ilgilenmiş ve ona daima şefkatle davranmıştır. Hz. Muhammed de (s.a.v.) kendisini koruyup gözeten yengesini anne gibi görmüştür. Yengesi Fâtıma vefat ettiği gün ona duyduğu sevgiyi, “O, beni doğuran annemden sonraki annemdi. Kendisinin çocukları aç dururken o önce benim karnımı doyururdu. Saçımı tarardı.” sözleriyle dile getirmiştir.
Hz. Muhammed (s.a.v.) on yaşlarındayken, amcasının geçimine katkıda bulunmak için çobanlık yaptı. O, Mekke’nin çevresindeki dağlarda ve ovalarda geçirdiği vakitlerde tabiatı gözlemliyor, yaratılışın güzelliklerini görüyordu. Ayrıca çobanlık yapmak küçük yaştan itibaren ondaki sorumluluk duygusunu geliştiriyor, zorluklar karşısında sabırlı olmayı öğretiyordu.
Ebu Talip ticaretle uğraşır, geçimini bu yolla sağlardı. Zaman zaman kervanlarla ticaret yolculuğuna çıkardı. Hz. Peygamber amcasıyla ilk ticaret yolculuğuna on iki yaşındayken çıktı.10 Çocukluk ve gençlik yılları amcasının yanında geçen Hz. Muhammed (s.a.v.) bu sürede ondan ticareti öğrendi. Gençlik çağına ulaştığında ise artık tek başına bir ticaret kervanını yönetecek duruma gelmişti. Ticaret amacıyla çeşitli yolculuklara çıkmış; Suriye ve Yemen taraflarına, Doğu Arabistan’a ve diğer bazı bölgelere gitmişti.
Hz. Muhammed’in (S.A.V.) Mekke Ve Medine Yılları
Hz. Muhammed (s.a.v.) 610 yılının Ramazan ayında Kadir gecesinde Hira mağarasında derin düşünceler içindeyken Yüce Allah, vahiy meleği Cebrail (a.s.) aracılığıyla ona Alak suresinin ilk beş ayetini vahyetti.
Hz. Muhammed (s.a.v.) heyecan içinde evine döndü ve başına gelenleri hanımı Hz. Hatice’ye (r.a.) anlattı. Hz. Hatice (r.a.) onu sakinleştirdi. Daha sonra bu olayı bir hanif olan Varaka’ya anlattılar. O, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) korkmaması gerektiğini, ona gelen meleğin Cebrail (a.s.) olduğunu ve kendisine peygamberlik verildiğini söyledi. Bu olay yaşandığında Hz. Muhammed (s.a.v.) 40 yaşındaydı.
İlk Müslümanlar İlk vahiyden bir süre sonra Yüce Allah, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) mesajlarını insanlara açıklama ve onları İslam dinine davet etme görevi verdi. O, en yakınlarından başlayarak insanları İslam’a çağırdı. Hz. Hatice (r.a.), Hz. Ali (r.a.), Hz. Zeyd (r.a.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.) ilk Müslümanlar oldular.
İslam’a Açık Davet
Hz. Muhammed (s.a.v.) İslam’a davetini peygamberliğinin ilk üç yılında gizlice yürüttü. Dördüncü yıldan itibaren ise insanları açıktan İslam’a davet etmeye başladı. Amcası Ebu Talip kendisine her zaman yardımcı olacağını söyledi. Ancak diğer amcası Ebu Lehep bu davete karşı çıktı.
Hz. Muhammed (s.a.v.) yakın akrabalarından sonra bütün Mekkelileri Müslüman olmaya çağırmak için Safâ tepesine topladı. Onlara, “Ey Kureyşliler! Ne dersiniz, size şu dağın arkasından (sizinle savaşmak üzere düşman) atlılar geliyor diye haber versem bana inanır mıydınız?” diye sordu. Oradakiler, “Biz senin hiç yalan söylediğini görmedik.” şeklinde cevap verdiler. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.v.) onları tek olan Allah’a (c.c.) iman etmeye çağırdı. Amcası Ebu Lehep ona yine karşı çıktı ve davetini engelledi.
Bu olaydan sonra Hz. Muhammed (s.a.v.) tüm gayretiyle insanları Allah’ın (c.c.) tek olduğuna, ortağı bulunmadığına, kendisinin de Allah’ın (c.c.) peygamberi olduğuna inanmaya çağırdı. Ancak kötü niyetli ve inatçı insanlar İslam dininin yayılmasına engel olmak için ellerinden geleni yaptılar. Özellikle Ebu Lehep, Ebu Cehil ve Ebu Süfyan, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) davetine engel olmak ve Müslümanları da İslam dininden döndürmek için her türlü eziyet ve işkenceyi yapmaktaydılar.
Baskılar ve zulümler karşısında Hz. Muhammed (s.a.v.) isteyen Müslümanların Habeşistan’a hicret etmelerine izin verdi. Habeşistan kralı Necaşi âdil bir insandı. Ülkesine sığınan Müslümanları himayesine aldı. Mekkeli müşriklerin Müslümanları Habeşistan’dan geri getirme girişimleri boşa çıktı.
Taif Yolculuğu
Hz. Muhammed (s.a.v.) İslam davetini Mekke dışında da duyurmak amacıyla Hz. Zeyd’i (r.a.) yanına alarak Mekke yakınlarındaki Taif şehrine gitti. Burada yaşayanları İslam’a davet etti. Ama onlar bu davete yanaşmadılar. Hatta Hz. Peygamberi taşladılar ve şehirden uzaklaştırdılar.
İsra ve Miraç
Hz. Hatice (r.a.) ve Ebu Talip’in vefatı ve Taif yolculuğunda yaşananlar Hz. Muhammed’i (s.a.v.) çok
medineye hicretüzmüştü. Mekkelilerin tavırlarında bir değişiklik de yoktu. Hatta Ebu Talip’in vefatıyla birlikte cesaretleri iyice artmıştı. Tüm bu zorluk, acı ve sıkıntılar yaşanırken Yüce Allah, Hz. Peygambere iki büyük mucize yaşattı. Bunlar; İsra ve Miraç mucizeleridir. İsra; Hz. Peygamberin bir gece Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya götürülmesi, Miraç ise buradan Yüce Allah’ın huzuruna çıkarılmasıdır. Medine’ye hicret İslam tarihinin en önemli olaylarındandır.
Medine’ye Hicret
Hz. Muhammed (s.a.v.) daha önce Mekke’ye gelen bazı Medinelilere İslam’ı anlatmış, onlar da Müslüman olup yurtlarına dönmüşlerdi. Sonraki iki yıl içinde Medine’den daha kalabalık Müslüman gruplar Mekke’ye geldiler. Her konuda İslam’ın emir ve yasaklarına uyacaklarına ve Medine’ye gelirse onu canları gibi koruyacaklarına dair Hz. Muhammed’e (s.a.v.) söz verdiler. Bu olaydan sonra Mekkeli Müslümanlar küçük gruplar halinde Medine’ye göç etmeye başladı. Hz. Peygamber de 622 yılında Medine’ye hicret etti. Hicret olayı İslam tarihi açısından çok önemli bir olaydır. Hicretle birlikte Medine’de bir İslam Devleti kuruldu. Müslümanların Mekke’de yaşadığı acılar son buldu. Müslümanlar için Medine yeni bir başlangıç oldu.
Mescid-i Nebi (Peygamber Mescidi)
Hz. Muhammed (s.a.v.) Medine’ye varır varmaz yaptığı ilk iş bir mescit inşa etmek oldu. Burası hem ibadet yeri hem yönetim merkeziydi. Mescidin bir bölümü Hz. Peygamberin eviydi. Mescitte “suffe” denilen bir bölüm daha vardı. İsteyen sahabiler burada kalır ve Hz. Peygamberden ilim öğrenirlerdi.
Medine İslam Toplumu
Hz. Peygamber Medine’ye gelir gelmez, barış ve güven esasına dayalı bir toplum meydana getirmek için çalışmalara başladı. Medineli Müslümanlar (ensar) ile Mekke’den hicret etmiş Müslümanları (muhacir) birbirleriyle kardeş ilan etti. Ensar, kardeş oldukları muhacirlerin bütün ihtiyaçlarıyla ilgilendi. Onlara her türlü yardımı sağladı. Bu şekilde Medine’de tarihin en güzel kardeşlik örneği yaşandı.
Hz. Muhammed (s.a.v.) Medine’de yaşayan Yahudilerle de bir anlaşma yaptı. Buna göre herkes Medine’de barış içinde yaşayacak ve şehri dış tehditlere karşı birlikte savunacaklardı.
Hudeybiye Barış Anlaşması
Müslümanlar Medine’ye hicret edince özgürlük ve huzura kavuştular. Ancak Mekkeli müşrikler onları orada da rahat bırakmıyordu. Baskılar, sonunda çatışmaya dönüştü. 624 yılında Müslümanlar, Mekkeli müşrikleri Bedir savaşında bozguna uğrattı. Bedir savaşının intikamını almak isteyen müşrikler 625 yılında Müslümanlara tekrar saldırdılar. Uhud savaşında Müslümanlar galip gelecekken, Hz. Peygamberin stratejik bir noktaya yerleştirdiği okçular yerlerini terk edince üstünlüklerini kaybettiler. Bu savaş iki taraf için de tam bir sonuç elde edilemeden sona erdi. 627 yılında Mekkeliler bu defa büyük bir orduyla Medine’yi kuşattılar ama şehri ele geçiremeyip geri döndüler. Bu savaşa Hendek savaşı denildi. Çünkü Müslümanlar Medine şehrinin etrafına geniş hendekler kazmışlardı. Düşman birlikleri bu hendekleri geçemediler. Müslümanlarla Mekkeli müşrikler arasında 628 yılında Hudeybiye anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre iki taraf on yıl savaşmayacaktı. Bu barış ortamı İslam’ın yayılmasını hızlandırdı.
Mekke’nin Fethi
630 yılında müşrikler Müslümanlarla yaptıkları Hudeybiye anlaşmasını bozdular. Bu sebeple Hz. Muhammed (s.a.v.) Mekke üzerine yürüdü ve şehri fethetti. Bu fetihte savaş çıkmamış ve kan dökülmemiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.) ve Müslümanlar kendilerine her türlü eziyeti yapan müşriklerden intikam almadılar. Hepsini affettiler. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) affediciliği onların İslam dinine girmesini kolaylaştırdı. Hz. Muhammed (s.a.v.) Kâbe’yi putlardan temizledi ve onu gerçek kimliğine kavuşturdu. İnsanlar akın akın İslam dinine girdiler. Tüm Arap Yarımadası kısa sürede Müslüman oldu.
Veda Haccı ve Veda Hutbesi
Hz. Muhammed (s.a.v.), 632 yılında ilk ve son haccına çıktı. Medine’den Mekke’ye geldi ve hac ibadetini yerine getirdi. Binlerce Müslüman bu ibadet esnasında ona eşlik etti. Hz. Muhammed (s.a.v.) burada Veda Hutbesi olarak bilinen hutbesini okudu. Veda Hutbesi sadece Müslümanlar için değil tüm insanlar için çok önemli bir hutbedir. Çünkü bu hutbede insanların adalet ve huzur içinde yaşaması için gereken temel ilkeler açıklanmıştır.
Bir Dua Tanıyorum: Salli Ve Bârik Duaları Ve Anlamları
Okunuşu:
Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîme inneke hamîdün mecîd.
Anlamı:
Allah’ım! İbrahim Peygambere ve ailesine rahmet ettiğin gibi Hz. Muhammed (s.a.v.)’e ve ailesine de rahmet et. Gerçekten sen övülen ve şanı yüce olansın.
Okunuşu:
Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîme inneke hamidün mecîd.
Anlamı:
Allah’ım! İbrahim Peygamberi ve ailesini mübarek kıldığın gibi Hz. Muhammed (s.a.v.)’i ve ailesini de mübarek kıl. Gerçekten sen övülen ve şanı yüce olansın.
4. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Konuları için tıklayınız.