İslam Medeniyetinin Farklı Coğrafyalardaki İzleri Konu Anlatımı

Merhaba arkadaşlar size bu yazımızda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Konuları hakkında bilgi vereceğiz. Yazımızı okuyarak  bilgi sahibi olabilirsiniz. İslam Medeniyetinin Farklı Coğrafyalardaki İzleri  konusu ile ilgili bütün soruların cevabı sizleri bekliyor…

İslam Medeniyetinin Farklı Coğrafyalardaki İzleri

İslam dini, sadece ilk ortaya çıktığı Hicaz’da kalmamış, dünyanın dört bir yanına yayılmıştır. İslam dini, farklı coğrafyalarda ve farklı kültürler tarafından benimsendiği ve dinin özüne ters düşmeyen âdetleri yasaklamadığı için, İslam medeniyeti zenginleşerek dünyanın dört bir tarafına yayılmıştır. İslam medeniyetinin izlerini gördüğümüz başta Hicaz olmak üzere, Kudüs ve çevresi, Şam ve Bağdat bölgesi, İran, Horasan, Türkistan ve Mâverâünnehir bölgeleri, Hint Alt Kıtası, Anadolu ve Balkanlar, Kuzey Afrika (Mısır ve Mağrip bölgesi), Endülüs bizim gönül coğrafyamızı oluşturan bölgelerdir.

Peygamber Efendimiz, “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhari, Edep, 27) buyurarak birbirimize karşı nasıl kenetlenmemiz gerektiğini bizlere açıklamışlardır.
Nasıl ki, aynı anne babadan doğan çocuklar biyolojik kardeş oluyorsa bizler de aynı Allah’a (c.c.), aynı peygambere ve aynı kitaba inanan insanlar olarak din kardeşi oluyoruz.

Manevi olan bu kardeşlik maddi olan biyolojik kardeşlikten daha da ileri olan bir birlik ve beraberlik unsurudur. Gönül coğrafyamızın temelini de bu din kardeşliği tesis eder. İslam medeniyetinin dünyanın dört bir tarafına taşınmasında İslam’ı yaymak isteyen bu uğurda canını ortaya koyan komutanlar, gönül sultanları ve din âlimleri önemli bir yer teşkil eder. Örneğin; Sultan Alparslan, Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapısını Müslümanlara açmış, gönül sultanları Hoca Ahmet Yesevi, Mevlâna Celaleddin Rumi ve Hacı Bektaş Veli gibi âlimler, eserleri ve yetiştirdikleri öğrenciler sayesinde İslam medeniyetinin sağlam temelleri atılmıştır.

İslam’ın değişik coğrafyalarda yayılmasının sebeplerinden biri de Müslüman tüccarlardır. İslam’ın kendilerine verdiği helal kazanç, adalet ve dürüstlük gibi meziyetlerle gittikleri coğrafyalardaki insanları etkilemiş ve İslam medeniyetinin yerleşmesine büyük katkı sağlamışlardır. Kervansaraylar, hanlar bu etkinin günümüze kadar şahitlik eden kanıtlarıdır.

İslam’ın değişik coğrafyalara yerleşmesini sağlayan sebeplerden birisi de dildir. İslam medeniyeti Arapça, Türkçe ve Farsça olarak kaleme alınan eserlerle kurumsallaşmış ve bu sayede daha geniş coğrafyalara yayılmıştır. İslam âlimleri tıp, matematik, fen bilimleri alanlarında birçok eseri Arapçaya çevirmişlerdir. Abbasiler zamanında kurulan Beytü’l-Hikme bunun en güzel örneklerindendir.

Hoca Ahmed Yesevi’nin Dîvân-ı Hikmet’i, Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’i, Kaşgarlı Mahmut’un Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü İslam medeniyetinin gönül coğrafyamızda karar kılmasında etkili olan eserlerdir. İbn-i Sina’nın el-Kanun fi’t-Tıp isimli eseri ve İbn-i Haldun’un Mukaddimesi Arapça olarak, Mevlânâ’nın Mesnevi’si de Farsça olarak yazılan
gönül coğrafyamızı şekillendiren eserlerdendir.

Hicaz Bölgesi

Bölgenin en önemli şehri Mekke, Medine ve Taif ’tir. Mekke kıblemiz olan Kâbe-i Muazzama’nın bulunduğu ve Peygamberimizin doğduğu bir şehirdir. Medine ise Mekke müşriklerinin baskılarından bunalan Peygamberimize ve sahabelerine kucak açarak yurt olan ve İslam devleti ve medeniyetinin temellerinin atıldığı bir şehirdir. Hicretten önceki ismi Yesrib’tir. Peygamberimizin teşrifiyle Medine-i Münevvere ismi ile anılır olmuştur. Hicaz bölgesi, İslam’ın ilk doğduğu bölge olarak ve Kıblemiz olan Kabe’yi içerisinde bulundurmasından dolayı gönül coğrafyamızın merkezinde yer alır.

Kudüs ve Çevresi

Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’yı barındıran Kudüs gönül coğrafyamızda önemli bir yere sahiptir. Mescid-i Aksa hicretten sonra on altı veya on yedi ay kadar kıble olarak devam etmiş, daha sonra Kâbe-i Muazzama Peygamberimize inen vahiy ile kıble olarak tayin edilmiştir. Kudüs kutsal şehir, mabet şehri gibi anlamlara gelir.
Kudüs’ün gönül coğrafyamızda yer almasının nedenlerinden biri de Peygamberimizin miraç hadisesinde, Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürülüp, oradan da Yüce Rabbimizin huzuruna çıkarılması mucizesinde yer almasındandır.

Kudüs, Hz. Ömer’in halifeliği zamanında 638’de fethedilmiştir. Müslümanların müsamaha ve adalet anlayışı sayesinde Kudüs bütün insanların ve dinlerin ortak kültür ve medeniyet şehri olmuştur. Emeviler zamanında Müslümanlar Kudüs’e Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s Sahra’yı inşa etmişlerdir. Kudüs, Osmanlı padişahlarından Yavuz Sultan Selim tarafından 1516 yılında fetih edilerek 1917 yılına kadar 400 sene Osmanlı himayesinde kalmıştır.

Şam ve Bağdat Bölgesi

Şam bölgesi; Suriye, Filistin, Lübnan ve Ürdün bölgelerine verilen bir isimdir. Şam bölgesi Hz. Ömer (r.a.) zamanında Müslümanlar tarafından fethedildi. Şam daha sonra Emevi devletinin başkenti oldu. Emeviler zamanında inşa edilen Emevi Camii, o dönemden günümüze kadar ayakta kalabilen İslam mimari sanatının en güzel örneklerindendir. Şam, 1516 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Osmanlı idaresi altına
girdi.

Bağdat, Abbasi halifesi Ebu Cafer el-Mansur tarafından kurulmuştur. Selçuklu veziri Nizamü’l-Mülk adına kurulan Nizamiye medreseleri ilim ve kültür açısından önemli bir üne sahiptir. Özellikle tercüme faaliyetlerinde ün yapmış Beytü’l-Hikme de Bağdat tarihinde önemli bir yere sahiptir. Mansur Camii Bağdat’ın en büyük camilerindendir.
Hanefi mezhebinin hocası İmam Azam Ebu Hanife ve Kadiri tarikatının kurucusu Abdulkadir Geylani’nin türbeleri Bağdat’tadır. 1258 yılında Bağdat, Moğol istilasına uğramış, çok sayıda insan öldürülmüştür. Bağdat 1534 yılında Osmanlı padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı topraklarına katılmıştır.

İran, Horasan, Türkistan ve Mâverâünnehir Bölgesi

İran, Hz. Ömer (r.a) döneminde fethedilerek İslam beldesi hâlini almıştır. Petrol ve dünyanın ikinci doğal gaz rezervlerine sahip bir ülkedir. Horasan; Tacikistan, Afganistan ve İran topraklarını içine alan geniş bir coğrafyadır.
Nüfusunun çoğunluğunu Türkler oluşturur. Yer altı madenleri açısından önemli bir coğrafyadır. Tasavvufta Horasan erenleri diye anılan sufiler burada yetişmiştir. Bu coğrafyadan Anadolu ve Balkanlara göç eden bu dervişler sayesinde İslam dini geniş bir coğrafyaya yayılmıştır.

Uygur ve Kazak Türkleri ile diğer Türk gruplarının oluşturduğu Çin hâkimiyetindeki bölgeye Doğu Türkistan, 1924’ten sonra Sovyet hâkimiyetine giren alana da Batı Türkistan denir. Türkistan, Türklerin yurdu anlamına gelmektedir. Semerkant, Merv, Buhara ve Kaşgar Türkistan’da yer alan İslam medeniyetinin izlerini günümüze aktaran önemli şehirlerdendir.

İmam Buhari, İmam Tirmizî, Dârimi, İmam Mâturidi, Ebü’l-Leys es-Semerkandî, Farabi, İbn Sinâ, Zemahşerî, Ali Kuşcu Türkistan’da yetişen âlimlerdendir. Pir-i Türkistan olarak ünlenen Hoca Ahmet Yesevi ve onun yetiştirdiği Alperen dervişlerinin Anadolu’muzun İslamlaşmasında büyük emekleri olmuştur.

Mâverâünnehir, kelime anlamı olarak nehrin öbür yakası anlamlarına gelir, Orta Asya’da Seyhun ve Ceyhun Nehirleri arasındaki 660.000 kilometrekarelik alana verilen bir isimdir. Mâverâünnehir, Türkistan coğrafyasında yer alan bir bölgedir. Burada İslam’ın kubbesi diye isimlendirilen Buhara ve Semerkant şehirleri bulunmaktadır.

Hint Alt Kıtası

Hint Alt Kıtası, Hindistan ve Pakistan’ı kapsayan bir bölgedir. Hindistan Çin’den sonra nüfusu en fazla olan bir ülkedir. Müslüman nüfus açısından da bakıldığında Endonezya ve Pakistan’dan sonra en çok Müslüman nüfusun yaşadığı bir ülkedir. Hindistan, Emevi halifesi Ömer bin Abdülaziz döneminde İslam’la tanışmıştır. Gazneli
Sultan Mahmut’ta Hindistan’a on yedi sefer düzenleyerek İslam’ın bu coğrafyada daha hızlı yayılmasına zemin hazırlamıştır. Hindistan’da İslam ve tasavvufun yerleşmesinde Nakşibendi tarikatına mensup İmamı Rabbâni hazretlerinin çok etkisi olmuştur.

Hindistan Gazneliler ve Babürler gibi Türk-İslam devletlerinin egemenliği altında kalarak Türk kültürü ile de tanışmışlardır. Babürler tarafından yapılan Taç Mahal, bu coğrafyadaki İslam kültür ve medeniyetinin başta gelen eserlerindendir.

Anadolu ve Balkanlar

1071 yılında Türk yurdu hâline gelen Anadolu İslam’ın merkezi olmuş ve Yavuz Sultan Selimle beraber tüm Müslümanları temsil eden hilafet merkezi olmuştur. Anadolu’nun her karışında Türk-İslam eserlerini ve kültürünü görmek mümkündür. Anadolu toprağı; Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli, Molla Fenâri, Aziz
Mahmut Hüdai, İsmail Hakkı Bursevî, Elmalılı Hamdi Yazır ve Mehmet Akif Ersoy gibi eserleri ve yetiştirdikleri talebelerle hem kendi zamanlarına hem de günümüze ışık tutan birçok âlim ve sufi yetiştirmiştir.

Anadolu’nun batıya uzanan kolu ise Balkanlardır. Balkanlar Anadolu’nun kuzeybatısı ve Avrupa’nın güneydoğusunu içine alan bölgedir. Ülke olarak ise, Türkiye (Trakya), Bosna Hersek, Karadağ, Kosova, Makedonya, Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan, Hırvatistan, Slovenya ve Sırbistan yer alır. Bölge Osmanlı Devleti zamanında İslam’la tanışmıştır. Fethedilen bölgelere yerleştirilen Türkmen boyları sayesinde İslamiyet bu coğrafyada hızlı bir şekilde yayılmıştır.

Balkanlarda cami, medrese ve han gibi İslam kültürünün izlerini görmek mümkündür. Bunların başında Bosna Hersek’te Mimar Sinan tarafından yaptırılan Mostar Köprüsü gelir. Bulgaristan’da Sultan Murat Hüdavendigâr Camii ve Yunanistan’daki Mehmet Ali Paşa Medresesi de Balkanlardaki gönül coğrafyamızın izlerindendir.

Kuzey Afrika (Mısır ve Mağrib)

Mısır’dan Atlantik Okyanusu’na kadar Kuzey Afrika bölgesi ve Güney Sahrâ, Mağrib bölgesi olarak geçmektedir. Bugün bu coğrafyada Libya, Tunus, Cezayir, Fas ve Moritanya ülkeleri bulunmaktadır.

Mağrip Hz. Ömer (r.a.) zamanında İslam’la tanıştı. Osmanlı Devleti zamanında Barbaros Hayreddin Paşa 1517 yılında Cezayir’i İspanyollardan kurtardı. Turgut Reis kumandasında da 1551 yılında Libya, Osmanlı hâkimiyetine girdi. Cezayir’de Abdülkâdir el-Cezâiri, Fas’ta Abdülkerim el-Hattab’i, Libya’da Ömer el-Muhtar’ın öncülüğünce işgalci ülkelere karşı direniş hareketleri olmuştur. Bu kahramanca mücadelelerle bu ülke halkları bağımsızlıklarını kazanmışlardır.

Mısır, Hz. Ömer (r.a.) döneminde Amr b. Âs komutasında fethedilmiştir. Yavuz Sultan Selim döneminde 1517’de Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Bugün bölgede bulunan, Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, Fas, Sudan ve Somali nüfusunun tamamına yakını Müslüman olan ülkelerdendir. Mali, Nijer, Çad, Senagal ve Gine ise nüfusunun yarıdan fazlası Müslüman olan ve gönül coğrafyamızda yer eden ülkelerdendir.

Endülüs

Endülüs, İber Yarımadası’nda Müslümanların hâkimiyeti altındaki İspanya’ya geçmişte verilen bir isimdir. Kurtuba, Gırnata, İşbiliye bölgenin önemli şehirlerindendir. Endülüs, Emevi Devleti’nin komutanlarından Tarık bin Ziyad tarafından başlatılan fetihlerle İslam ülkesi hâlini almıştır. Bölge 1492 yılına kadar Müslümanların hâkimiyetinde kalmıştır. İslam kültür ve medeniyetinin Batı’daki merkezi olmuştur. Kurtuba Camii ve Elhamra Sarayı günümüze kadar varlığını devam ettiren İslam eserlerindendir.

9. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Konuları için tıklayınız

9. Sınıfta Yer Alan Diğer Ders ve Konuları için Tıklayınız.

yorumlar
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

yorum-yaz
BİR YORUM YAZIN

Soru: 72 + 4 kaçtır?