Özne Nedir? Hakkında Kısaca Bilgi

Özne Nedir? Özne Hakkında Kısaca Bilgi (TDK), Özne nedir, Özne nasıl yazılır tdk, Özne anlamı tdk, Özne Hakkında Kısaca Bilgi,Terimleri Sözlüğü

Sizlere bu yazımızda –Özne – kelimesi hakkında bilgi vereceğiz. 

Özne  kelimesinin anlamı:

Özne Dil ve Anlatım Terimi Olarak Özne:
Bir cümlede bildirilen işi yapan, yüklemin bildirdiği durumu üzerine alan kimse veya şey, fail.

Özne Türkçe-Dil Bilgisi Terimi Olarak Özne:
1. Cümlede, yüklemin bildirdiği eylemi ya da yargıyı gerçekleştiren ve üstlenen öge özne adını alır. Özne bir kişi ya da birkaç kişiden oluşuyorsa yükleme “Kim? Kimler?” soruları; kişi dışında bir varlık, nesne ya da kavram ise yükleme “Ne? Neler?” soruları yöneltilir.

2. Yüklemin gösterdiği kılış ile doğrudan ilgili olan kişi ya da şeye verilen ad; bir oluş ve kılışın gerçekleşmesini sağlayan kimse veya şey: Eskiler, baharı ya tabiatta yahut tecrit halinde, tek manzarasında severlerdi.(A.H. Tanpınar, Yaşadığım Gibi, s.114)

Türk Dil Kurumu’na göre Özne  kelimesinin anlamı:

BİLİM VE SANAT TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ

Mantık Terimleri Sözlüğü – 1976
özne
Türkçe: mevzu, İngilizce: subject, Fransızca: sujet, Almanca: Subjekt
SaP, SeP,SiP,SoP gibi bir özne-yüklem önermelerinde geçen S terimi.

Yöntembilim Terimleri Sözlüğü – 1981
özne
Türkçe: fail, süje, İngilizce: subject
Bir bilginin konusunu bilen ya da bir yargıda yüklemde bulunan öğe.

Felsefe Terimleri Sözlüğü – 1975
özne
Türkçe: fail, mevzu, İngilizce: subject, Fransızca: sujet, Almanca: Subjekt, Diğer: Yun. hypokeimenon, Latin: subjectum
(Yun. hypokeimenon = alta düşen, altta bulunan) : Hypokeimenon-subject terimi Aristoteles’te, sonra da ortaçağda töz anlamına kullanılır; ancak 17. yüzyıldan beri bugünkü anlamını kazanır, ruhbilim ve bilgi kuramı açısından “ben” anlamını alır: kendini ben-olmayanın, nesnenin (object’in) karşısında bulan, karşısına koyan; ya da karşısına konduğu, kendini karşısında bulduğu nesneye bilme ve eyleme ereği ile yönelen birey. Ruhbilim açısından: ruhsal yaşantıların taşıyıcısı, düşünen, tasarımlayan, bilen, duyan, isteyen ben. Bilgi kuramı açısından: Bilen, bilmeye yönelen, ama kendisi bilgi nesnesi olmayan varlık. Mantık-dilbilgisi açısından: Yüklemin taşıyıcısı = özne; kendisi üzerine bir şey söylenen = konu.

Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü – 1972
Özne
Türkçe: müsnedün ileyh, fail, müpteda, İngilizce: subject, Fransızca: sujet, Almanca: Subjekt, Satzgegenstand
Çekimli eylemin veya eylemsinin meydana gelmesini sağlayan kişi. Dilbilgisinde kişi kavramiyle çekimli eylemi veya bazı eylemsileri meydana getiren “insan, hayvan, bitki veya şey” özne adı altında belirtilir: Bu mektubu ben yazdım; Çocuklar camı kırdılar; Ali Ankara’ya gitti; Sen yorgunsun galiba; Birisi geldi; Evlerinin önü daima temizdir; Ali, Ahmet gelince gitti; Kedi kaçmış örneklerinde olduğu gibi.

Dilbilim Terimleri Sözlüğü – 1949
özne
Türkçe: fail, müpteda, Fransızca: Sujet
Bir cümledeki hüküm veya haber kendisine yöneltilmiş bulunan cümle öğesi. “Ev büyüktür”ve “Ev çöktü” cümlelerindeki büyük ve çökme hükmü ev kavramına yöneltilmiş olduğu için év kelimesi bu cümlelerin öznesidir. ( bk. Mantıkça ve Gramatikal özne ).

Gramer Terimleri Sözlüğü – 2003
özne
Türkçe: fail, müpteda, müsnedünileyh, İngilizce: subject, Fransızca: sujet, Almanca: Subjekt, Satzgegenstand
Yüklemin gösterdiği kılış ile doğrudan ilgili olan kişi ya da şeye verilen ad; bir oluş ve kılışın gerçekleşmesini sağlayan kimse veya şey: Eskiler, baharı ya tabiatta yahud tecrid hâlinde, tek manzarasında severlerdi (A. H. Tanpınar, Yaşadığım Gibi, s. 114). Oda karşıma düşen duvardaki hücreye konmuş büyükçe bir gaz lambasıyla aydınlanıyordu A. H. Tanpınar, Abdullah Efendinin Rüyaları, s. 90). Bu tahammül edilemez bir ömürdü (R. H. Karay, Memleket Hikâyeleri, s. 34). Agâh Bey, içti; biraz buruk, lakin baygın kokulu, tuhaf lezzetli, hoş bir içkiydi (R. H. Karay, göst. e., s. 35). Ben Anadolu’ya gitmezden önce manevî kuvvet denilen şeyin millet mücadelelerinde büyük bir rol oynadığına ve bunun ruhtan gelen bir yüreklilikle oluştuğuna inandım (Y. K. Karaosmanoğlu, Ergenekon, s. 114). Odada, galiba, teyzesi yatıyor. (P. Safa, Şimşek, s. 210). Hakikatte bütün İstanbul garip bir sinirlilik içinde idi (A. H. Tanpınar, Sahnenin Dışındakiler, s. 276). O, zamanın sahibi idi (A. H. Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, s. 37). Siz doğru dürüst konuşmasını bilmez misiniz hiç? (T. Buğra, Yalnızlar, s. 216). Melek, hastanın başucuna götürüldüğü zaman, bu burnu uzamış, gözleri çukura kaçmış adamla alakasını anlayamamıştı (S. F. Abasıyanık, Bütün Eserleri 3: Medarı Maişet Motoru, s. 170). Yol ayrımına, yolu olan gelir! (K. Tahir, Yol Ayrımı, s. 310). İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar (Y.Kemal Bayatlı, Kendi Gök Kubbemiz, s. 91) vb.

Türk Dünyası Gramer Terimleri Kılavuzu – 1997
özne
Azerbaycan Türkçesi: mübtäda; Türkmen Türkçesi: eye; Gagauz Türkçesi: subyekt; Özbek Türkçesi: ega; Uygur Türkçesi: igä;Tat: iyä; Başkurt Türkçesi: eyä; Kmk: iyesi; Krç.-Malk.: başçı; Nogay Türkçesi: *iye ~podlejaşçeye; Kazak Türkçesi: bastawis; Kırgız Türkçesi: ee; Alt:: baştaaçı; Hakas Türkçesi: söyleeçî;Tuva Türkçesi: kol sös; Şor Türkçesi: *aydılım; Rusça: podlejaşçeye

Zıt Anlamlı Kelimeler İçin Tıklayınız

Terimler Sözlüğü İçin Tıklayınız

Nasıl Yazılır Kelimeleri İçin Tıklayınız

Atasözleri ve Anlamları İçin Tıklayınız

Deyimlerin Anlamı ve Cümle İçinde Kullanımları İçin Tıklayınız

yorumlar
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

yorum-yaz
BİR YORUM YAZIN

Soru: 30 + 4 kaçtır?